Galibaf, son 12 günlük savaşta siyonist rejimin tarihinin en ağır askerî ve psikolojik darbelerini aldığını vurgulayarak, “Bu darbe, bu sahte rejimin İkinci Dünya Savaşı sonrası İngiltere ve Amerika’nın suç ortaklığıyla kurulmasından ve Birleşmiş Milletler’de tanınmasından bu yana eşi benzeri görülmemiştir.” dedi.
İran Meclis Başkanı Muhammed Bakır Galibaf, “Bu savaşta direniş cephesine mensup güçlerin ateş gücü ve direniş kapasitesi o kadar geniş ve öngörülemezdi ki, savaşın beşinci ve altıncı günlerinden itibaren Washington’dan Londra’ya kadar Tel Aviv’in küresel destekçileri, operasyonların durdurulması ve ateşkes için arabuluculuk arayışına ve adeta yalvarmaya başladılar.” dedi.
Tesnim Haber Ajansı’nın Bojnurd’dan bildirdiğine göre, İran İslami Şura Meclisi Başkanı Muhammed Bakır Galibaf, Çarşamba akşamı Kuzey Horasan’ın 3000 Şehidi Ulusal Kongresi’nde yaptığı konuşmada, Kutsal Savunma şehitlerini anarak, “Şehitler canlarını feda ederek bu toprakların güç ve özgürlük temellerini sağlamlaştırdılar, bugün onların hayatı İran milletinin yolunu aydınlatan bir ışıktır.” ifadelerini kullandı.
Galibaf, İmam Humeyni’nin “Şehadet ruhuna sahip bir millet asla esir olmaz” sözünü hatırlatarak, “Bu söz ilahi bir sözdür. İmam, Allah’tan başkası için konuşmadı, O’nun rızası dışında bir adım atmadı. Bize öğretti ki şehadet kültürü, İslam ümmetinin direniş ve izzetinin sırrıdır.” dedi.
İran milletinin bu inanç kültürüne bağlılığı sayesinde tüm emperyalist planlara ve baskılara karşı durabildiğini vurgulayan Galibaf, “Bugün hain, zalim ve sahtekâr Amerika karşısında milletimiz, şehitlerin ruhuyla dimdik ayaktadır. Emperyalistlerin barış ve diyalog iddialarında bulundukları zamanlarda bile aslında nükleer merkezlerimize ve ulusal gücümüze saldırı hazırlıkları içindeydiler.” ifadelerini kullandı.
Galibaf, “Çocuk katili ve yayılmacı Siyonist rejim de bu düşmanlık çizgisinin bir devamıdır ve her gün bir ülkeye zulmediyor. Onlar ya dayatılmış bir savaşı ya da dayatılmış bir barışı hedefliyorlar. Ancak şehadet ruhu diri olan milletimiz ne mağlup olur ne de esir düşer.” dedi.
İran’ın bugün örnek bir güvenlik, onur ve bağımsızlık düzeyine sahip olduğunu belirten Galibaf, bunun şehitlerin kanı, gazilerin fedakârlığı, savaşçıların direnci ve halkın basireti sayesinde elde edildiğini ifade etti. “İnanç ve vatan sınırlarını birlik ve bilinçle koruyan bir milleti hiçbir güç diz çöktüremez.” diye ekledi.
Galibaf, son 12 günlük savaşta Siyonist rejimin tarihinin en ağır askerî ve psikolojik darbelerini aldığını vurgulayarak, “Bu darbe, bu sahte rejimin İkinci Dünya Savaşı sonrası İngiltere ve Amerika’nın suç ortaklığıyla kurulmasından ve Birleşmiş Milletler’de tanınmasından bu yana eşi benzeri görülmemiştir.” dedi.
Galibaf, “Bu savaşta direniş cephesi güçlerinin ateş gücü ve direniş kapasitesi öylesine geniş ve öngörülemezdi ki, beşinci ve altıncı günlerden itibaren Tel Aviv’in küresel destekçileri, operasyonları durdurmak ve ateşkese ulaşmak için adeta yalvarmaya başladılar.” ifadelerini yineledi.
Savaşın seyrini değiştiren unsurun, bölge halklarının inanç ve maneviyat temelli gücü olduğunu vurgulayan Galibaf, “Kökleri fedakârlık ve şehadete dayanan bu kültür, düşmanın tüm askerî hesaplarını altüst etti. Bu kültür yalnızca bir direniş gücü değil, aynı zamanda birlik ve umut kaynağıdır. Şehadet inancı, en zorlu çatışmalarda bile güç dengelerini direniş cephesi lehine çevirebilir.” dedi.
Galibaf, düşmanların İran halkını yanlış değerlendirdiğini belirterek, “Onlar halkımızın devrimden ve ideallerinden uzaklaştığını sandılar ama milletimizin zor anlarda nasıl birlik içinde inancını ve vatanını savunduğunu gördüler. Bu birlik, şehitlerin kalıcı mirasıdır ve korunmalıdır.” diye konuştu.
Galibaf, ulusal birlik ve direniş kültürünün önemine dikkat çekerek, “İran düşmanları, bu milletin gerçek gücünün silah ya da ekonomi değil, halkın inancı, basireti ve köklü fedakârlık ruhu olduğunu çok iyi biliyor.” dedi.
“Bugün ağır yaptırımlar ve ekonomik baskılara rağmen ayakta kalabildiysek, bu, şehitlerimizin inşa ettiği derin kültürel temeller sayesindedir. Şehadet kültürü, hakikat uğruna fedakârlık demektir; bu kültür, milletimizin düşman karşısında asla diz çökmemesini sağlamıştır.” ifadelerini kullandı.
Galibaf, “Bugünün dünyası barış ve özgürlük iddialarıyla dolu, ancak gerçekte her gün bir millete saldıran emperyalist güçleri görüyoruz. Demokrasi sloganları atıyorlar ama müzakere masalarından bombardımanları yönetiyorlar. Böyle bir dünyada, İran İslam Cumhuriyeti, şehitlerin mektebinden ilham alarak bağımsız, güçlü ve onurlu kalmayı başarmıştır.” dedi.
Meclis Başkanı, halkın ülke güvenliğini korumadaki rolüne de işaret ederek, “Halkımız hangi görüşten olursa olsun, konu İran ve devrim olduğunda birleşir. Bu birlik, şehitlerin mirasıdır. Düşmanlar bu dayanışmayı anlamıyor ve hesaplarında defalarca yanıldılar.” dedi.
Galibaf, “Devrimin ağır yükünü bu halk taşıdı; sabır ve inançla toplumun ruhunu diri tutan şehitlerin babaları, anneleri, eşleri ve evlatları sayesinde bugün ayaktayız. Her ulusal başarımız, o şehitlerin fedakârlıklarının ürünüdür. Cihad ve şehadet ruhu yaşadıkça İran da ayakta kalacaktır.” ifadelerini kullandı.
Son olarak, Kuzey Horasan’ın 3000 Şehidi Kongresi’nin düzenleyicilerine teşekkür eden Galibaf, “Bu tür programlar yalnızca anma töreni değil, aynı zamanda hakikatin anlatımının devamıdır. Nitekim Yüce Rehberimiz de buyurmuştur ki, tebyin cihadı hepimizin sorumluluğudur. Bugün, şehitlerin mesajını yaşatmak için herkesin bir rol üstlenmesi gerekir.” dedi.
www.kudusgunu.com