Nobel Barış Ödülü’nün verildiği kadına bakıldığında, karşımıza ABD tarafından “atanmış” sözde Venezuela lideri Maria Corina Machado çıkıyor.
Maria Corina Machado, Venezuela muhalefet lideri ve endüstri mühendisi olarak tanınıyor. Machado, Amerika tarafından Hugo Chavez ve Nicolas Maduro yönetimlerinin karşısına çıkarılmış bir isim.
Machado, “Súmate” adlı sivil oluşumun kurucusu ve “Vente Venezuela” hareketinin lideri. 2011-2014 yılları arasında Venezuela Ulusal Meclisi üyeliği yaptı. 2023 başkanlık seçimlerinde ise adaylığı reddedildi.
Trump, Nobel komitesinin ödülü kime verdiğinin kendisi için önemli olmadığını belirterek, “Ben Orta Doğu’daki savaşları bitirdim ve yüz binlerce insanın hayatını kurtardım. Yakında Rusya savaşını da sona erdireceğim.” iddasında bulundu.
Görüldüğü üzere, ABD’nin “kumarbaz” başkanı tüm çabalarına rağmen bu yıl da Nobel ödülünü alamadı.
Barış Ödülü’nün verildiği kadına bakıldığında, karşımıza ABD tarafından “atanmış” sözde Venezuela lideri Maria Corina Machado çıkıyor. Tıpkı bir başka Nobel sahibi Şirin Ebadi ya da Narges Mohammadi gibi… Bu kadın da diğer “siyasi Nobel” sahipleri gibi yıllardır ABD çıkarları için çalıştı ve ihanet dolu faaliyetlerinin karşılığında bu ödülü aldı.
Maria Corina Machado’nun, George W. Bush, Obama, Biden ve Trump ile yakın ilişkileri olduğu biliniyor. Geçtiğimiz yıl katil Netanyahu’ya bir mektup yazarak Maduro’nun devrilmesi için destek istemişti. Son dönemde ise Venezuelalıları isyana çağırıyor, ABD ve siyonist İsrail’i Maduro’yu öldürmeye teşvik ediyordu.
Bu Nobel Barış Ödülü, 30 milyon Venezuelalıyı savaş ve açlığa sürükleyerek kendi cebini doldurmak isteyen birine verildi. Bu ihanet karşılığında “barış ödülü” alması, Batı’nın uluslararası ödüllerde bile ne kadar taraflı ve utanmaz bir sistemle hareket ettiğini gösteriyor. Aynı Batı, bir yandan da “ifade özgürlüğü” ve “demokrasi” gibi boş kavramlarla dünyaya ders vermeye kalkıyor.
Trump’ın bu ödüle olan hırsının da bir nedeni var. Hatırlarsanız, son olarak ABD’li siyasetçilerden Obama aniden bu ödüle layık görülmüş ve “dünyanın seçilmiş lideri” olarak lanse edilmişti.
