İsrail gazetesi Haaretz'in bölgesel dinamikler uzmanı İsrailli Zvi Bar'el, ''No, the Israeli Army Isn't 'Ready for Any Scenario' in Gaza or Lebanon'' başlıklı makalesinde, hayalperestliğiyle ünlü İsrail ordusunun her türlü senaryoya hazır oldukları yönündeki iddialarının bir sabun köpüğü gibi nasıl patladığını açıklıyor.
İsrail Genelkurmay Başkanı Herzl Halevi, hükümete "İsrail ordusunun görevlerini yerine getirebilmesi için" 15 taburun, yani yaklaşık 4 bin 500 askerin, yani bir tümenin eksik olduğunu söyledi. Ancak Halevi'nin binlerce ekstra askere neden ihtiyaç duyduğunu açıklamak için "görevler" terimini kullanmak aldatıcı oluyor burada.
Burada söz konusu olan lokal bombalamalar, üst düzey teröristlere suikast düzenlemek ya da tünelleri havaya uçurmak değil, yıllarca sürecek bir savaştır.
Sonuçta Hamas tamamen yok edilse bile Gazze Şeridi'ndeki işgal sona ermeyecek çünkü birilerinin Hamas'ın orada yeniden dirilmediğinden emin olması gerekiyor. Lübnan'da yeni bir güvenlik bölgesi, devletin sınırları dışındaki bir bölgede kalıcı bir asker varlığı ve sürekli çatışmalar anlamına gelecektir. Ve hiç kimse 57 yıldır onlarca taburun konuşlandığı Batı Şeria'dan vazgeçmeyi hayal bile etmiyor.
İsrail'in kullanılmayan insan gücü rezervleri Bnei Brak, Beit Shemesh, Mea She'arim ve Emmanuel gibi ultra-Ortodoks kasaba ve mahallelerinde yatıyor. Ancak ultra Ortodoks hahamlar Yeşiva öğrencilerinin Tevrat çadırları yerine ülkeleri için ölmelerine izin vermeye karar verseler bile, Başbakan Benyamin Netanyahu'nun tüm hayallerini gerçekleştirmeye yetecek kadar asker olmayacaktır.
Ülke savunmasının yükünü taşımada eşitliğin ülke ile vatandaşları arasındaki sözleşmenin temel bir ilkesi olduğu gerekçesiyle ultra-Ortodoksların askere alınmasını talep etmek, savaş başlamadan önce bile haklı ve hayatiydi ve şimdi bir kurtuluş çığlığı haline geldi. Ancak artık yeterli değil.
Devletin eline, isteyebileceği tüm savaşlarda, hatta görünüşte kendisine dayatılan savaşlarda bile savaşamayacağının kanıtı verildi. "Her türlü senaryoya hazırız" blöfü bir sabun köpüğü gibi patlamakla kalmadı, İsrail'in Hamas'ı yok edebileceği, Lübnan'ı taş devrine döndürebileceği, İran'ın nükleer kapasitesini kırabileceği ve bu arada Batı Şeria'daki terörü ortadan kaldırabileceği yönündeki boş vaatler de tüm çıplaklığıyla ortaya çıktı. Ne de olsa Hamas saldırısı senaryosuna inanmayanlar, şu ana kadar sekiz ay süren ve belki de daha aylarca, hatta yıllarca sürecek bir savaşa da hazırlanamadılar.
Televizyon stüdyolarında, sosyal medyada, oturma odalarında ve podcast'lerde insanlar Hizbullah'ı yok etmek için kaçırılan tüm fırsatları tekrarlayabiliyor, Lübnan'ın işgal edilmesini talep edebiliyor, Gazze'nin Refah kentine ilk saldırının yapılmamasından yakınabiliyor ve Gazze'de boşaltılan yerleşimlerin yeniden inşa edilmesini talep edebiliyor.
Nesiller boyunca İsrail'in tüm düşmanlarıyla hesaplaşmak için duyulan bu açlık anlaşılabilir. Ancak bir soru her zaman cevapsız kalmaktadır: Tüm bu "görevleri" yerine getirecek sonsuz insan gücü rezervine sahip mucizevi ordu nerede?
İsrail'in beşeri sermaye bütçesindeki derin açık, böyle bir seçenek hala mevcutken, üstesinden gelebileceği savaş sayısını yeniden düşünmesini gerektiriyor.
Sonuçta hükümet Gazze'deki çatışmaları durdurmayı çoktan kabul etti ve hatta rehinelerin serbest bırakılması karşılığında askerlerin Gazze'den çekilmesini de içeren uzun bir ateşkes taahhüdünde bulundu.
Aslında Gazze'deki çatışmalar rehineler serbest bırakılmasa bile çoktan durmuş durumda. Gazze'nin İsrail ordusu dışında bir sivil güç tarafından kontrol edilmesine yönelik yol haritası da alıcı bekliyor.
Savunma bakanı ve genelkurmay başkanı, ihtiyaç duyulması halinde İsrail'in Gazze'de savaşmaya devam edebileceğini vurguladılar. Ancak bu gerçekleşene kadar kuzeyde ateşkesin tadını çıkarabilir ve Lübnan hükümetiyle ve fiilen Hizbullah'la anlaşmaya varabilir, çünkü Lübnan'la diplomatik bir süreci denemeye istekli olduğunu zaten açıkça belirtti.
İsrail ordusu şimdiden Gazze'de elde ettiğini düşündüğü başarıların bir listesini hazırlıyor ki böylece bir tür zafer kazandığını iddia edebilsin. Başka bir deyişle, sürekli savaş seçeneği varsayılan seçenek değil, özellikle de "topyekûn zafer"in bir serap olduğu ortaya çıktığında.
Savaştan vazgeçmenin sonucu Netanyahu'nun liderlik görevinin sona ermesidir, her ne kadar bu, varoluşsal bir tehdit gibi algılansa da İsrailliler bu tehdidi coşkuyla kucaklamaya hazır.
Çeviri: YDH