Bölgedeki yoğun gelişmeler arasında, siyonist savaş suçlularına yönelik çıkarılan yakalama ve yargılama kararlarının neredeyse unutulmaya yüz tuttuğu gözlemleniyor.
Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesi, yaklaşık 200 gün önce Güney Afrika liderlerinin öncülük ettiği uluslararası girişimler ve küresel baskılar sonucunda siyonist İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile eski Savaş Bakanı Yoav Galant hakkında resmen yakalama kararı çıkarmıştı.
Mahkeme yayımladığı açıklamada, Gazze’de işlenen savaş suçları nedeniyle Netanyahu ve Galant hakkında yakalama emri verildiğini duyurmuştu. Açıklamada, bu suçların 8 Ekim 2023’ten başlayarak 20 Mayıs 2024 tarihine kadar sürdüğü ve başsavcılığın bu tarih itibarıyla başvuruda bulunduğu belirtilmişti.
Netanyahu ve Galant’a Ağır Suçlamalar
Mahkeme, İsrail’in “yargı yetkisinin olmadığı” yönündeki iddialarını da kesin bir dille reddetti. Açıklamada, Netanyahu (21 Ekim 1949 doğumlu) ve Galant’ın (8 Kasım 1958 doğumlu) ortak şekilde işledikleri savaş suçlarından doğrudan sorumlu olduklarına dair güçlü kanıtlara ulaşıldığı ifade edildi. Suçlamalar arasında kıtlığı savaş yöntemi olarak kullanmak, insanlığa karşı suçlar, sivil halka yönelik cinayetler, işkence ve insanlık dışı muameleler yer aldı.
Mahkeme ayrıca Gazze’deki sivillerin gıda, su, ilaç, tıbbi malzeme, yakıt ve elektriğe erişiminin bilinçli şekilde engellendiğini, bunun da suçlamaların temelini oluşturduğunu vurguladı.
Bu kararın açıklanmasıyla birlikte mahkemeye taraf olan 125 ülke, Netanyahu ve Galant’ın topraklarına giriş yapmaları halinde onları tutuklama yükümlülüğü altına girmişti. Ancak Netanyahu’nun son aylarda çeşitli ülkelere yaptığı seyahatlere rağmen bu yükümlülük uygulanmadı ve ülkelerin büyük bölümü bu uluslararası kararın gereğini yerine getirmedi.
ABD’den Lahey Yargıçlarına Yaptırım
Netanyahu hakkında yakalama kararı verilmesinin ardından ABD, Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde görev yapan dört kadın yargıca yaptırım uyguladı. Bu yargıçların daha önce Afganistan’daki savaş suçlarıyla ilgili dosyalarda da görev yaptığı biliniyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın yayımladığı açıklamada, bu yargıçların ülkeye girişlerinin yasaklandığı ve varsa ABD'deki mal varlıklarının dondurulduğu belirtildi. Washington yönetiminin bu adımı, şimdiye kadar çoğunlukla ABD karşıtı ülkelerin yetkililerine karşı kullandığı bir yöntemin bu kez uluslararası yargıçlara uygulanması anlamına geliyor.
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio yaptığı açıklamada, “ABD, egemenliğini, İsrail’i ve diğer müttefiklerini Lahey Mahkemesi’nin yasa dışı adımlarına karşı korumak için gerekli tüm önlemleri alacaktır,” ifadelerini kullandı. Rubio, bu mahkemeyi destekleyen ülkelere de seslenerek, “ülkemize ve İsrail’e yönelik bu utanç verici saldırıya karşı durma” çağrısında bulundu.
Lahey Mahkemesi ise yayımladığı karşı açıklamada, bu yaptırımların mahkemenin bağımsızlığını zayıflatmaya yönelik açık bir girişim olduğunu ve 125 ülkenin desteğine sahip bu kurumun meşruiyetini hedef aldığını bildirdi.
Netanyahu’nun yakalanmasına yönelik karar sürecinde yer alan yargıçlardan biri Slovenya'dan Betty Haller, diğeri ise Benin'den Ren Alabini Ganso idi. Söz konusu karar, Netanyahu ve Galant’ın açlığı savaş aracı olarak kullanmalarına ilişkin “makul şüphe” temelinde verilmişti. Bu suçlar, Hamas’ın 7 Ekim 2023’teki saldırısıyla başlayan Gazze Savaşı sırasında işlendi.
Ayrıca mahkemede görev yapan Peru’dan Luz del Carmen Ibanez Carranza ve Uganda’dan Salome Balungi Bossa isimli iki kadın yargıç da ABD askerlerinin Afganistan’daki olası savaş suçlarını araştırmakla görevli dosyalarda yer almıştı.
ABD ve İsrail Mahkemeye Taraf Değil
Hem ABD hem de İsrail, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yasal temelini oluşturan Roma Statüsü’ne taraf değil. Ancak Japonya, Güney Kore, Latin Amerika ülkelerinin çoğu ve Afrika'nın önemli bir kısmı bu mahkemeye üyeliklerini sürdürmekte ve teorik olarak Netanyahu ya da Galant bu ülkelere giriş yaptığında onları tutuklama yükümlülüğü taşımaktalar.
İran’dan Uluslararası Topluma Çağrı
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü bugün yaptığı açıklamada, ABD’nin Lahey yargıçlarını hedef almasının uluslararası hukukun altını oyduğunu belirterek, dünya kamuoyunu bu saldırıya karşı harekete geçmeye çağırdı.
Sözcü İsmail Bekai, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı paylaşımda, “Dış politikalarını tehdit ve baskı üzerine kuran bir sistemin, yargıçları görevlerini yerine getirdikleri için yaptırımlarla hedef alması oldukça çirkin ve küçültücüdür,” ifadelerini kullandı.
Bekai, ABD'nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ndeki veto gücünü de Gazze'deki soykırımı durdurmaya yönelik kararların önüne geçmek için kullandığını vurgulayarak, “ABD, İsrail’in işlediği savaş suçları, soykırım ve etnik temizlikte en kararlı ve sürekli suç ortaklığı yapan ülkedir,” dedi.
İranlı yetkili, uluslararası toplumun bu vahşet karşısında sessiz kalmaması ve insanlık değerlerini koruma adına adım atması gerektiğini söyledi.
Sonuç: Savaş Sürüyor, Suçlular Korunuyor
Son aylarda Gazze’ye yönelik vahşi saldırılar ve tam teşekküllü bir soykırım niteliği taşıyan İsrail operasyonları, Netanyahu ve diğer İsrailli yetkililerin halen ABD'nin güçlü desteğiyle koruma altında olduklarını bir kez daha gözler önüne serdi.
Dün yayımlanan El-Ahram Al-Arabi gazetesinin başyazısında da, İsrail içinde bazı kesimlerin savaşı durdurmak ve esirleri serbest bırakmak için çaba gösterdiği, ancak bu sürecin asıl olarak ABD'nin Netanyahu üzerindeki baskısına bağlı olduğu vurgulandı.
Görünen o ki, ABD’nin Siyonist rejime yönelik koşulsuz desteği sürdükçe, Gazze’deki yıkım da devam edecek ve sorumlular uluslararası adalet önünden kaçmayı sürdürecek. Bu durum, özellikle İslam dünyasında yer alan ülkelerin ortak ve kararlı adımlar atarak bu kararı uluslararası alanda takip etmeleri ve Birleşmiş Milletler gibi kurumlara baskı yapmaları gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor.
www.kudusgunu.com
