Siyonist rejim, 12 gün süren savaşta mutlak bir zafer kazanmayı hedeflemesine rağmen ağır bir yenilgiye uğradı ve tarihte görülmemiş düzeyde stratejik bir darbe aldı.
Mehrnews'ün haberine göre, Yemen merkezli Yemeniyun haber sitesi, siyonistlerin İran’a yönelik saldırısının ardından başlayan ve 12 gün süren bu çatışmayı ele aldığı raporunda önemli detaylara yer verdi.
Bu savaş, yalnızca kısa süreli ve geniş çaplı bir askeri kapışma olmanın ötesindeydi. Aynı zamanda bölgenin caydırıcılık dengelerini ve çatışma kurallarını yeniden şekillendiren, ittifak yapılarını değiştiren kritik bir dönüm noktasıydı.
Raporda İran’ın bu savaşa, kendi egemenliğini korumak ve meşru şekilde nükleer ve füze kapasitelerini savunmak amacıyla girdiği ve sonuçta zaferle çıktığı vurgulandı. Siyonist rejim ise birçok açıdan başarısız oldu; hem askeri hem de psikolojik anlamda ağır yara aldı, zayıflıkları açığa çıktı ve iç kamuoyu büyük bir şok yaşadı.
Savaşın fitilini siyonist rejim ateşledi, ancak bitiş emri Washington’dan geldi.
İsrail, İran’a karşı uzun süredir sürdürdüğü tehdit politikası sonucunda, İranlı komutanları, bilim insanlarını ve stratejik merkezleri hedef alan ani saldırılar düzenledi. Bu hamleyle İran’ı geri adım atmaya veya sessiz kalmaya zorlayacağını düşündü.
Ancak Tahran’ın tepkisi beklendiği gibi olmadı. İran, işgal altındaki bölgelere yönelik büyük çaplı ve yüksek hassasiyetli bir füze saldırısı başlattı. Bu saldırı, İsrail’in hava savunma hatlarında ciddi aksaklıklara neden oldu.
Savaşın başlamasından sadece üç gün sonra İsrail, İran’ın kararlı ve geniş çaplı saldırıları karşısında geri adım atmak zorunda kaldı. Bu gelişme üzerine Tel Aviv, Washington’un arabuluculuğuyla acil bir ateşkes için girişimlerde bulundu.
İran’ın nokta atışı füzeleri ve İsrail’in ağır yenilgisi
İlk günlerdeki saldırı yoğunluğuna rağmen, İsrail İran’ın nükleer altyapısına veya füze gücüne ciddi bir zarar veremedi. Buna karşılık İran, Negev ve Aşdod’daki askeri ve istihbarat üslerini, enerji santrallerini ve radar sistemlerini başarıyla vurdu. Füzelerin Tel Aviv hava sahasına kadar ulaşması, İsrail için daha önce yaşanmamış bir durumdu.
Savunma sistemlerinin çöküşü ve Demir Kubbe’nin başarısızlığı
İsrail’in bu savaş sırasında en büyük hayal kırıklığı, yıllardır efsaneleştirilen hava savunma sistemlerinin yetersizliğinin gün yüzüne çıkması oldu. Özellikle Demir Kubbe ve Davud’un Sapanı sistemlerinin, İran’ın modern ve yüksek tahrip gücüne sahip füzelerini durduramadığı ortaya çıktı. Bu füzeler, İsrail’in kritik noktalarına doğrudan isabet ederek rejimin savunma algısını tamamen çökertti.
İran’da birleşme; İsrail’de parçalanma
İsrail’in hedeflerinden biri, İran’da iç karışıklık çıkarmaktı. Bunun için askeri liderlere, bilim insanlarına ve altyapılara yönelik suikast ve siber saldırı planları yürüttü. Ancak beklenilenin aksine bu hamle, İran’da güçlü bir ulusal birlik doğurdu.
İran güvenlik güçleri, savaş sırasında İsrail’e çalışan birçok ajanı etkisiz hâle getirdi. Ülkede kitlesel destek gösterileri düzenlendi, halk İslam Cumhuriyeti etrafında kenetlendi ve ulusal bilinç güçlendi.
Öte yandan İsrail’de ise iç huzursuzluk arttı. Ordu komutanlarıyla Netanyahu hükümeti arasındaki çatışmalar basına yansıdı. Kamuoyunun liderlere yönelik baskısı büyüdü; hava savunma sistemlerinin çöküşü, Tel Aviv’in izole edilmesi ve savaş şokunun halk üzerindeki etkileri sürekli sorgulandı.
Sonuç olarak, İran bu savaşı sadece üstün teknolojik altyapısı sayesinde kazanmadı. Asıl zafer, güçlü dayanışma ruhu ve bağımsızlık konusundaki sarsılmaz kararlılıkla elde edildi.
İsrail ise bu savaşın sonunda hem askeri hem siyasi alanda yıprandı, kamuoyunun güvenini kaybetti ve derin iç çatışmalara sürüklendi. Savaşın başında hayalini kurduğu mutlak zafer, yerini ağır bir stratejik yenilgiye ve tarihî bir darbe almaya bıraktı.