İran medyasından Cihadi Ahbari sitesi, İran'ın füze tesislerine verilen hasardan beklentinin altındaki füze atış oranının nedenlerine dair dikkat çekici bir analiz yayınladı.
Mevcut ateşkesin ardından, önümüzdeki günler ve aylarda nasıl şekilleneceği öngörülemeyen bir süreçteyiz. Bu nedenle, İran'ın füze tesislerine verilen zararlara ve işgal altındaki topraklara yönelik balistik füze atışlarının neden beklenenin altında kaldığına dair bir değerlendirme yapılması yerinde olacaktır.
Daha önce bu kanalda paylaşılan uydu görüntüleri ve yeni elde edilen görüntülerden anlaşıldığı üzere, ülkenin özellikle batı kesimindeki füze tesislerinin dış bölümleri önemli ölçüde zarar görmüştür. Merkezdeki bazı tesislerde de dış hasarlar dikkat çekmektedir.
Füze Tesislerinin Sadece Dış Yapıları Zarar Gördü
Geçmişte defalarca vurgulanan füze ve diğer ekipmanların yer altında korunmasının önemi burada tekrar kendini göstermektedir. Füze tesislerimize verilen zarar, sadece dış yapılarla sınırlı kalmış; tesislerin iç ve yer altı bölümleri tamamen sağlam kalmıştır.
Bu durum, ülkenin saldırı kapasitesine telafisi mümkün olmayan bir zarar verilmediğini göstermektedir. Dış yapılar ve bazı onlarca füze rampası zarar görmüş olsa da, genel saldırı gücü zayıflamamıştır. Peki öyleyse, neden işgal altındaki topraklara balistik füze atışları beklenenden daha az oldu?
Hava sahasının kaybı: Telafisi mümkün olmayan bir darbe!
Genelkurmay komutanlığının hedef alınması, üst düzey Hava-Uzay Kuvvetleri komutanlarının şehit edilmesi ve Mossad'ın sızma timlerinin gerçekleştirdiği sürekli operasyonlar; bu operasyonlarda Spike füzeleri, mikro-dronlar ve küçük İHA'ların kullanılarak ülkemizin hava savunmasına ve savaşın ilk günlerinde balistik füze rampalarına büyük zarar verilmesi sonucu, İsrail hava kuvvetleri batıdaki savunmayı bastırarak ülkenin derinliklerine saldırı yolunu açtı.
Balistik füze saldırıları için belirlenen en kritik üslerin Doğu Azerbaycan, Kirmanşah ve Lorestan eyaletlerinde bulunduğu biliniyordu. İsrail ordusu da bu bilgiden hareketle ilk etapta bu üsleri hedef aldı ve bölgedeki hava savunmalarını bastırarak saldırılarını yoğunlaştırdı.
İsrail İHA'ları İran'ın İşini Zorlaştırdı
İsrail hava sahasının bu bölgelerde daha güvenli hale gelmesinin ardından, Mossad timlerinin füze rampalarına pusu kurmaları ve İsrail’e ait dronların sürekli üsler üzerinde devriye uçuşları yapmaları, bu üslerden herhangi bir operasyon gerçekleştirilmesini büyük ölçüde engelledi.
Bu gelişmeler sonucunda, İran merkezinden, genellikle sıvı yakıtlı balistik füzelerle işgal altındaki topraklara atış yapılmasına yönelindi. Ancak İsrail hava kuvvetlerinin İran içlerine yönelik saldırılarını sürdürmesi, merkezdeki hava savunmasının bastırılması ve geriye kalan sistemlerin güvenli noktalara taşınması nedeniyle merkezdeki hava sahası da tehdit altına girdi.
İsrail ordusunun batıdan merkeze uzanan insansız hava aracı (İHA) devriyeleriyle birlikte, bu İHA’lar son günlerde özgürce hareket ederek hatta İsfahan eyaletinde bile faaliyet göstermekte ve İran’a ait füze rampalarına saldırılar düzenlemekteydi. Yayınlanan görüntülerden görüldüğü kadarıyla, İran’ın füze rampalarının çoğu İsrail savaş uçaklarıyla değil, bu dronlar tarafından imha edilmiştir.
Devrim Muhafızları Füze Operasyonlarını Sürdürdü
Tüm bu zorluklara rağmen, Devrim Muhafızları Hava-Uzay Kuvvetleri personeli bilinen tüm tehditlere rağmen füze operasyonlarını sürdürmeye devam etti. Aslında, yer altı üslerinden çıkan her bir rampa veya personel, İHA saldırılarına maruz kalma riski altındaydı.
Sonuç olarak, hava sahasının kaybedilmesi, İran’ın saldırı gücündeki azalmanın ve Hava-Uzay Kuvvetleri'nin aldığı hasarın en önemli nedeni olarak öne çıkmaktadır. İsrail hava kuvvetleri çoğu belirlenmiş hedefi kolaylıkla vurabilmiş, buna karşın İran, yukarıda sayılan hava tehditleri nedeniyle saldırı kapasitesini genişletmekten yoksun kalmıştır.
12 günlük savaş boyunca İran’dan fırlatılan balistik füzelerin toplam sayısının yaklaşık 500 ila 600 arasında olduğu tahmin edilmektedir.
