Siyonist İsrail, Kassam Tugayları’nın güneydoğu Han Yunus’ta işgal ordusuna ait yeni kurulmuş bir askeri noktaya yönelik gerçekleştirdiği saatler süren nitelikli operasyonun sarsıntısını yaşıyor.
Şihab News'ün haberine göre, İsrail medyasının “emsalsiz” diye nitelediği saldırı, işgalin başlangıçta yaymaya çalıştığı gibi sıradan bir çatışma ya da sınırlı bir sızma değildi; çok yönlü, karmaşık bir saldırıydı. Operasyon, iki yıla yakın süredir devam eden savaşın Kassam’ın askeri yapısını hedef almasına rağmen, direnişin yüksek düzeyde örgütsel ve askeri kapasiteye sahip olduğunu gözler önüne serdi.
İsrail ordusuna ağır darbe
Operasyonun önemi birkaç noktada öne çıkıyor: İsrail’in aylardır süren kara işgalinden sonra “güvenli” kabul ettiği bir bölgede gerçekleşti. Han Yunus’u yeniden İsrail ordusu için başlıca yıpratma merkezine dönüştürdü. İsrail ve direniş kaynaklarının ortaya koyduğu detaylar, operasyonun tam anlamıyla askeri bir doktrin üzerine kurulduğunu, kamuflaj, yoğun ateş desteği, doğrudan baskın ve sıfır mesafeden çatışmayı birleştirdiğini ortaya koyuyor.
Saldırının ilk anlarından itibaren işgal ordusu olayı “sınırlı bir güvenlik hadisesi” olarak lanse etmeye çalıştı. Ancak İsrail medyasında yayımlanan soruşturmalar, ordu içindeki büyük paniği açığa çıkardı ve resmi söylemle çelişen farklı bir tabloyu gün yüzüne çıkardı.
Haberlere göre en az 14, muhtemelen 20 Kassam savaşçısı, hedef alınan İsrail askeri noktasına sadece 40 metre uzaklıktaki bir tünelden çıktı. Bu tünelin aylar önce İsrail tarafından “imha edildiği” duyurulmuştu.
Üç aşamalı saldırı
Savaşçılar üç hücreye ayrıldı:
-
Birinci hücre: İsrail mevzisine yakın boş bir binaya gizlenerek gözetleme sistemlerini yanıltmaya çalıştı.
-
İkinci hücre: Arka hattı tutarak havan topları ve tanksavar ateşiyle destek kuvvetlerinin gelişini engelledi.
-
Üçüncü hücre: Yaklaşık 15 askerin bulunduğu, bir bölük komutan yardımcısının yönettiği binayı bastı. Bazı askerler hâlâ uykudaydı. Yüz yüze çatışmada mermiler ve el bombaları kullanıldı.
İsrail medyası, kameraların ve gözetleme kulelerinin ilk andan itibaren devre dışı bırakıldığını itiraf etti. Böylece Kassam savaşçıları, ordu komutasının “korunaklı” saydığı bölgede rahatça hareket etti.
Çatışmalarda üç asker, aralarında bir subay da olmak üzere yaralandı. Tanklar ve savaş uçakları ancak kuşatılan gücü kurtarmak için devreye girebildi. İsrail raporlarında, Kassam’ın bir sedye taşıdığı, bunun da bir askeri canlı esir alma niyetini gösterdiği belirtildi. Bu olasılık Tel Aviv’de en büyük kâbus olarak değerlendiriliyor.
Ordu, dokuz savaşçının öldüğünü, sekizinin ise tünelden patlayıcılar yerleştirdikten sonra geri çekildiğini açıkladı. Ancak çatışmanın bu seviyeye ulaşması bile Han Yunus’taki savunma sisteminin ciddi biçimde delindiğini ortaya koydu.
İsrail’in güvenlik zaafları
İsrail medyası, saldırıdan günler önce “şüpheli hareketlilik” tespit edildiğini; ancak bölgede yeterli tedbir alınmadığını yazdı. Bu durum, Şabak ile askeri istihbarat arasındaki koordinasyondaki açıkları gözler önüne serdi ve 7 Ekim başarısızlıklarını hatırlattı.
Kassam Tugayları'nın açıkladığı operasyon detayları ise bambaşkaydı: Tünelden doğrudan askeri noktanın merkezine ulaşıldı, Merkava 4 tankları “Şovaz” ve “Yasin 105” mühimmatıyla vuruldu, binalardaki askerlerle sıfır mesafeden çatışıldı, keskin nişancılar tank komutanını öldürdü, havanlarla çevre mevziler hedef alındı, bir Kassam savaşçısı intihar saldırısıyla İsrail güçlerine ağır kayıp verdirdi.
Kassam, bu detaylarla operasyonun sınırlı bir sızma değil, koordineli yıpratma doktrini çerçevesinde yürütülen geniş çaplı bir pusu olduğunu vurguladı.
Analistlerin değerlendirmesi
Askeri ve güvenlik uzmanı Rami Ebu Zubeyde’ye göre operasyon, sürpriz faktörünü, hassas planlamayı ve silah entegrasyonunu birleştiren gelişmiş bir taktik modeliydi. Savaşçıların daha önce İsrail tarafından “imha edildiği” iddia edilen bir tünelden çıkması, direnişin altyapısını gizlice yeniden inşa etme kapasitesini gösterdi.
Ebu Zubeyde, asıl kaygının askeri kayıplardan çok askerlerin güven duygusunun sarsılması olduğunu belirtti: “Her operasyon, sahadaki tahkimatların güvenli olmadığı ve istihbaratın direnişin adımlarını öngöremediği hissini pekiştiriyor.”
Sonuç: Direnişin inisiyatifi elinde
20 Ağustos’ta gerçekleşen Han Yunus operasyonu, iki yıla yaklaşan savaşta yeni bir dönüm noktası oldu. Kassam, askeri yapısının çökmediğini, hâlâ inisiyatifi elinde tuttuğunu gösterdi. Operasyon, Netanyahu hükümetini iç kamuoyunda yeniden eleştiri oklarının hedefi haline getirirken, stratejik düzeyde de İsrail’in “kesin zafer” elde edemediğini ortaya koydu.
Sonuç olarak, Han Yunus saldırısı sıradan bir çatışma değil, sahada dengeleri yeniden şekillendiren, irade savaşını somutlaştıran bir operasyon olarak tarihe geçti.