Rey El Yevm gazetesinin genel yayın yönetmeni Abdülbari Atvan, Filistin davasının kaderinin Gazze’deki birkaç siyonist esire bağlı olmadığını belirterek, bugün dünyanın tüm özgür insanlarının Filistin’i desteklediğini vurguladı.
Abdülbari Atvan, bu esirlerin Hamas’ın elindeki bir koz olmadığını, hiçbir değer taşımadığını ve Filistin halkının direnişinin asla durmayacağını ifade etti.
Qodsna'nın aktardığına göre, Arap dünyasının önde gelen gazetecilerinden ve yazarlarından biri olan Abdülbari Atvan, Rey El Yevm internet gazetesindeki son başyazısını Gazze savaşıyla ilgili gelişmelere ve Hamas’ın ABD Başkanı Donald Trump’ın planına verdiği cevaba ayırdı. Atvan yazısında şu ifadeleri kullandı:
Trump, geçtiğimiz Pazar günü yaptığı son açıklamada, en önemli hedefinin Gazze savaşını sona erdirerek İsrail’in uluslararası itibarını yeniden kazandırmak olduğunu iddia etti. Aynı zamanda İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da yalan söyleyerek hükümetinin İsrail’in yalnızlığını sona erdirdiğini ve Hamas’ı izole ettiğini öne sürdü. Oysa bu ifadeler, Gazze halkına yönelik soykırım savaşını birlikte yürüten bu iki savaş suçlusu için, ister 20 canlı ister 40 ölü esir olsun, siyonist esirlerin hiçbir öneminin veya önceliğinin bulunmadığını gösteriyor.
Trump Nobel Ödülünün Hayalini Kuruyor
Atvan, Trump’ın Aralık ayından önce, yani Nobel Barış Ödülü’nü alma tarihi gelmeden Gazze’de ateşkes sağlama telaşında olduğunu belirterek, “Trump, Hamas’a yönelik tehditlerinin hem Nobel Ödülü’nü kazanmasına hem de siyonist rejimin uluslararası yalnızlığını kırmasına yol açacağı yönünde bir hayale kapılmış durumda” dedi.
Yazının devamında şu ifadeler yer aldı: Filistin meselesi asla Gazze’deki 20 İsrailli esirin akıbetine bağlı değildir. Filistin davası, 100 yılı aşkın süredir küresel güvenlik ve istikrar açısından yaşamsal bir konudur. Dolayısıyla savaşlar bu davayı ne değiştirebilir ne de ortadan kaldırabilir. Bu savaşlar biri bitip diğeri başlamak üzere süregelmektedir ve 20 siyonist esirin, beceriksiz ve dengesiz bir Amerikan başkanının baskı ve tehditleriyle serbest bırakılması, bu savaşların sona ermesini sağlamayacaktır.
Filistin Direnişi Var Olmaya Devam Edecek
Filistinli yazar, Kassam Tugayları’nın (Hamas’ın askeri kanadı) 20 siyonist esiri serbest bırakmasının ne savaşı durduracağını ne de teslimiyet anlamına geleceğini vurguladı. “Filistin direnişi, Aksa Tufanı adı verilen o mucizevi ve tarihi operasyondan önce de vardı; bu operasyondan sonra da var olmaya ve güçlenmeye devam edecektir. Çünkü yüzbinlerce Filistinli, evlatlarının kanını asla unutmayacak ve er ya da geç intikamlarını alacaktır.”
Makaleye göre, esirlerin serbest bırakılması Netanyahu için bir zafer anlamına gelmeyecek; aksine direnişin konumunu ve Filistin davasının popülaritesini güçlendirecek, işgal rejiminin yalnızlığını ve siyonistlere yönelik küresel nefreti daha da artıracaktır. Aksa Tufanı operasyonunun en büyük başarısı ve onu planlayan dehaların elde ettiği sonuç, siyonistlerin “mağdur” oldukları yönündeki sahte anlatıyı çürütmek olmuştur.
Atvan şu değerlendirmeyi yaptı: “Tarihi Aksa Tufanı operasyonu, Batı toplumlarına ve özgür halklara, adalet ve insan hakları değerlerine büyük bir hizmet sundu. Bugün Batı’da bir devrim için geri sayım başlamıştır ve bu hareketin yeni sembolü ‘Sumud Özgürlük Filosu’dur.”
Netanyahu Savaşın Devamını Kendini Kurtarmak İçin İstiyor
Yazıda, 20 canlı siyonist esirin Kassam Tugayları’nın elindeki en güçlü koz olmadığı, hatta en zayıf koz bile olabileceği belirtiliyor. Hamas müzakere heyetinin, bu esirleri önceki anlaşmaların bir parçası olarak kademeli biçimde serbest bırakmaya hazır olduğu, ancak bu anlaşmaları sabote edenin Netanyahu olduğu ifade ediliyor. Çünkü Netanyahu, savaşı kendi çıkmazından kurtulmanın tek yolu olarak görüyor.
Rey El Yevm'in genel yayın yönetmeni Atvan şöyle devam etti: “Direnişin elindeki en güçlü silah, zaferin kaçınılmaz olduğuna dair inanç, fedakârlık ve şehadet arzusu. Ne Kassam Tugayları ne de Kudüs Seriyyeleri, Netanyahu’nun elinden almak istediği silahlar, F-35 savaş uçakları, Tomahawk füzeleri, Apache helikopterleri ya da Amerikan Abrams tankları değil. Direnişin savaşçıları, Gazze tünellerinde kendi imkanlarıyla yaptıkları basit metal parçalarından yüzlerce tankı ve zırhlı aracı imha eden roketler üretiyorlar. Bu roketler yerel malzemelerle üretildiği için kısa sürede onlarcasını, hatta yüzlercesini yapmak mümkündür.”
Atvan, Netanyahu’nun ordusunu Gazze Şeridi’nin üç stratejik noktasında –Beyt Hanun, Filadelfi Koridoru ve Refah kentinde– tutmak istediğini ancak bu bölgelerin İsrail ordusu için güvenli olmayacağını, buraların işgalciler için birer tuzağa dönüşeceğini kaydetti. “İsrail ordusu bu bölgelerde uzun süre kalamayacak, tıpkı 14 Mart 1957’de ve 12 Eylül 2005’te olduğu gibi geri çekilmek zorunda kalacaktır. 2005’te savaş suçlusu Ariel Şaron, kayıpları en aza indirmek için askerlerini ve yerleşimcilerini gece yarısı Gazze’den kaçırmıştı.”
Netanyahu Hiçbir Savaşı Kazanamadı
Yazıda ayrıca şu değerlendirmeye yer verildi: Netanyahu, başlattığı hiçbir savaşı bitiremedi ve hiçbirinde zafer elde edemedi. Lübnan Hizbullahı hâlâ 7 bin 500 hassas güdümlü füze ve binlerce kısa ve uzun menzilli balistik füzeye sahip. ABD’nin bu silahları ortadan kaldırma girişimleri başarısız oldu. Öte yandan ABD ve İsrail’in İran’a karşı yürüttüğü 12 günlük savaş, Tel Aviv’in yarısının ve dünyanın önde gelen teknoloji merkezlerinden Weizmann Enstitüsü’nün yıkımıyla sonuçlandı. Bugün ise Yemen’den fırlatılan çok başlıklı süpersonik füzeler her gün işgal altındaki Filistin topraklarına ulaşıyor ve bu durum sürüyor.
Atvan yazısını şu ifadelerle sonlandırdı: “Umarız Hamas, Aksa Tufanı öncesinde ve sonrasında yönettiği bu savaşta Trump ve onun patronu Netanyahu’nun baskılarına boyun eğmez, ilkelerine sıkı sıkıya bağlı kalır. Çünkü herkes biliyor ki Netanyahu, siyonist esirler serbest bırakılsa bile Gazze savaşını durdurmayacak, bu dar şeritten çekilmeyecek ve bölgeyi ateşe vermeye devam edecektir.”
www.kudusgunu.com
