İsrail’in “Kan 11” televizyon kanalı, yayımladığı bir video haberinde İran istihbarat servisleri için casusluk yapan 30’dan fazla dosyanın boyutlarını ve perde arkasını ele alarak, Tahran’ın işgal altındaki topraklardaki istihbarat gücünü inceledi.
Tesnim Haber Ajansı’nın aktardığına göre, son dönemde İsrail güvenlik ve medya çevrelerinde en çok tartışılan konulardan biri, işgal altındaki topraklarda yaşayanların İran lehine casusluk dosyalarının giderek artması oldu. Sadece son haftalarda yaklaşık 50 İsrailli yerleşimci, İran ile işbirliği ve casusluk suçlamasıyla gözaltına alındı. Bu kişiler, iç istihbarat servisi Şabak ve polis bünyesindeki “Lahav 433” birimi tarafından sorgulanıyor.
Haberde, İran’a aktarılan bilgilerin o kadar kritik olduğu vurgulandı ki, siyonist İsrail yargısının bazı sanıklar hakkında idam cezası vermeye hazırlandığı belirtildi.
Kan 11 televizyonunun hazırladığı video haberinde ise İran’ın İsrail toplumuna sızma yöntemleri, İsrailli casusların nasıl devşirildiği ve bunun yarattığı güvenlik zaafları işlendi. Raporda ayrıca İran adına çalışan bu kişilerin, İsrail’in en büyük düşmanı ile işbirliği yaptıkları için karşılaşacakları sonuçlara dikkat çekildi.
Haberin girişinde, İran’a casusluk yaptığı öne sürülen İsrailli yerleşimci Moti Maman’ın dosyası ele alındı. Maman’ın gizli şekilde Tahran’a seyahat ettiği, hakkında yürütülen soruşturmayı yöneten başmüfettiş Maor Goren tarafından aktarıldı. Goren, bu dosyayı “adeta bir Hollywood filmi” olarak nitelendirdi. Aynı isim ayrıca, iki yıl boyunca fark edilmeden İran’a stratejik bilgileri aktaran yedi Azeri kökenli İsrailli hakkında da bilgi verdi.
Bu grubun, İranlı subayların yönlendirmesiyle günlük güvenlik protokollerine uyarak İsrail’deki askeri üsler, hava savunma sistemlerinin konumları ve askeri havaalanları gibi kritik bölgelerin koordinatlarını topladığı ifade edildi. Goren, ilk kez bir İsrailli güvenlik yetkilisi olarak, Nevatim Hava Üssü’ne düzenlenen İran füze saldırısında bu grubun sağladığı istihbaratın belirleyici rol oynadığını kabul etti.
Bununla birlikte, İsrail’deki casusluk dosyaları arasında “Rafael ve Leyla Gulayev” isimli, Lod kentinde yaşayan 30 yaşındaki bir çiftin dosyası öne çıkıyor. Çiftin avukatı Guy Arnenberg, onların sıradan bir aile izlenimi verdiğini, kimsenin İran istihbaratı için çalıştıklarını tahmin edemeyeceğini söyledi. Rafael ve Leyla Gulayev’in, dört yıl boyunca İran için kesintisiz casusluk yaptığı ve bu alanda “rekor kırdığı” aktarıldı.
Avukat, İranlı istihbarat subaylarının ilk etapta Rafael’e yüksek meblağlı bir teklif sunduğunu, ancak görevin riskli olması nedeniyle bunu reddettiğini açıkladı. Ancak çiftin mali sıkıntıları nedeniyle Rafael bir yıl sonra yeniden İranlı subayla iletişime geçerek yeni bir görev talep etti.
İsrail basını, İran istihbaratıyla iş birliği yaptıkları gerekçesiyle yakalanan bir Yahudi çiftin faaliyetlerine ilişkin yeni ayrıntılar yayımladı.
Habere göre, çift, İran güvenlik kurumlarıyla yürüttükleri çalışmalar kapsamında Tel Aviv merkezinde, “HaKirya” güvenlik bölgesine bakan bir daire kiralayarak 24 saat canlı yayın yapan bir kamera yerleştirdi. Çiftin ayrıca “Beer Yaakov” elektrik santraliyle ilgili bilgileri İran’daki bir istihbarat görevlisine ilettikleri belirtildi.
Aynı çiftin, “Aksa Tufanı” operasyonunda öldürülen siyonistlerin cenaze törenlerini görüntülemek üzere iki ayrı mezarlığa gönderildiği ve ardından Mossad binasını kayıt altına alma görevini üstlendikleri aktarıldı. Ancak operasyon sırasında tüm casusluk ekipmanlarıyla birlikte İsrail polisinin uluslararası suçlar ve organize suçlar birimi tarafından yakalandılar.
Söz konusu çift, İsrail yargısı tarafından İran gibi “düşman bir devletin” istihbarat servisleriyle iş birliği yaptıkları gerekçesiyle idam cezasına çarptırılan ender yerleşimciler arasında yer aldı.
İsrail’in “Kan 11” televizyonunun haberine göre, 1948 işgal topraklarında yaşayan Yahudiler, Arap kökenliler, Azeriler, hatta sekülerler ve Haredilerden oluşan birçok kişi ile İsrail ordusunda görev yapan kadın ve erkek subaylar İran istihbaratının ağına düşerek casusluk faaliyetlerine dahil edildi.
Yayımlanan bilgilere göre, İran için casusluk suçlamasıyla açılan davalarda 13 yaşından 74 yaşına kadar kişilerin adı geçiyor. Bu durum, İsrail güvenlik çevrelerinde ciddi endişeye yol açtı.
Haberde, işgal altındaki topraklarda casusluk faaliyetlerinin yaygınlaşmasının temel nedenleri arasında artan toplumsal ve ekonomik bölünmelerin öne çıktığı vurgulandı.
İsrail iç istihbarat servisi Şabak’ın eski üst düzey yetkililerinden Moşe Fozilov, siyonist toplumunun derinleşen sosyal çatlaklar ve ekonomik kriz nedeniyle kırılgan hale geldiğini, zor durumda kalan kesimlerin maddi sıkıntılar yüzünden casusluk faaliyetlerini kabul etmek zorunda kaldığını söyledi. Bir başka eski Şabak yetkilisi Adi Karami ise, düşman ülkelerin özellikle İran’ın sosyal medya ve siber imkanlarla işgal altındaki topraklara kolayca sızabilmesinin kaygı verici olduğunu ifade etti.
Raporda ayrıca İran istihbaratının, Ben Gurion Havalimanı, işgal altı Filistin’in kuzeyindeki hava gemisi (zeppelin) üssü gibi stratejik bölgeler hakkında kritik bilgiler elde etmeyi başardığı kaydedildi.
Başmüfettiş Manur Goren, Genelkurmay Başkanı’nın evi, Savunma Bakanı’nın ikametgahı ve eski Başbakan Naftali Bennett’in hastanedeki tedavi gördüğü yerin tespit edilmesi gibi dosyaların İran için en hassas casusluk faaliyetleri arasında sayıldığını belirtti.
Haberde ayrıca, İsrail yargısına göre “düşman devletlere yardım” suçunun savaş zamanında en ağır cezasının idam olduğuna dikkat çekildi. Ancak onlarca dosya arasında yalnızca üç casusluk davasının bu cezaya konu olduğu, “Gulayo çifti” davasının da bunlardan biri olduğu aktarıldı.
Rapora göre, İran ile İsrail arasındaki askeri ve istihbari mücadelenin en yoğun döneminde Tahran’ın farklı yöntemlerle işgal altındaki toprakların kalbine sızarak siyonistlerin zayıf noktalarını ortaya çıkardığı gözler önüne seriliyor.
