Lübnan’ın bugün öncelikli görevi, ateşkes ilanı metninin hükümlerine dayanarak saldırganlığın durdurulmasını sağlamak ve İsrail düşmanını bu metne uymaya zorlamak olmalıdır.
Hizbullah'tan açık mektup:
Bismillahirrahmanirrahim
Sayın Lübnan Cumhurbaşkanı İmad Joseph Avn'a,
Sayın Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri'ye,
Sayın Lübnan Başbakanı Nevaf Selam'a,
Lübnan'daki onurlu halkımızın evlatlarına,
Selam ve saygılarımızla,
Ulusal uzlaşıya özen göstermek, egemenliği korumak, Lübnan’da güvenlik ve istikrarı muhafaza etmek, ayrıca siyonist saldırganlığa, ihlallere ve Amerikan elçisi Hochstein’in arabuluculuğunda Lübnan devleti ile siyonist rejim arasında yapılan dolaylı müzakereler sonucunda ulaşılan ateşkes ilanını sürekli ihlal eden düşman karşısında Lübnan'ın birlik içindeki duruşunu güçlendirmek ve desteklemek amacıyla; aynı zamanda Lübnan devletini, yalnızca siyonist düşman ile zorba güçlerin hak ve adaletten uzak çıkarlarına hizmet eden yeni müzakere turlarına sürükleme girişimlerinin önünü kesmek için, siz sayın başkanlara ve sizin aracılığınızla aziz Lübnan halkına mevcut durum ve ulusal tutum konusundaki görüşümüzü, bu aşamada Lübnan’ın çıkarlarını korumanın en etkili yolu olarak benimsediğimiz vizyonumuzu arz ediyoruz.
27/11/2024 tarihinde Lübnan’a yönelik siyonist saldırının durdurulması için üzerinde mutabakata varılan ateşkes ilanı, anlaşmaya taraf olanlarca —tek tek ve topluca— 2006 yılında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilen 1701 sayılı uluslararası kararın uygulanmasına yönelik bir icra mekanizması olarak kabul edilmiştir. Söz konusu karar, Lübnan’da Litani Nehri’nin güneyini kapsayan bir faaliyet alanı belirlemiş, bu bölgenin silahtan ve silahlı unsurlardan arındırılmasını, İsrail düşmanının ise bilinen “mavi hattın” ötesine çekilmesini öngörmüştür.
İlanın girişinde, maddelerinin 1701 sayılı kararın uygulanmasına yönelik adımlar olduğu belirtilmiş, birinci maddesinde ise şu ifadelere yer verilmiştir:
– İsrail ve Lübnan, aşağıda ayrıntılı olarak belirtilen yükümlülüklere uygun biçimde, 27/11/2024 Çarşamba günü sabah saat dört itibarıyla karşılıklı saldırı eylemleri durduracaktır.
Ayrıca ikinci maddede şu ifadeler geçmektedir:
– 27/11/2024 Çarşamba günü sabah saat dört itibarıyla Lübnan hükümeti, Hizbullah’ı ve Lübnan topraklarındaki diğer tüm silahlı grupları İsrail’e karşı herhangi bir operasyon gerçekleştirmekten men edecektir. Buna karşılık İsrail de Lübnan topraklarına, bunlara dâhil sivil ya da askerî hedeflere, yahut devlete bağlı herhangi bir hedefe kara, hava veya deniz yoluyla hiçbir askerî saldırı düzenlemeyecektir.
Maddeler bu şekilde on üçüncü maddeye kadar devam etmektedir.
Ateşkes ilanının yayımlandığı andan bu yana Lübnan’ın ve Hizbullah’ın, söz konusu metnin hükümlerine titizlikle bağlı kaldığı fiilen görülmesine rağmen, siyonist düşman karadan, denizden ve havadan ihlallerini sürdürmüş, bugüne dek bu saldırgan tutumundan vazgeçmemiştir. Düşman, bu saldırganlığını durdurma yönündeki tüm çağrılara kulak asmamış, aksine, bu çağrıları Lübnan’ı şantajla köşeye sıkıştırmak, kendi şart ve taleplerini dayatmak için bir fırsat olarak kullanmıştır. Bu tutum, düşmanın Lübnan’ı boyun eğmeye, devletini, halkını ve ordusunu aşağılamaya, ülkemiz ve bölge üzerindeki çıkarlarını Lübnan’ın onayıyla meşrulaştırmaya, ayrıca güç kullanarak başkalarının topraklarını (özellikle Filistin’i) işgalinin meşruiyetini kabul ettirmeye yönelik projesinin bir parçasıdır.
Hükümetin aceleyle aldığı “silahın tekelinin devlette olması” yönündeki karar, bazı çevrelerce düşman ve hamilerine karşı “iyi niyet göstergesi” olarak sunulmuş olsa da, düşman bu hükümet hatasından faydalanarak tüm Lübnan genelinde direnişin silahsızlandırılmasını, saldırıların durması için ön koşul haline getirmeye çalışmıştır. Oysa bu şart, ateşkes ilanında yer almamaktadır ve ne kabul edilebilir ne de dayatılabilir.
Silahın devlet tekeline alınması konusu, yabancı bir talebe yanıt olarak ya da İsrail’in şantajına boyun eğilerek değil; ulusal çerçevede, egemenliği koruyacak ve savunma güvenliği için kapsamlı bir strateji üzerinde mutabakata varılarak tartışılmalıdır. Tüm Lübnan halkı bilmelidir ki İsrail düşmanı sadece Hizbullah’ı hedef almamaktadır; o, Lübnan’ın tüm bileşenlerini hedef almakta, ülkenin siyonist varlığın şantajcı taleplerini reddetme kapasitesini ortadan kaldırmayı ve Lübnan’ı kendi çıkarlarına boyun eğmeye zorlamayı amaçlamaktadır. Bu nedenle, ülkemizin ve halkımızın onurunu koruyacak, Lübnan’ın egemenliğini ve haysiyetini savunacak bir ulusal birlik duruşu şarttır.
Öte yandan, önerilen müzakere tuzaklarına sürüklenmek veya onlara dâhil olmak, yalnızca İsrail düşmanının çıkarına olacak yeni kazanımlar doğurur. Çünkü bu düşman, sürekli alan, fakat asla verdiği sözleri tutmayan, hiçbir şey vermeyen bir varlıktır. Bu vahşi düşmanla ve onu destekleyen Amerikan zorbasıyla manevra yapmak veya kurnazlıkla baş etmek mümkün değildir.
Lübnan’ın bugün öncelikli görevi, ateşkes ilanı metninin hükümlerine dayanarak saldırganlığın durdurulmasını sağlamak ve İsrail düşmanını bu metne uymaya zorlamak olmalıdır. Lübnan’ın görevi, asla düşmanın şantajına boyun eğmek veya onunla siyasi müzakerelere sürüklenmek değildir. Böyle bir adımın hiçbir ulusal faydası yoktur; aksine, Lübnan’ın varlığını ve egemenliğini tehdit eden varoluşsal riskler taşımaktadır.
Sonuç olarak, kendimizi tüm evlatları için nihai bir vatan olarak benimsediğimiz Lübnan’ın kurucu unsurlarından biri olarak, işgale ve saldırıya karşı meşru direniş hakkımızı, ülkemizin egemenliğini korumak için ordumuzun ve halkımızın yanında durma görevimizi teyit ediyoruz. Meşru savunma ne bir barış kararı ne de bir savaş kararı başlığına sığdırılabilecek bir şey değildir; biz, savaşın ülkemize dayatıldığı, saldırılarını durdurmayan ve devletimizi boyun eğdirmeye çalışan bir düşmana karşı savunma hakkımızı kullanıyoruz.
Bu vizyona dayalı olarak gelişmeleri ele alıyor; herkesin bilmesini istiyoruz ki mevcut zaman dilimi, ihlalleri, saldırganlığı ve siyonist taarruzların ülkemize yönelik tahriklerini durdurmak için çabaların birleştirilmesi zamanıdır. Direnen, onurlu ve sabırlı halkımızın; zulüm ve saldırıya karşı bizimle birlikte dayanmasını, egemenlik ve ulusal onurun korunması ümidiyle büyük bir takdirle karşılıyoruz. Halkımıza sözümüzdür: topraklarımızı, halkımızı ve gelecek kuşakların ümitlerini korumak için onur, haysiyet ve hak konumunda olmayı sürdüreceğiz.
Hizbullah — Medya İlişkileri
Perşembe 06-11-2025