İsrail basınında yer alan haberlere göre, Netanyahu ile Trump arasında Beyaz Saray’da gerçekleştirilen görüşmelerde, İsrail’in Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) ile ilişkileri normalleştirmesi, güvenlik garantileri ve İsrailli casus Eli Cohen’in naaşının iadesi gibi kritik konular ele alındı.
YDH'nin Yediot Ahronot gazetesinden aktardığına göre, görüşmelerin en dikkat çekici başlığını, Suriye’nin işgal altındaki bölgelerinde HTŞ’nin kontrolündeki yönetimle ilişkilerin normalleşmesi oluşturdu. Bu adımın, Suriyelilere “önemli bir siyasi kazanım” olarak sunulabileceği ve bölgedeki dengeleri kökten değiştirebileceği ifade edildi.
Gazete, İsrail-HTŞ arasında kurulacak olası temasların, Ortadoğu’da barış çabalarına ivme kazandırma potansiyeli taşıdığını vurguladı. Özellikle, iki taraf arasında güven artırıcı adımların atılması planlanırken, bu kapsamda Eli Cohen’in cesedinin İsrail’e teslim edilmesi seçeneğinin masada olduğu belirtildi.
Haberde, bu görüşmenin neden “dönüştürücü” nitelikte olduğu da tartışıldı. İsrail’in, belirli güvenlik güvenceleri karşılığında somut adımlar atmaya hazır olduğu, hatta ABD’nin doğrudan sağlayacağı güvenlik garantileri karşılığında Suriye sınırındaki askerden arındırılmış bölgelerden çekilmeyi kabul edebileceği öne sürüldü.
Söz konusu güvenlik düzenlemesinin, olası bir cihatçı tehdidi durumunda İsrail’in sınıra müdahale hakkını saklı tutacak şekilde kurgulanabileceği ifade edildi.
Yediot Ahronot’un analizinde, sürecin yalnızca güvenlik iş birliğiyle sınırlı kalmayabileceği de yer aldı. Diplomatik ilişkilerin kurumsallaştırılması, Suriye’nin işgal altındaki bölgelerinde eğitim sisteminin yeniden yapılandırılması ve İsrail’in sınır bölgelerinde tarım projelerine destek verilmesi gibi daha geniş çaplı adımların da gündemde olduğu aktarıldı.
Gazete, olası bir İsrail-HTŞ anlaşmasının istikrara kavuşması halinde, Suudi Arabistan, Ürdün ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi bölgedeki ılımlı Arap ülkelerinin Suriye’ye yönelik yatırımlarını artırabileceğini bildirdi. Böyle bir gelişmenin savaş riskini azaltacağı ve büyük ölçekli finansal projelerin önünü açacağı yorumunda bulunuldu.
Trump’ın bu girişimi, Yediot Ahronot’un değerlendirmesine göre, İbrahim Anlaşmaları’nı genişletme stratejisinin bir parçası olarak öne çıkıyor. Böyle bir hamle, Trump’ın uluslararası arenadaki liderliğini güçlendirebilir ve onu Nobel Barış Ödülü için ciddi bir aday konumuna getirebilir.
Son olarak haberde, Trump’ın bu süreci “Amerika’yı yeniden büyük yapma” vizyonunun bir unsuru olarak tanıtabileceği, ABD’nin Suriye’nin yeniden inşasında aktif bir rol üstlenerek hem ekonomik hem stratejik kazanımlar elde etmeyi hedeflediği vurgulandı.