BEN GURİON DOKTRİNİ ÇÖKTÜ (ANALİZ)

Ben Gurion Doktrini'nin yetersizliği kanıtlanmış olmasına rağmen "7 Ekim" stratejisi de Siyonist rejimin ekonomi politiğine büyük maliyetler getirmiş ve işgal altındaki Filistin'den yabancı sermayenin kaçışına neden olmuştur." 

Görüntülenme: 271 Tarih: 01 Eylul 2024 10:59
BEN GURİON DOKTRİNİ ÇÖKTÜ (ANALİZ)

Aksa Tufanı, Siyonist rejimin askeri komutanları ve stratejistleri arasında 'Ben Gurion Doktrini'nin etkinliği hakkındaki efsaneye son noktayı koydu. 7 Ekim öncesinde Siyonistler, küçük bir orduyu muhafaza ederek ve sürpriz faktörünü kullanarak düşmanlarına darbe vurmayı ve onları zayıflatmayı amaçlıyorlardı. Bu stratejide, İsrail'in 'stratejik derinlikten' yoksun olması ve 'sınırlı bir coğrafyaya' sahip olması nedeniyle düşmanlarını tamamen yenme olanağı bulunmamaktaydı; yalnızca onları geri püskürterek birkaç yıllık nispi bir güvenlik içinde yaşamını sürdürebilirdi. 'Ben Gurion Doktrini'nde vurgulanan bir diğer ilke ise, savaşların işgal altındaki Filistin'in büyük şehirlerinin dışında ve düşman topraklarında yapılması gerektiğiydi.

Yukarıda belirtilen unsurlar, İsrail rejimine Arap ülkelerinin klasik ordularını yenerek onların topraklarının bir kısmını işgal etme imkanı sağlamıştı. Ancak, İsrail ordusunun Güney Lübnan'dan çıkarılması, birinci ve ikinci intifadalar ve 33 Günlük Savaşı gibi gelişmeler, Siyonist rejimin "caydırıcılığını" sorgulayan ve işgal altındaki toprakları güvensiz hale getiren yeni yolların direniş ekseni tarafından geliştirilebileceğini gösterdi. Şimdi ise, Aksa Tufanı'nın ani ve sürpriz niteliğindeki operasyonu, direniş gruplarının 1948 topraklarının derinliklerine sızması için yeni bir deneyim yarattı. Bu yeni deneyim, "Ben Gurion Doktrini"nin etkinliğini sorgularken, Siyonist ordusunda ve düşünce kuruluşlarında diğer askeri stratejilerin gündeme gelmesine neden olmuştur.

Hamas'ın yok edilmesi efsanesi

İsrail'in Gazze Şeridi'nde kuşatılan bir direniş grubuna karşı askeri ve güvenlik yenilgisi, işgal altındaki topraklarda caydırıcılık kavramını tanımlayan rejim yetkililerinin analiz mekanizmasını alt üst etti. Son 11 ayın deneyimi, "Ben Gurion Doktrini"nin artık hayatta kalamayacağını ve son gelişmeler ışığında dış tehditlerle başa çıkmak ve aynı zamanda direniş eksenine karşı dengeyi yeniden sağlamak için yeni bir stratejinin oluşturulması gerektiğini ortaya koydu.

Savaşın ilk günlerinde Netanyahu, Gallant ve Gantz, Gazze'deki Hamas Hareketi'nin siyasi ve askeri altyapısının tamamen yok edilmesini öngören yeni bir stratejiyi açıkladılar, ancak sahadaki gerçekler, Siyonist rejimin Gazze halkının inanç ve düşüncelerine kök salmış bir halk hareketini tamamen ortadan kaldıramayacağını gösterdi. Son dönemde CNN haber kanalı, İzzeddin el-Kassam Tugayları'nın halk desteğini kullanarak bazı askeri birliklerini yeniden yapılandırıp operasyonel döngüye sokmayı başardığını yansıttı. Bu koşullarda, rejim liderleri arasında temel soru, direniş eksenine karşı nasıl bir politika izlenmesi gerektiğidir.

Yıpratıcı savaşın iç ekonomiye maliyeti

Tel Aviv Üniversitesi'ne bağlı Siyonist rejimin İç Güvenlik Araştırma Enstitüsü, en son raporunda, İsrail ekonomisinin gelecekteki senaryolarını "mevcut durumun devamı" ve "kuzey cephesinde gerilimin artması" olmak üzere iki olasılık üzerinden değerlendirdi. Bu araştırma kurumu, önümüzdeki dönemde rejimin ekonomisinin olumsuz bir eğilim göstermeye devam edebileceğini öngörüyor. Örneğin, "mevcut durumun devamı" senaryosunda, bu yıl için ekonomik büyümenin yaklaşık yüzde bir olacağı tahmin ediliyor.

Bu durumun 2025 yılında da tekrar edebileceği ve ekonomik büyümenin yüzde birin altında kalacağı öngörülüyor. Savaşın yıpratıcı hale gelmesi, güvenlik harcamalarının artmasına ve borcun gayri safi yurt içi hasılaya oranının yüzde 75'e yükselmesine neden olmuştur. Gerçek şu ki, Siyonist rejimin ordusu ve devlet yapıları, "Ben Gurion Doktrini"ne göre yeniden tasarlanmıştı ve uzun süren bir savaşın yüksek maliyetlerine hazırlıklı değildi. Belki de bu yüzden Netanyahu kabinesi, oluşan bütçe açığını telafi edebilmek için sürekli olarak ABD'den mali ve kredili yardım talep etmektedir.

Savaşın gölgesi büyük şehirler üzerinde

İşgalci İsrail'in kurucu liderleri, Siyonist toplumun göçmen temelli olması ve düşük dayanıklılık düzeyi nedeniyle, savaşın asla büyük şehirlere yayılmaması ve sıradan halkın İsrail'in sonunu getirecek çatışmalara dahil olmaması gerektiğine inanıyorlardı. Önceki savaşlarda Hizbullah ve Hamas Hareketi'nin saldırıları sırasında yerleşimciler, direnişin saldırılarından korkarak sığınaklara kaçmak zorunda kalmışlardı, ancak son 320 gün içinde yeni bir aşamaya girdiler. Son 11 ayda Lübnan, Yemen ve Irak'taki direniş grupları, üç farklı yönden Tel Aviv, Hayfa, Eilat ve Celile gibi yoğun nüfuslu bölgeleri hedef alarak bu bölgelerde normal yaşamı sona erdirdiler.

Örneğin, Lübnan direnişinin işgal altındaki kuzey Filistin'e yönelik hedefli saldırılarının ardından yaklaşık 100 bin Siyonist bölgeyi terk etmek ve işgal altındaki toprakların merkezine kaçmak zorunda kaldı. Ayrıca, Yemen direnişinin hedefli füze ve insansız hava aracı saldırıları, işgal altındaki Eilat Limanı'nın hizmet dışı kalmasına ve savaş bölgesine dönüşmesine yol açtı. Mevcut durumda, İran'ın misilleme saldırısı korkusu, Hayfa'da normal yaşamı bozarken, fabrikaların, yakıt depolarının ve eğlence merkezlerinin faaliyetlerini askıya almasına neden oldu.

Sonuç

"Ben Gurion Doktrini"nin yetersizliği kanıtlanmış olmasına rağmen, "7 Ekim" stratejisi de Siyonist rejimin ekonomi politiğine büyük maliyetler getirmiş ve işgal altındaki Filistin'den yabancı sermayenin kaçışına neden olmuştur. Ayrıca Gazze'deki yıpratıcı savaş ve Netanyahu'nun Ortadoğu'da krizi genişletme hamlesi, Siyonist rejimin küresel kamuoyu ve Batı Asya bölgesindeki devletler arasında yalnızlaşmasına yol açmıştır. Bunun yanında, İsrail yerleşimcileri güvende değil ve her an direnişin füzeleri ve insansız hava araçlarıyla karşılaşma tehlikesi altında.

Mevcut gelişmeler Rejim yetkililerinin bu durumu analiz edip anlamaları, onları Netanyahu'nun askeri stratejisini erken bir şekilde eleştirmeye ve bu stratejiyi işgal altındaki toprakların gelişimi için bir tehdit olarak değerlendirmeye itmiştir. Bu uzmanlara göre, Siyonist rejim direniş gruplarıyla sonsuz bir savaşa girerse, İsrail'in koridor haritalarındaki itibarı giderek azalacak ve Tel Aviv, Arap devletleri için güvenilir bir güvenlik ortağı olmaktan çıkacaktır.

mehrnews

Yorumlar