İran’ın İsrail’deki en büyük enerji kompleksi olan Bazan Rafinerisi’ni hedef alan füze saldırısı, ülkenin yakıt tedarik zincirini felç ederek ciddi bir enerji krizine yol açtı.
YDH'nin haberine göre, saldırı yalnızca ağır ekonomik ve fiziksel hasar yaratmakla kalmadı, aynı zamanda ırkçı İsrail’in gelişmiş hava savunma sistemlerinin güvenilirliğini de derinden sarstı. Bu olay, en kritik sivil altyapıların dahi tehdit altında olduğunu göstererek İsrail’in caydırıcılık stratejisini temelden zedeleyen bir dönüm noktası oldu.
Hayfa Körfezi bölgesinde yer alan Bazan Rafinerisi, ülkenin en büyük petrol arıtma tesisi olarak stratejik öneme sahip. İsrail’in enerji omurgası sayılan bu tesis, yıllık 9 milyon ton ham petrol işleme kapasitesine sahip. Rafineri, motorin, benzin ve gazyağı gibi ürünlerin büyük bir kısmını tek başına karşılıyor ve ulaşım, sanayi ile hava taşımacılığı başta olmak üzere birçok sektörü besliyor.
2022’de Petrochemical Enterprises şirketinin tamamen kontrolüne geçen Bazan, Hayfa Limanı ve demir yolu ağlarına yakınlığı sayesinde hem iç tüketime hem de ihracata yönelik lojistik avantaj sağlıyor. Ayrıca, Carmel Olefins gibi petrokimya şirketleri de bu rafineriden aldığı ara ürünlerle İsrail’in plastik, inşaat ve otomotiv sektörlerine kritik katkıda bulunuyor.
15 Haziran 2025’te yaşanan saldırı, Bazan Rafinerisi’ni doğrudan hedef aldı. İran’a ait balistik füzeler, rafinerinin arıtma, depolama ve boru hattı altyapısında büyük yıkıma sebep oldu. Üç çalışan hayatını kaybederken, tesis tamamen devre dışı kaldı. Çıkan yangınlar, Hayfa genelinde günlerce duman ve korku yarattı.
Resmi açıklamalara göre, hasarın büyüklüğü henüz tam olarak belirlenemese de rafinerinin Ekim 2025’e kadar tam kapasiteyle çalışması beklenmiyor. Sigorta kapsamında zararların büyük bölümü karşılansa da süreç uzun ve maliyetli olacak.
Saldırı, Tel Aviv Borsası’nda da ciddi sarsıntı yarattı. Bazan’ın hisse değerleri dört gün içinde yüzde 23 oranında düştü. Yatırımcılar, hem enerji altyapısının zayıflığını hem de gelecekteki saldırı ihtimalini fiyatlara yansıtarak tedirginliklerini açıkça gösterdi. Yakıt stoklarındaki geçici düşüş, fiyatlarda artışa ve bazı bölgelerde geçici kıtlığa yol açtı.
Petrokimya tesislerinin de zarar görmesi, ülkenin sanayi tedarik zincirinde aksamalara sebep oldu. Carmel Olefins gibi şirketlerin üretim süreçleri sekteye uğrayarak, polimer ve plastik hammadde temininde gecikmelere neden oldu.
Saldırı aynı zamanda İsrail’in enerji güvenliğine dair büyük bir tartışma başlattı. Hayfa’daki yoğun enerji altyapısının coğrafi riskleri, yeni rafineri yatırımları ve mevcut savunma sistemlerinin yetersizlikleri kamuoyunda sert eleştiriler aldı.
İsrail basınında yer alan yorumlarda, Bazan saldırısının yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda toplumsal ve psikolojik bir darbe olduğu vurgulandı. Sosyal medyada öfke patlaması yaşanırken, güvenlik kurumlarının zayıflığı sert biçimde eleştirildi. Gelişmiş hava savunma sistemlerine olan inancın sarsılması, ülkenin genel savunma anlayışında güven krizine yol açtı.
Gazeteler, “Enerji kalbi vuruldu”, “Demir Kubbe çöküşü mü?” ve “Hayfa’nın artık güvenli olmadığını kabul etmeliyiz” başlıklarıyla durumu manşetlere taşıdı.
Stratejik düzeyde, saldırı İsrail’in bölgedeki caydırıcılığı üzerinde kalıcı etkiler yarattı. İran’ın uzun menzilli ve yüksek hassasiyetli füzelerle en kritik altyapıları vurabilme kabiliyeti, güvenlik konseptinde radikal bir sorgulamaya yol açtı. Rejimin savunma doktrinlerinin gözden geçirilmesi ve enerji altyapısına yönelik yeni önlemlerin geliştirilmesi gündeme geldi.
Uzmanlar, saldırının sadece bir tesisin hedef alınmasıyla kalmayacağını, benzer saldırıların diğer stratejik noktalarda da tekrarlanabileceğini belirtiyor. Bu durum, hem ekonomik hem de psikolojik olarak İsrail toplumunu yeni bir güvenlik iklimine sürüklüyor.
Sonuç olarak, Bazan Rafinerisi’ne yapılan füze saldırısı; enerji, güvenlik ve kamu güveni alanlarında derin bir sarsıntı yaratarak Siyonist rejimin stratejik dengesini altüst etti. Gelecekteki olası çatışmaların, yalnızca cephe hatlarında değil, ülkelerin ekonomik ve toplumsal kalbinde de yaşanacağına dair güçlü bir mesaj verdi.