Bu bağlamda Türkiye dışişleri bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Siyonist rejim dışişleri bakanı Yair Lapid ile ortak basın toplantısında, “Ankara, diplomatik temsilcilik düzeyini büyükelçilik düzeyine çıkarmak için çalışmalara başlamıştır” dedi. Çavuşoğlu ayrıca Siyonist rejime karşı terör saldırıları için kendi topraklarının  kullanılmasına izin vermeyeceğini ırkçı rejim ile güvenlik ve istihbarat işbirliğini daha da derinleştirmeye hazır olduğunu vurguladı.
Çavuşoğlu'nun açıklamaları, daha önce bizzat Ankara hükümeti ile Tel Aviv arasında enerji, ticaret, yatırım, bilim ve teknoloji, tarım ve gıda güvenliği alanlarında işbirliğini genişletme çağrısı yaptığı sırada geldi.
Türkiye'nin İsrail rejimi ile bağlarını genişletme çabaları, Recep Tayyip Erdoğan hükümetindeki yetkililerin defalarca Filistin halkını savunduklarını iddia ettiği bir ortamda yapılıyor. Fakat Filistin İslami Direniş Hareketi Hamas ofislerinin kapatılması ve Filistin hükümeti temsilcilerinin ve halkının Türkiye’den sınır dışı edilmesi, Ankara hükümetinin politikasının iktidar partisinin çıkarlarına göre değişiklik gösterdiğini ortaya çıkarttı. Aynı zamanda Filistin halkını destekleme meselesinin sırf Türkiye yetkililerinin İİT’nda gündeme gelmek için bir oyun olduğunu gözler önüne serdi. 
Başta Türk siyasetçiler olmak üzere Müslüman siyasetçilerin aynı geçici ve çıkarcı politikaları nedeniyle Siyonist rejim, Filistin'in savunmasız ve mazlum halklarını öldürmeye devam ediyor.
Bu bağlamda Ahad Muhammedli de siyonist rejimin Kudüs şerifte işlediği cinayetlerine karşı başta Türkiye ve Azerbaycan cum olmak üzere Müslüman devletlerin sessizliğini kınayarak, “Son yıllarda sözde Müslüman devletlerin sessizliği, İsrail'in Filistin halkına karşı işlediği suçları yoğunlaştırdı.” dedi. 
Ankara yetkililerinin ülke içinde yaşanan ekonomik krizleri çözüm bağlamında peşpeşe başarısız oldukları bir durumda Siyonist rejimle işbirliği yaptığı gerçeği göz ardı edilemez. Aslında Ankara yetkililerinin İsrail ile ilişkileri genişletmedeki amaçlarından biri de ekonomik sorunları çözmek ve bu ülke halkının geçimini büyük ölçüde etkileyen parasal ve mali krizleri ve diğer sorunları sona erdirmektir.
Ancak İsrailli yetkililerin son zamanlardaki tutumları, ırkçı rejimin Türkiye'ye ekonomik sorunlarını çözmesi için bir taviz verme niyetinde olmadığını gösteriyor. İsrail rejiminin Kıbrıs hükümetiyle yakın zamanda gerçekleştirdiği ortak tatbikat bunun bir örneğidir. 
Türkiye ve ırkçı rejimin ilişkileri son 20 yılda çok engebeli oldu. Bu iniş çıkışların sebebi genelde Erdoğan hükümet yetkililerinin abartıları ve bağımsızlık gösterisinde bulunmalarından kaynaklanıyor. Siyonist askerlerin Mavi Marmara gemisine saldırı olayı ardından Ankara yetkilileri, bu olayı küresel boyuta taşımaya ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde ele alınmasını sağlamak için çok çalıştılar. Hatta bir ara, Ankaralı yetkililer, İsrail rejimin tazminat meselesini, dolaylı bir şekilde korsan rejim İsrail'in bu meseledeki yenilgisi şeklinde göstermeye çalıştılar. 
Fakat korsan rejimden tazminat alamazken üstelik ırkçı rejim kendi güvenliğini bahane ederek, 9 sivil türkün öldürülmesi konusunu kendi lehine sonuçlandırdı. 
Bu arada, Ankara yetkilileri, ikili ilişkilerin tamamen koptuğunu iddia ediyorlardı. Fakat şimdi haber çevreleri Ankara ve Tel Aviv’in son 10 yılda geniş güvenlik ve istihbari işbirliği içinde olduklarını duyurdu.
Bu yüzden ikili ilişkiler son 10 yılda kesilmezken sadece medyada en düşük seviyede yer almasına çalışıldığı söylenebilir.

parstoday