KASIM SÜLEYMANİ SİYONİST İSRAİL'İ NASIL KUŞATTI?

img
KASIM SÜLEYMANİ SİYONİST İSRAİL'İ NASIL KUŞATTI?

Kudüs şehidi Kasım Süleymani’nin en büyük kazanımlarından biri, Gazze’yi sadece sembolik bir direniş değil, aynı zamanda İsrail’e karşı gerçek bir caydırıcılık üssü hâline getirmekti.

YDH'nin haberine göre, Jeopolitik analizler paylaşan CosmoTrade isimli X (eski adıyla Twitter) hesabı, Kasım Süleymani’nin siyonist İsrail’i çevrelemek amacıyla geliştirdiği “Ateş Çemberi” stratejisini detaylı biçimde anlattı.

Süleymani, İsrail’in “Demir Duvar” doktrinini doğrudan yıkmak yerine; Lübnan, Suriye, Irak ve Gazze’deki müttefikleri üzerinden bir kuşatma hattı kurmayı hedeflemişti. Bu yaklaşım, 2000’deki Lübnan zaferinden 2006’daki savaşa, Irak ve Suriye’deki etkinlikten Gazze’nin denkleme dâhil edilmesine kadar adım adım örüldü.

Bu metinde, Arap medyasında sık sık aşırılıkla ve bölge egemenliğini gasp etmekle suçlanan Süleymani’nin yaşamı değil, esas amacını merkeze alıyoruz: İsrail’i çok yönlü bir kuşatma planıyla çevrelemek ve kurulduğundan beri dayandığı güvenlik teorisini çökertmek.

Birçok kişi “Şii Hilali” kavramından söz etse de, aslında bu bir hilal değil, etrafı tamamen saran bir ateş halkasıydı. Süleymani’nin hedefi, İsrail’in manevi mimarlarından Ze'ev Jabotinsky’nin 1923’te ortaya attığı “Demir Duvar” fikrini tersine çevirmekti.

Jabotinsky, Arapların İsrail varlığını ancak aşılamaz bir demir duvar karşısında boyun eğerek kabulleneceğini savunuyordu. Ancak Süleymani, bu duvarı içeriden delmek yerine, dışarıdan kuşatıp bir tür hapishaneye çevirmeyi tasarladı.

Bu stratejinin ilk halkası Güney Lübnan’da atıldı. 2000’de İsrail’in Lübnan’dan ani çekilişi, sadece taktik bir zafer değil, Ateş Çemberi’nin başlangıcıydı. O dönemde Kudüs Gücü komutanı olan Süleymani, Hizbullah’ı yalnızca bir yerel direniş hareketi olarak değil, karmaşık ve iyi donatılmış bir askeri güce dönüştürdü.

2006 Temmuz Savaşı ise bu stratejinin ateşle sınandığı an oldu. İsrail, Lübnan’daki cepheyi yok etmek için şiddetli bir saldırı başlattı. Ancak Süleymani’nin hazırladığı savunma, hem Hizbullah’ın ayakta kalmasını sağladı hem de İsrail’in kuzey cephesini kalıcı bir tehdit bölgesine dönüştürdü.

Süleymani, Irak ve Suriye’deki krizleri de avantaja çevirdi. Irak’ta Haşd Şabi’yi kurarak sahaya yerleşti, Suriye’de ise rejimi ayakta tutmakla kalmayıp, Tahran’dan Akdeniz’e kadar uzanan bir ikmal koridoru inşa etti.

Gazze ise bu çemberin son halkasıydı. Çoğu kişi Gazze’yi yalnızca insani bir mesele olarak görürken, Süleymani için orası stratejik bir kilit noktaydı. Gazze güney cephesini tamamlayarak İsrail’i tam anlamıyla sarmalayacaktı.

2008’den sonra artan destekle, Gazze’deki gruplar yerel roket üretim kapasitesine ulaştı. Süleymani’nin Filistin’e verdiği önem, Hamas ve İslami Cihad’a gönderdiği mektuplarda açıkça görülüyordu.

Sonuç olarak, Gazze artık sadece bir sembol değil, caydırıcı bir cephe hâline geldi. İsrail, kuzeyden Lübnan, doğudan Suriye ve Irak, güneyden ise Gazze ile çevrelenmiş oldu.

Aksa Tufanı operasyonu başladığında ortaya çıkan tablo, işte tam da Süleymani’nin yıllarca ördüğü bu Ateş Çemberi’nin bir yansımasıydı.

Ve böylece Süleymani’nin kuşatma planının ilk bölümü tamamlanmış oldu.



Makaleler

Döviz Kurları

Güncel

Hava Durumu

Link kopyalandı!