Bölgedeki Arap rejimleri güç, devlet ve iktidar bileşenlerine sahip olmamaları nedeniyle siyasi ve kurumsal zaaflara maruz kaldılar. Aynı zamanda halk tarafından meşruiyete sahip olmayan bu krallıklar kendilerini bölgedeki faklı şartlarda koruma refleksi gösterdiler.
Bölgedeki son gelişmeler özellikle de bugünlerde Siyonist rejim ile Fars Körfezindeki Arap krallıklarının ilişkilerini normalleştirmeleri tüm dünyada gündem oldu. Bu nedenle yaşananların sebebini anlamak için Filistin meselesi uzmanı Seyyid Cafer Rezevi ile bir röportaj yaptık, yapılan röportajı aşağıda okuyabilirsiniz:
Qodsna: Siyonist Rejim ile gerici Arap rejimleri arasındaki ilişkilerin açığa çıkma sürecinin aktifleşme nedeni nedir?
Rezevi: İlk sorunuzun cevabında, Arap rejimleri ile Siyonist rejim arasındaki ilişkileri normalleştirme sürecinin alenileşmesinin farklı hedeflerle aktifleştirildiğini vurgulamalıyım. Siyonistler şu an dış siyasetlerinde İslam ve Arap Ülkeleri ile ilişkilerinde dördüncü aşamadalar. Eğer 1948'den şu ana kadar hesaplarsak ilk aşama Araplar ile Siyonist rejim arasında çatışmaların yaşandığı çatışma dönemiydi. İkinci aşama ise Siyonist rejimin güvenliği için Arap Ülkeleri ile barış dönemiydi ki bu dönem toprak karşılığında barış adı altında bilinen bir dönem. Üçüncü aşama ise takriben 1994 yılından sonra şekillenen 21 yy da zirveye ulaşan gizli ilişkiler dönemiydi.
Ancak içinde bulunduğumuz dördüncü aşama, Siyonist rejim ile Araplar arasındaki ilişkilerin açığa çıkma dönemidir. Siyonistlerin hedefi her zaman Arap ülkeleri ile ilişkileri normalleştirme aşamasına ulaşabilmekti. Uzun süredir gizli ilişkiler yürütmelerini şöyle açıklayabiliriz; eski gizli ilişkiler şu anki aleni ilişkilerin bir ön hazırlığıydı ve bu nedenle de bu ilişkiler gizlice sürdürülüyordu. Ancak bu ilişkilerin aleni aşamaya geçme nedeni bölgenin içinde bulunduğu şartlar ve bölgede Siyonist rejim ve Arap rejimlerinin durumudur. Şu an Siyonist rejim ile kendi ilişkilerini normalleştirmede aleni sürece giren Arap ülkelerinin güvenlik ve destek açısından tamamen büyük devletlere muhtaç olduklarına ve mikro ülkeler adıyla anıldıklarına dikkat etmeliyiz.
Bölgedeki Arap krallıkları güç, devlet ve iktidar bileşenlerine sahip olmamaları nedeniyle siyasi ve kurumsal zaaflara maruz kaldılar. Aynı zamanda halk tarafından meşruiyete sahip olmayan bu hükümetler kendilerini bölgedeki faklı şartlarda koruyabilme sürecine girdiler. Bizim şu an şahit olduğumuz ilişkileri normalleştirmenin alenileşmesi aşamasının nedeni, Arap krallıklarının mevcut şartlarda böyle bir anlaşmaya ihtiyaç duymalarıdır. Diğer taraftan bu anlaşmalar Siyonist rejimi çok zorlayan durumlarla da ilgilidir. Direniş Ekseni, Siyonist rejimi bölgede ateş hattına itti. Direniş Ekseni son yıllarda IŞİD'i yenilgiye uğratmayı başardı ve Batı Asya bölgesi takriben tamamen Direniş Cephesinin nüfuzu altında. Bu nedenle Direniş Ekseninin ilerleme sürecini yavaşlatmak için küçük Arap rejimleri ile aralarındaki ilişkileri aleni hale getirmeleri gerektiği sonucuna vardılar. Aslında bu anlaşmanın her iki tarafı da ilişkileri alenileştirmek için birçok nedene sahiptiler.
Qodsna: Deliller Arap rejimlerinin Siyonistler ile yıllardır ilişkilerinin olduğunu ancak bunu gizlendiklerini tekid ediyor. Şu an uluslararası ve bölge genelindeki dengelerde ne değişti de bu süreç aleni hale geldi?
Rezevi: İkinci sorunuzun cevabı ise değindiğim gibi bölgede meydana gelen gelişmelerdir. Bence bu olaydaki en önemli faktör Direniş Ekseninin durumu. Direniş Ekseni, Filistin'de İslami hareketler ve Lübnan'da da Lübnan Direnişi adıyla bilinen küçük hareketlerken, bugün bölgedeki esas fail ve eksene dönüştü. Öyle ki Direniş Cephesi, Rusya'yı bölgedeki denkleme dahil edebilir ve bölgede Rus tarafına güç kazandırarak önemli bir fail olarak gündeme getirebilir. Ben bölgede meydana gelen en önemli konunun Batı Asya bölgesinde asıl güce dönüşen Direniş Ekseninin rolü ve güçlü etkileri olduğuna inanıyorum.
Diğer taraftan Direniş Ekseninin güçlenmesiyle Amerikalılar bir şekilde planlarını başarısız olmuş görüyorlar özellikle yeni Ortadoğu Projesi ki bölgenin şeklini tamamen değiştirmeyi ve bölgenin önemli ve büyük ülkelerini kabilesel ve mezhepsel olarak bölmeyi hedefliyordu, tamamen başarısız oldu. Siyonist rejim de bu şartlar altında kendini bölgede tehlikede görüyor.
Özellikle Amerikalıların Batı Asya'dan doğuya doğru nüfuzlarının azaldığını görüyor, Siyonistler Amerikalıların bölgeden çıkma ihtimali ile yalnız kalacaklarına ve Amerikanın Ortadoğu'dan çıkması halinde Direniş Ekseninin Ortadoğu'ya hakim olacağına inanıyor. Öyleki bu meseleyi defalarca Suriye ve Irak'ta Amerika'ya hatırlatıp Suriye ve Irak'ı terketmeleri halinde pratikte bu iki ülkeyi İran'a vermiş olacaklarını dile getirdiler. İşte bu yüzden bu noktada gerici Arap ülkeleriyle ilişkilerini alenileştirdiler.
Qodsna: İsrail'le ilişkilerin açığa çıkarılmasında Amerika'nın rolü nedir?
Rezevi: Bölgedeki Arap ülkeleri yıllardır İsrail'le gizli ilişkileri olduğu halde İsrail'le ilişkileri açıklama aşamasına yanaşmadılar. Bu aşamanın incelenmesi için en son motivasyona ihtiyaç vardı ki bu ilişkileri açıklasın, öyleki Araplar bu iradeyi Siyonist rejimde göremiyorlardı, zira Siyonist rejim çok küçük ve sahte güce sahip bir rejimdir ki bölgede oyunculuk yeteneğine sahip değil, her ne kadar bazı konularda etken olsa ve bazı bölgelerde nüfuzu olsa bile güçlü bir oyunculuğu yok. Arap ülkeleri bu ilişkiyi şimdiye kadar açıklayamıyorlardı ve bunun için daha büyük bir güce ihtiyaç duyuyorlardı, aranan büyük güçtüte Amerikalılardı ve o da bu konuda tıpkı bir katalizör gibi görevini ifa etti. Görünen o ki Arap liderler Amrikalılardan bölgenin geleceğinde rol alma sözü almışlar. Amerikalılar Arap krallarının siyasi devamlılığının garantisini verebilirler. O halde eğer Amerikalılar olmasaydı ilişkilerin açıklanması şekillenemeyecekti, çünkü Siyonist rejimle ilişkilerin açıklanması için asıl aktöre ihtiyaç vardı ve bu da Amerika'dan başkası olamazdı.
Qodsna: İlişkileri normalleştirme kararı alan ülkeler için bu süreç ne tür sonuçlar doğuracak?
Rezevi: Siyonist rejim ile normalleşme sürecine giren ülkeler, tecrübelerin de gösterdiği gibi birkaç gelişme yaşayacaklar; öncelikle ekonomik açıdan birkaç yılın ardından bağımlı hale gelecekler ve ekonomik altyapıları öyle değiştirilecek ki artık kendi ayakları üzerinde duramayacaklar. Bunun örneklerini görmek için Mısır, Ürdün ve Filistin Özerk Yönetimine bakabilirsiniz.
İkinci olarak artık bu ülkelerin güvenliği de eskisi gibi olamayacak. Mısır'a bakınız; 1979'da İsrail ile barış anlaşması imzaladı (yani yaklaşık 40 yıl önce ilk barış anlaşmasını imzaladılar) ve bugün ülkede, temel güvenlik unsurları bulunmuyor. Bu ülkede meydana gelen değişiklikler, Amerikalıların ve Siyonistlerin ülkedeki nüfuzları, ülkede güvenliği tamamen ortadan kaldırmıştır. Ürdün'de de benzer duruma şahit oluyoruz; Siyonistlerin bu ülkeye giriş çıkışları sürekli devam ediyor ve ülkeyi riske atıyorlar. Filistin Özerk Yönetiminin durumu ise hepsinden daha vahim; mesela Özerk Yönetim Başbakanı Mahmud Abbas Ramallah'tan çıkmak istediğinde Siyonistlerin kontrol noktalarından geçmesi gerekiyor ve her bir kontrol noktasında izin belgesini de göstermeli. Tüm bunlar şu manaya geliyor; artık o ülkelerin denetiminde olan bir güvenlikten bahsedilemeyecek. Aslında Siyonistler her tarafla irtibat kurarak güvenliği ellerinde tutmak ve karşı tarafı da bu güvenlik alanından çıkarmak istiyorlar. Öte yandan değinilmesi gereken bir diğer konu ise şu ki; Siyonist rejimle ilişki kuran taraflar aslında tamamen bağımsızlıklarını kaybedip İsrail, Amerika ve Batı bloğunun, bölgedeki bir alt kümesine dönüşüyorlar, kendilerini Batı bloğunun oyuncağına dönüştürüyorlar. Tıpkı Suudi Arabistan'ın BAE'yi Yemen'de ve Mısır'ı farklı alanlarda kullandığı gibi. Ya da Amerika ve Siyonistler Ürdün'ü bölgede nasıl da kullandı ve tüm kurumlarını nasıl da alaya aldı?! Genel sonuç şöyle olacak ki, siyonistlerin yeni çeşit sömürgeciliği, normalleşme sürecine giren bu ülkelerde işlemeye başlayacak ve Siyonist rejim, Amerika ve Batının yeni çeşit sömürge devletleri olacaklar.
kudusgunu.com