HİZBULLAH’IN AKSA TUFANI'NDAKİ ROLÜ (ANALİZ)

img
HİZBULLAH’IN AKSA TUFANI'NDAKİ ROLÜ (ANALİZ)

Bu net duruşla birlikte Hizbullah, İsrail’le süregelen çatışmalar tarihinde benzeri görülmemiş bir denklemi ortaya koydu. Rolünü büyük bir hassasiyetle çizen direniş, bir yıl boyunca bölgenin büyük bir savaşa sürüklenmesini engelledi.

Alkhanadeq.com sitesinde yer alan analizde şu görüşlere yer verildi: 8 Ekim 2023’te, "Aksa Tufanı" operasyonunun başlamasından sadece bir gün sonra, Hizbullah, Gazze’ye destek amacıyla Lübnan’ın güney cephesinden çatışmalara katıldığını ilan etti. Bu karar ne duygusal bir tepkiydi ne de anlık bir öfkenin sonucu; aksine, İslami Direniş’in tarihsel, ahlaki, dini ve ulusal sorumluluğu gereği doğru yerde duracağına dair net bir yaklaşıma dayanıyordu.
Bu net duruşla birlikte Hizbullah, İsrail’le süregelen çatışmalar tarihinde benzeri görülmemiş bir denklemi ortaya koydu. Rolünü büyük bir hassasiyetle çizen direniş, bir yıl boyunca bölgenin büyük bir savaşa sürüklenmesini engelledi.

Ritmi Ayarlamak
İlk andan itibaren, partinin İsrail’le açık bir savaşa girmek istemediği, bunun yerine işgale karşı bir yıpratma cephesi kurmayı hedeflediği anlaşılıyordu. Parti, 9 Ekim 2023’te başladığı saldırılarla, sivillere yönelik işgal suçlarına ve üç Lübnanlı mücahidin hedef alınmasına karşılık olarak, İsrail askeri noktalarını hedef aldı. Bu saldırılar, başlangıçta yalnızca Lübnan’ın işgal altındaki bölgeleri olan Şeb’a Çiftlikleri ve Kefr Şuba Tepeleriyle sınırlı kaldı; öyle ki, İsrail’i geniş çaplı karşılık vermeye sevk edecek düzeye ulaşmadı.
Burada izlenen yöntem son derece netti: Direnişin gerçekleştirdiği her eylemin doğrudan bir gerekçesi ve açık bir mesajı vardı. Bu yaklaşım, partiyi adeta altın terazisiyle hareket eden, tepkisinin zamanını ve yerini büyük bir hassasiyetle seçen disiplinli bir akıl olarak öne çıkardı.
Bu disiplin, cephe hattının ve caydırıcılığın bir yıl boyunca neredeyse sabit bir ritimde sürmesini sağladı: Hizbullah’ın nitelikli saldırılarına karşılık, İsrail’in şiddetli ama sınırlı tepkileri. Ancak her iki taraf da topyekûn savaşa yol açacak sınırları aşmamaya özen gösterdi. Böylece Hizbullah, önceki savaşlardan farklı bir denge kurmayı başardı—çünkü önceki çatışmalar genellikle birkaç gün ya da hafta içinde tam ölçekli savaşa dönüşüyordu. Bu yeni dengeyle, açtığı cephenin başlıca hedeflerinden birini gerçekleştirmiş oldu: Düşmanı yıpratma ve bu yıpratmayla Gazze üzerindeki baskıyı bir nebze olsun hafifletme.

Yavaş Yıpratma
Bu dönemde öne çıkan ikinci örüntü, uzun soluklu bir yıpratma stratejisinin benimsenmesiydi. Parti, çabuk bir zafer ya da geniş çaplı bir kırılma peşinde koşmadı; bunun yerine baskıyı belirli, ölçülebilir noktalara yoğunlaştırdı: komuta ve gözetleme merkezlerini hedef almak, taarruz ve savunma amaçlı insansız hava araçlarını kullanmak ve Miron Üssü gibi hem operasyonel hem de sembolik öneme sahip askeri hedefleri vurmak. Yani ulaşılabilir, açık hedefler koymak.
Bu yavaş taktik, hedeflenen amaçlarla uyumlu olarak gerçekleşti; zira İsrail varlığının kuruluşundan bu yana ilk kez, kuzeyden yüz binden fazla yerleşimci zorla göç ettirildi. Bu göçün psikolojik ve siyasi etkisi, maddi kayıpların çok ötesine geçti. Göç eden yerleşimcilerin büyük çoğunluğu orta bölgeye yöneldi, ancak hükümetten bekledikleri desteği bulamadılar. Bu durum, özellikle orta bölgedeki diğer yerleşimcilerin yaşam tarzı, düşünce yapısı ve ideolojilerindeki farklılıklar nedeniyle onları reddetmesiyle birlikte, göç edenlerde derin bir istikrarsızlık ve huzursuzluk yarattı.

Siyasi Denklem
Hizbullah, başından itibaren Lübnan cephesinin iki amaca hizmet ettiğini belirtti: Gazze’ye yönelik saldırıyı durdurmak ve Filistin direnişinin yok edilmesine asla izin vermemek. Bu bağlantıyı, El-Aksa Tufanı Operasyonu sonrası ilk konuşmasında şehit Seyyid Hasan Nasrallah açıkça ifade etti; bu da demekti ki Lübnan bağımsız bir cephe değil, “Cephelerin Birliği” savaşının bir parçasıdır. Hizbullah, bulunduğu konum, coğrafi yakınlık ve üstlendiği ahlaki, insani, ulusal ve tarihî sorumluluk gereği kendisine biçilen rolü yerine getirmekteydi.
Bu durumda, parti, sahadaki dayanışmayı koruyup Lübnan’ı, destek operasyonlarının başlamasından itibaren tam bir yıl sürecek kapsamlı bir savaşa sürüklemekten kaçınmayı başardı. Böylece, olanaklar el verdiğince kendi güçlerini muhafaza ederken, uzun sürecek bir mücadele ihtimaline karşı düşmanın kaynaklarını zayıflatmayı hedefledi. Hatta operasyonlarını belirli bir alanla sınırlandırarak, hem istediği sonuçları elde etmeyi hem de işgale yönelik baskıyı artırmayı başardı; ancak bunu yaparken düşmana geniş çaplı bir savaş için bahane vermekten kaçındı.

İsrail’in Sınır Tanımazlığı
Bu disiplin ve çatışmayı yönetme çabalarına, ayrıca işgal altındaki yerleşimcilerin hedef alınmaması yönündeki kararlılığa rağmen, İsrail’in Lübnan güneyinde sivillere yönelik saldırıları ilk yıl boyunca eksik olmadı. Aralarında gazeteciler ve sağlık görevlilerinin de bulunduğu onlarca kişi şehit düştü; Baalbek, en-Nebatiyye ve Beyrut’un Güney Banliyöleri gibi bölgeler hedef alındı. Ancak bu ağır bedel, aynı zamanda bir medya ve siyasi silaha dönüştü. Beyrut, uluslararası ikili standartları ifşa etmek için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne defalarca şikayette bulundu.
Karşılığında, işgal güçleri cephenin dengesini bozmak için hedefe yönelik suikastlar düzenlemeye çalıştı; örneğin Salih el-Aruri ile er‑Rıdvan Birliği’nden bazı komutanların şehit edilmesi gibi. Ancak örgüt bunu bir yıpratma oyununun parçası olarak değerlendirdi; hesaplı operasyonlarla karşılık vererek kanın cevapsız kalmayacağını, fakat misillemenin önceden çizilmiş sınırları aşmayacağını vurguladı.

Asimetrik Zihniyet
Bu yılın en belirgin analizi, Hizbullah’ın askeri anlamda asimetrik bir zihniyetle hareket ettiğidir. Parti, işgalcinin askeri ve hava gücünün büyüklüğünün farkındaydı; aynı zamanda kendi imkanlarını ve güçlü yanlarını çok iyi biliyordu. Bu yüzden, sahip olduğu güçlü noktaları kullanmaya yöneldi. Bu noktalar; Lübnan’a yakın bölgelerde hassas füzelerle, insansız hava araçlarıyla hedefleri vurmak ve yerleşim yerlerinin günlük yaşamını aksatmak üzerine kuruluydu. Bu strateji, zaferi yavaşlatan bir yöntem olsa da, uzun vadede sonuçları çok daha etkili olacaktı. Çünkü bu, İsrail’in hızla çözemeyeceği bir yıpratma sürecinin temelini oluşturuyordu.

Bir yıl boyunca Hizbullah, Lübnan’ı, bölgeye karşı sürekli bir baskı hattı haline getirirken, aynı zamanda ülkeyi kapsamlı bir savaşın eşiğine sürüklemekten de başarıyla kaçındı. Bu büyük başarı, Hizbullah’ın askeri, siyasi ve stratejik alanda titizlikle yürüttüğü çok katmanlı bir çalışmanın ürünüdür. Üç alan arasında ustaca kurduğu denge, direnişin disiplini ve dar imkanlar içinde dahi hedeflerine ulaşabilme gücüyle sahada kendini gösterdi.



Makaleler

Döviz Kurları

Güncel

Hava Durumu

Link kopyalandı!