Seyyid Rıza Nakib es-Sadat, siyonist rejimin son yıllarda sansür ve medya kontrolü yoluyla iç krizlerini gizlemeye çalıştığını belirtti.
Siyasi araştırmacı ve iletişim bilimleri profesörü, siyonist rejimin son yıllarda sansür ve medya kontrolü yöntemlerini kullanarak iç krizlerini gizlemeye çalıştığını, ancak bu krizleri kalıcı biçimde örtbas etmek için sansürün bir yöntem olarak başarılı olamayacağını vurguladı.
Qodsna'nın aktardığına göre, son günlerde Gazze savaşının durması ve kırılgan bir ateşkesin devreye girmesine rağmen, siyonist rejimi saran çok boyutlu krizler daha da derinleşmiş durumda. Bu süreçte, ilk kez Binyamin Netanyahu liderliğindeki Likud Partisi içinden, Netanyahu’nun başbakanlıktan uzaklaştırılmasına yönelik sesler yükselmeye başladı. Bazı çevreler bu durumu, Likud’un Netanyahu’nun çok sayıda yolsuzluk dosyası ve siyasi başarısızlıklarından uzaklaşarak siyonist rejimin siyasi sahnesinde varlığını sürdürme çabasıyla ilişkilendiriyor.
Bu çerçevede, iletişim bilimleri profesörü ve üniversite öğretim üyesi Seyyid Rıza Nakib es-Sadat, Kudüs Haber Ajansı’na yaptığı açıklamada, siyonist rejimin son on yıllarda sansür ve medya kontrolü yoluyla iç krizlerini gizlemeye çalıştığını belirtti. Bu krizlerin, siyonist toplumun içinden kaynaklanan toplumsal, ekonomik, siyasi hoşnutsuzlukların yanı sıra güvenlik sorunlarını da kapsadığını ifade eden Seyyid Nakib es-Sadat, buna karşın sansürün bu krizleri sürdürülebilir biçimde gizlemesinin mümkün olmadığını, bunun çeşitli nedenleri bulunduğunu söyledi.
Nakib es-Sadat, ilk nedenin medya alanındaki dönüşüm, bilgiye erişimin artması ve haberlerin farklı düzeylerde yaygınlaşması olduğunu belirtti. Teknolojinin ilerlemesi ve internetin yaygınlaşmasıyla birlikte insanların çok çeşitli bilgi kaynaklarına erişebildiğini, haber ve bilgileri sosyal medya ile diğer platformlar üzerinden alabildiğini kaydeden Nakib es-Sadat, bunun sansürün kolayca aşılmasına ve toplumun iç gerçekliklerden haberdar olmasına yol açtığını vurguladı. İkinci noktanın da bununla bağlantılı olduğunu ifade eden Nakib es-Sadat, alternatif bilgi kanallarına ve diğer medyalara erişimin, siyonist medyanın performansına yönelik eleştirileri artırdığını ve bunun sonucunda kamuoyundaki hoşnutsuzluğun büyüdüğünü dile getirdi. İç krizlerin yeterince gizlenememesi ve halkın bunlardan haberdar olması durumunda, bunun toplumsal hoşnutsuzlukların ve sosyal protestoların artmasına yol açabileceğini belirten Nakib es-Sadat, tarihin baskı ve sansürün genellikle toplumsal ve siyasi tepkilere neden olduğunu gösterdiğini söyledi.
Nakib es-Sadat, üçüncü noktanın ise sansürün dış baskılar ve uluslararası düzeyde ortaya çıkan meydan okumalar gibi sonuçlar doğurması olduğunu kaydetti. Mevcut koşullarda, uluslararası baskılar ve küresel medyanın işgal altındaki topraklardaki insan hakları durumu ve toplumsal krizlere odaklanmasının, rejimin krizlerini etkili biçimde gizlemesini engellediğini ifade etti. Uluslararası eleştiriler ve insan hakları kuruluşlarının raporlarının rejim üzerindeki baskıyı artırabileceğini belirten Nakib es-Sadat, sonuç olarak sansürün bazı sorunları geçici olarak gizleyebilse de yapısal krizlerle başa çıkmada kalıcı ve etkili bir çözüm olarak başarılı görünmediğini, aksine siyonist toplumda daha derin krizlere ve daha geniş hoşnutsuzluklara yol açabileceğini söyledi.
Nakib es-Sadat, siyonist rejimin Gazze ve Lübnan’a yönelik saldırılarının sürmesi ve ateşkesi sık sık ihlal etmesiyle ilgili bir soruya verdiği yanıtta, özellikle bu bağlamda İslam ülkelerinin sorumluluklarına dikkat çekti. İlk olarak, bu vahşi saldırılara maruz kalan ülkelere siyasi ve diplomatik destek sağlanmasının önemini vurgulayan Nakib es-Sadat, İslam ülkeleri ve özgürlük yanlılarının Filistin ve Lübnan halkına yönelik siyasi ve diplomatik desteklere daha ciddi biçimde odaklanması gerektiğini belirtti. Bu desteğin, siyonist rejim üzerinde baskı kurmak ve insan haklarını teşvik etmek amacıyla uluslararası ve bölgesel ittifakların oluşturulmasını da içerebileceğini ifade etti.
Nakib es-Sadat, konuya ilişkin farkındalık oluşturmanın, bilgi düzeyini artırmanın ve Gazze ile Lübnan’daki mevcut durum hakkında kamuoyunu bilinçlendirmenin, direniş medyası, sivil toplum kuruluşları, İslam ülkeleri ve özgür kamuoyuna sahip ülkeler açısından önemli bir görev olduğunu söyledi. Medya, sivil toplum kuruluşları ve diğer örgütlerin doğru ve belgeli bilgiler yayımlayarak dünya kamuoyunun suçlar ve insan hakları ihlallerine dikkatini çekebileceğini, bunun da siyonist rejim üzerindeki uluslararası baskının artmasına yol açabileceğini kaydetti.
Nakib es-Sadat, bir diğer zorunlu hususun da sorunların diyalog ve barış yoluyla çözümünün teşvik edilmesi olduğunu belirtti. Taraflar arasında diyalog ve barış ortamının oluşturulmasına yönelik çabaların güçlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Nakib es-Sadat, bunun barışçıl ve diplomatik girişimlerin desteklenmesini ve iki tarafın liderleri ile etkili şahsiyetleri arasında diyaloğun teşvik edilmesini kapsadığını, İslam ülkeleri ile uluslararası kuruluşların arabuluculuğunun bu süreçte etkili olabileceğini ifade etti.
Nakib es-Sadat, ayrıca bu iki ülkede insan haklarının desteklenmesi ve siyonist rejimin uluslararası protokolleri açıkça ihlal etmesinin kınanmasının şart olduğunu vurguladı. İnsan hakları kuruluşları ve sivil toplum örgütlerinin bu bölgelerdeki açık insan hakları ihlallerine daha ciddi biçimde eğilmesi ve gerekli belgeleri toplaması gerektiğini belirten Nakib es-Sadat, bu bilgilerin uluslararası mahkemelere ve insan hakları kurumlarına sunulabileceğini, böylece ihlallerden sorumlu olanların tespit edilip cezalandırılmasına katkı sağlanacağını söyledi.
İletişim bilimleri profesörü, son olarak özellikle Gazze başta olmak üzere bu iki ülkedeki mevcut zorluklar nedeniyle insani yardımların sürdürülmesinin desteklenmesi gerektiğini vurguladı. Gazze ve Lübnan’daki insani krizler göz önünde bulundurulduğunda, İslam dünyası ve özgürlük yanlılarının bu bölgelere gıda, ilaç ve diğer temel ihtiyaçların ulaştırılması konusunda harekete geçmesi gerektiğini ifade etti. Bu hassas dönemde İslam ülkeleri ve dünya genelindeki Müslüman özgürlük yanlıları arasında İslami birliğin güçlendirilmesinin büyük önem taşıdığını belirten Nakib es-Sadat, ortak işbirliğinin artırılması ve siyonist rejimin suçlarına karşı birleşik bir cephe oluşturulmasının uluslararası alanda olumlu etkiler doğurabileceğini söyledi. Bu zaman diliminde İslam dünyası ve özgürlük yanlılarının görevinin yalnızca Filistin ve Lübnan halkının haklarını desteklemekle sınırlı olmadığını, aynı zamanda siyonist rejimin politika ve davranışlarında kalıcı ve etkili değişiklikler oluşturmak ve bölgede tüm halklar için güvenli ve adil bir ortam yaratmak için çaba göstermek olduğunu vurguladı.
www.kudusgunu.com