Bismi Rabbi Şüheda

Geçtiğimiz günlerde Gazze(Filistin)-Lübnan-Yemen Halkları İle Dayanışma İnisiyatifi adına, Beyrut merkezli Filistinli Şehitler Vakfı’nın davetlisi olarak Lübnan’daydım.

Sizlerin de yakından takip ettiği gibi biz, inisiyatif olarak iki yıldır Gazze, Lübnan ve Yemen’de şehit aileleri, yetimler ve ihtiyaç sahipleri ile ekmeğimizi bölüşmeye çalışıyoruz. Tabi siz hayırsever kardeşlerimizin desteği ile…

Direniş Cephesi’ne gönül veren siz aziz kardeşlerimizin hediyelerini emperyalist ve siyonist saldırı ve ambargo altındaki Gazzeli, Lübnanlı ve Yemenli mazlumlara ulaştırmanın mücadelesini veriyoruz.

Bu ulvi hedef doğrultusunda gittiğim Beyrut’ta ilk olarak 60 bin Filistinlinin yaşadığı Burcu’l Beracine mülteci kampını gezdim. Filistinli yetimler için yapılan çalışmaları ve kamptaki sefaleti yakından gördüm. Bu ziyaretim sırasında kampın belediye başkanı kıymetli Samir kardeşimiz de bize eşlik etti. Tabi kamp derken aklınıza çadırlardan oluşan bir bölge gelmesin. Bu kamp, Beyrut’un mahallelerinden bir mahalle. Evler (apartmanlar) çok eski ve birbirine neredeyse bitişik. Fotoğrafta da göreceğiniz gibi, sokaklarında iki kişinin yan yana yürümesi bile çok zor. Kampın duvarları Filistinli şehit mücahitlerin resimleri ile süslenmiş. Yani kampta tüm olumsuzluklara ve imkansızlıklara rağmen direniş ruhu canlı.

Bu kampta, çok zor şartlarda yetim çocuklara hizmet veren Filistinli Yetimler Vakfımızın açtığı bir anaokulunu ziyaret ettik. Yetimlerin başını okşadık. Kısa süreliğine de olsa onlarla hemhal olduk. Vakfımızın, belirli aralıklarla bu çocukları Güney Lübnan’a yani Filistin sınırına götürerek onlara atalarının topraklarını uzaktan da olsa görmelerini ve o topraklara dönüş azmini kazanmalarını sağladığını öğrenmek beni çok sevindirdi.

Kampta sağlık hizmeti veren Kudüs Sağlık Merkezi’ni (Al-Quds Medical Center) de gezdik. Kısıtlı imkanlarla diş polikliniği dahil değişik branşlarda Filistinli mültecilere hizmet veren bu merkeze vakfımız tarafından destek olunduğunu öğrendim. Bu vesileyle özellikle sağlık alanında çalışan kardeşlerimizden (doktor, hemşire vd.) bu klinik için düzenli olarak yardım faaliyetinde bulunmalarını rica ediyorum.

Beyrut’ta direnişin hakim olduğu bölgelerde binaların çok eski olduğunu gördüm. Siyonist işgalin izleri silinmemiş.

Lübnan’da büyük şeytan Amerika’nın ülkeye siyasi, askeri ve iktisadi olarak müdahale etmesi ve ülkede var olan siyasi istikrarsızlık nedeniyle ekonomik göstergeler çok kötü. ABD’nin Suriye’ye uyguladığı Sezar Yasası yaptırımları Lübnan’ı da vurmuş. Bu yaptırımlar yüzünden Lübnan, komşusu Suriye ile ticaret yapamıyor. İşsizlik ve enflasyon rakamları çok yüksek. Sağlıklı içme suyuna ulaşmak çok zor. Ülkede enerji krizi var. Elektrikler tasarruf amacıyla belli saatlerde kesiliyor. Hizbullah’ın tüm riskleri göze alarak İran’dan getirdiği mazot ve benzin bitmek üzere. O yüzden eldeki yakıtı iktisatlı kullanıyorlar.

Beyrut’ta Direniş’in hakim olduğu mahallelerdeki mescitlerde çocukları ve gençleri görmek beni sevindirdi. Seyyide Zeynep Camiinde Cuma akşamı namaza ve Kumeyl Duası’na  gelen gençleri ve çocukları gördüm. Özellikle izcilik faaliyetleri kapsamında cami, gençler için adeta bir karargaha dönüşmüş.

Ziyaretimin ikinci gününde Güney Lübnan’a yani Filistin sınırına gittim.

Beyrut ile sınır arası, arabayla yaklaşık bir buçuk saat.

Filistin topraklarının devamı olan Güney Lübnan toprakları çok önemli İslam alimlerini yetiştirmiş. Şehid-i Evvel (Cebel-i Amul’un Cizzin köyünde dünyaya gelmiş) ve Şehid-i Sani (Cebel-i Amul’un Cuba köyünde dünyaya gelmiş) bunlardan bazıları. Cebel-i Amul bölgesi Necef ve Kum’dan çok önce ilmi medreselere ev sahipliği yapmış. Bazı müfessirlere göre, Kur’an-ı Kerim’de Cebel-i Amul bölgesine işaret edilmiş. Bu müfessirler, İsra suresinde Rabbimizin buyurduğu, ‘Mescid-i Aksa’nın çevresini bereketli kıldık’ ayetinde işaret edilen bölgenin Cebel-i Amul’u da kapsadığını belirtmiştir. Bu topraklarda ilim havzaları kurulmuş. Bu bölgede kabilecilik kültürü hiç hakim olmamış. Mesela mihmandarıma, görevinden azledilen Hizbullah’ın ilk genel sekreteri Subhi Tufeyli’yi sorduğumda, bana şu ilginç bilgiyi verdi: ‘Tufeyli, güç peşinde koşan birisiydi. Yani tüm derdi güce ulaşmak ve onu elinde tutmaktı. O, aynı zamanda Lübnan’ın Suriye sınırındaki Baalbek bölgesindendi. Bu bölgede aşiretçilik (kabilecilik) gibi cahili düşünceler vardır. Tarih boyunca ilmi yönden de zayıf bir bölgedir. Halbuki Güney Lübnan asırlardır ilmi yönden gelişmiştir ve bu bölgede cahili düşüncelere rastlanmaz.’   

Bu kısa ve fakat önemli bilginin ardından yeniden izlenimlerime dönüyorum.

Güney’de, siyonist işgal altındaki mahzun Filistin topraklarının havasını kokladım. Sınır hattında sembolik de olsa küçük şeytan İsrail’i taşladım.

Gasıp İsrail'in Lübnan sınırına çektiği duvarın üzerine işlenen şehit fotoğraflarını gördüm.  Direnişin dağlarında direniş marşları söyledim.

Siyonist orduya ait Merkava tanklarının kornet füzeleriyle mücahitler tarafından vurularak tenekeye döndürülmüş halini açık hava müzesinde gördüm.  

1980’lerin başında çevresindeki gençleri siyonist işgale karşı örgütleyen Şehit Şeyh Ragıp Harb'in kabrine yüzümü sürdüm.

33 gün savaşının geçtiği dağda, Şehit Seyyid Abbas Musavi'nin sesinden Cevşeni Sagir duasını dinledim.

Hacı Kasım'ın, direnişin dağlarında dolaşan pak ruhunu selamladım.

Arap Salim beldesinde cemaat namazına katıldım.

Namazdan sonra 3 defa, la ilahe illallah zikrini yüksek sesle söyleyen Güney Lübnan'ın Tevhid ehli müminleri ile kucaklaştım.

Buram buram ihlas kokan bu topraklarda üzerlerine sekine inen bir toplumun sakinliğini müşahede ettim.

'Öyle bir mabuttur ki inançlarına inanç katsın diye inananların gönüllerine, tam bir sükun ve huzur (sekine) indirmiştir ve Allah'ındır göklerin ve yeryüzünün orduları ve Allah, her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir.' (Fetih Suresi 4. Ayet)

Şehid Dr. Mustafa Çamran da siyonist düşmana karşı direnişi örgütlemek için 10 yıl kaldığı bu topraklardaki manevi atmosferi hatıralarında dile getirir. Selam olsun onun yüce ve pak ruhuna da…

Nebi Sari aleyhisselamı ziyaret ettim.

Birleşmiş Milletlerin sözde barış gücüne mensup askerlerini gördüm, kahroldum.

Kudüs ve Mescidi Aksa davası ile biatımı tazeledim.

Mazlum ve izzetli bir halkın, 'Filistin Filistin, Kudüs Kudüs, Direniş Direniş' diye atan kalp atışlarını dinledim ve kendime geldim.

Güney Lübnan’da yetimhanelerle karşılaşacağımı zannediyordum. Fakat öyle olmadı. Direnişin Seyyidi’nin feraseti sayesinde, savaş sırasında yetim kalan çocuklar akrabalarının yanında kalmaya teşvik edilmiş. Böylece hem o yetimler sıcak aile yuvasından mahrum kalmamışlar, hem de akrabaları (anneleri, dedeleri, amcaları, teyzeleri, halaları, ağabeyleri, ablaları vd.) yetime bakma sevabına nail olmuş. Öte yandan Direniş, o çocuklara ve ailelere aylık olarak yetim bursu bağlamış. Böylece yetimler kaldıkları ailenin bütçesine de katkı sağlamış.

Beyrut ziyaretimin son gününde ise, Filistinli yetimler için önümüzdeki aylarda başlatacağımız salih amelleri planladık.

Bildiğiniz gibi rahmetli İmam’ın 40 yıl önce kurduğu Şehid Müessesesi’nin bereketi on yıllardır Filistin ve Lübnan topraklarına da ulaşıyor.

Bu doğrultuda Filistin Şehitler Müessesesi 1993 yılında Birinci İntifada’da şehit olan Filistinlilerin ailelerine ve yetimlere yardım etmek amacıyla Lübnan’da kuruldu. Bu vakıf, hiçbir ayrım yapmaksızın tüm direnişçi Filistinli grupların yetimlerine yardım ediyor.

Filistinli Yetimler Vakfımız Gazze, Batı Şeria ve Kudüs’te binlerce yetime aylık düzenli olarak maddi destek sağlıyor. Vakfımız, sadece yetim sponsorluğu değil, kırtasiye, kitap, sağlık hizmeti, erzak ve kurban eti dağıtımı vb. çalışmaları da yürütüyor.

Avrupa’nın değişik ülkelerinde bu amaçla kurulan dernekler de vakfımızın yetim çalışmalarına büyük destek sağlıyor.

Aziz Kardeşlerim!

Bizler Gazze-Lübnan-Yemen Halkları İle Dayanışma İnisiyatifi olarak zaten bu üç ülkedeki yetimlere sizlerin desteği ile her ay düzenli olarak hediyelerimizi gönderiyoruz. Yani bu ‘Salih Amelimiz’ Filistinli, Lübnanlı ve Yemenli yetimler için 365 gün devam ediyor.

Ayrıca her sene olduğu gibi inşallah bu sene de mübarek Ramazan ayında bu üç ülkede şehit ailelerine ve ihtiyaç sahiplerine kumanya dağıtımımız olacaktır.

Bu sene inisiyatif olarak mübarek Ramazan ayı içerisinde vakfımızla işbirliği içerisinde en azından bir gün de olsa Mescid-i Aksa’da iftar yemeği vermek istiyoruz inşallah. Bir kişinin iftar yemeği bedelini vakti gelince size duyuracağız.

Öte yandan bu sene Ramazan Bayramı’nda Batı Şeria’daki yetimlere bayramlık kıyafet hediye etmek istiyoruz. Biliyorsunuz Batı Şeria’da başlayan İntifada’da çok şehit veriliyor. Bu aziz şehitlerin yetimleri de bizlere emanet. Bir yetimin kıyafet bedelini de sizlere duyuracağız inşallah.

Bu çalışmalarımızı, sizlerin de çok beğeneceğini umduğumuz yeni logomuzla yapacağız inşallah. Yeni logomuzu yakında sizlere tanıtacağız.    

Siz çok kıymetli Direniş Cephesi dostu hayırseverlerden ve bu yazımı okuyan tüm Müslüman kardeşlerimden bu kritik günlerde özellikle Filistinli kardeşlerimiz için daimi bir seferberlik halinde olmanızı ve bu salih amellere gücünüzün yettiğince destek olmanızı talep ediyoruz.

Rabbimizin buyruğu üzere, yeryüzünde fitne ortadan kalkıncaya ve din yalnızca Allah’ın oluncaya kadar (emperyalistlerle, siyonistlerle ve tağutlarla) savaşmaya ve Kudüs’ümüzü özgürleştirinceye kadar mücadeleye devam edeceğiz inşaAllah.

Gayret bizden başarı Allah’tandır.

Kemal Kemahlı   28.11.2022

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.