Ensarullah Hareketi lideri Abdulmelik el-Husi, ABD ve İsrail’in Yemen’e yönelik tüm girişimlerinin asıl hedefinin Filistin’e verilen desteği kesmek olduğunu vurguladı.
Ensarullah lideri Seyyid Abdülmelik El-Husi, bu çabaların sonuçsuz kaldığını ve Yemen halkının sessiz kalmayacağını ifade etti.
YDH'nin haberine göre, 21 Eylül Devrimi’nin yıldönümünde yaptığı konuşmada el-Husi, Washington ve Tel Aviv’in Yemen’i boyun eğdirmeye yönelik saldırılarının “son derece maliyetli bir hata” olacağını söyledi. İsrail’in, Yemen halkının tepkisiz kalmayacağını ve bölgesel ölçekte bir rol üstleneceğini bildiğini dile getirdi.
El-Husi, karşılaşılan zorlukların Yemen halkı için bir avantaja dönüştüğünü belirterek, ülkenin güçlü bir askeri kapasiteye, yerel üretime dayalı dayanıklı bir ekonomiye ve tarımsal kalkınmaya yöneldiğini ifade etti. Filistin davasına verilen desteğin ise değişmez bir ilke olduğunu vurguladı.
Katar’da yapılan Arap-İslam zirvesine değinen el-Husi, zirve sonrasında ABD-İsrail ikilisinin ümmeti istismar etmeye dayalı politikalarını sürdürdüğünü kaydetti. İsrail’in Ortadoğu’yu “yeniden şekillendirme” iddiasıyla hareket ettiğini ve bölge için ciddi bir tehdit oluşturduğunu söyledi.
Suriye konusunda da görüşlerini dile getiren el-Husi, “İsrail ile yapılacak herhangi bir güvenlik anlaşmasının Suriye’yi korumayacağını” belirtti. Gazze’ye yönelik saldırılar hakkında konuşurken ise, ABD’nin ateşkesi engellemek için veto mekanizmasını devreye soktuğunu, bu tavrın saldırıların sürmesini sağladığını ifade etti.
El-Husi, bazı Avrupa ülkelerinin Filistin’i tanıma kararlarını “sadece şekli ve medya düzeyinde” adımlar olarak nitelendirerek, bu girişimlerin İsrail’in suçlarını durduramayacağını söyledi. Ayrıca Arap devletlerinin boykot ve askeri işbirliğini kesmek gibi en basit adımları dahi atmadığını, aksine bazı Körfez ülkeleri ve Arap hükümetlerinin Tel Aviv ile istihbarat alanında işbirliği yürüttüğünü dile getirdi.
21 Eylül Devrimi’ne de özel bir vurgu yapan el-Husi, bu hareketin Yemen halkının iradesiyle gerçekleştiğini, dış müdahale içermediğini ve en büyük kazanımının “yabancı vesayetin sona erdirilmesi” olduğunu kaydetti. Geçmişte ülkenin ABD’nin kontrolünde olduğunu, Amerikan büyükelçisinin siyasi süreçlere doğrudan müdahil olduğunu hatırlattı.
Son olarak, ABD ve İsrail’in medya ve siyasi araçlarının mezhepçi başlıklar altında kin ve fitne yaymaya çalıştığını belirten el-Husi, bu girişimlerin İslam’ın değerleriyle taban tabana zıt olduğunu ve toplumda nefret ile iç karışıklığı körüklemekten öteye gitmediğini ifade etti.