SİYONİST KOMUTAN SABRA-ŞATİLLA KATLİAMINI ANLATTI

İsrailli komutan, zamanımızın en kanlı katliamlarından birisi olan Sabra ve Şatilla kampı katliamını anlattı. 

Görüntülenme: 928 Tarih: 26 Eylul 2022 13:56
SİYONİST KOMUTAN SABRA-ŞATİLLA KATLİAMINI ANLATTI

İsrailli komutan, zamanımızın en kanlı katliamlarından birisi olan Sabra ve Şatilla kampı katliamının ortasında dikilip göz kırpıp sırıtırken eski bir İsrailli asker olan S.’ye “Bırak pis işi onlar yapsın” dedi. Lübnanlı sağcı Falanjist askerler herkesi öldürürken ve onu da öldürmek isterken ağlayan Filistinli adam İngilizce “Yardım edin!” diye bağırdı. Komutan, o ağlayıp merhamet dilerken Filistinli adamı çekip uzaklaştırabileceğinin sinyalini verdi. Adam S.’ye tutundu, ancak Falanjist asker onu yakalamıştı. Yoğun bir şekilde ter ve kusmuk kokuyordu. Lübnan Güçleri’ne mensup asker onu üç-dört adım uzağa sürükledi. Beşir Cemayel’e sadık asker onu topuğundan vurdu ve adam acı içinde çığlık attı. Daha sonra onu karnından vurdu ve adam kasılarak yere eğildi, kafası neredeyse Falanjist’in ayağına değiyordu. Sonra onu kafasından vurdu ve adam sessizliğe büründü. İsrail işgal ordusuna hizmet etmeyi reddettiği için Birleşik Krallık’ta dava duruşmasını bekleyen İsrailli eski asker Ronnie Barkan, katliam sırasında muvazzaf olan İsrailli bir askerin şahsen tanık olduğu anıları içeren yazısını kısa bir süre önce gönderdi. Bu ifadeler belki de ilk kez İbranice’den İngilizce’ye çevriliyordu. Sabra ve Şatilla katliamlarının akabinde S.’de travma sonrası stres bozukluğu gelişmiş ve kısa bir süre sonra ordudan ihraç edilmişti. İfadeler, İsrailliler sadece emir verip katliamı yönetirken, İsrail’in, Tel Aviv ile yakın ilişkileri olan Beşir Cemayel güçlerine nasıl “kirli işleri” yaptırıp ‘kendi ellerini temiz tuttuklarını’ ifşa ediyor. Falanjistler ile İsrailliler kampa bir öğle ile akşam arasında, havanın kararmaya başladığı bir zaman girdiler. Daha net bir görüş için aydınlatma fişekleri yaktılar ve ağaçlara hücum eden Falanjistler kampa girerken S., “çoğunluğu ağlayan kadın ve çocuk olmak üzere bir sürü inleme” duyduğunu söylüyordu. S., yumurtalar ile balın her yere saçıldığı tankta uyuyordu. Kitlesel cinayetin ilk gecesinin ardından S., her yerden gelen bağırış ve ağlamalarla uyandı. S. o anları şöyle anlatıyor: “Evlerin girişlerinde her şekilde cesetler yatıyordu. Diğer askerler bize bağırıyor ve birbirlerine ‘oradaki herkesi öldürdüklerini’ ve ‘yapmaları beklenen şeyi’ söylüyordu.” Tim komutanı o zaman henüz hava kuvvetleri eğitimini geçemediği için kampın üzerinde uçamamıştı. Neler olduğuna dair bir fikir yoktu ve yüksek rütbeli bir subay kampı tepeden gören askeri bir kuleden hadisenin “Falanjistler ile Filistinliler arasında yerel bir çatışma olduğunu” söylerken askerlerine “müdahale etmemeleri” uyarısında bulunuyordu. S.’nin bir arkadaşı olan Oren, “Bir katliam. Oradaki herkesi öldürüyorlar” dedi. Komutanın S.’ye, Falanjistlerin “kirli işi yapmalarına” izin vermesini söylediği olayın ardından S., ölüme ilk kez bu kadar yaklaştığını anlatıyor. Filistinli adamı öldüren asker kampa öldürdüğü adamın kaçtığı duvardaki delikten dönmüştü. Bunun ardından ‘BASIN’ yetki pulu taşıyan Mercedes araçlar kampın girişine ulaşmaya başladı. Komutan alanın kapalı bir askeri bölge olduğunu ve girmelerine izin olmadığını söyledi. TIME dergisinden geldiği görünen muhabir komutanla İbranice tartıştı ve “çocuk, yaşlı ve kadın herkesin futbol sahasında toplandığını ve sırayla vurulduğunu ve bununla ilgili bir şey yapmak zorunda olduklarını” vurguladı. Komutan beşinci kattan bağırarak geldi ve onun kendisine işini nasıl yapması gerektiğini söyleyemeyeceğini yine bağırarak söyledi. Gazetecinin de ona bağırarak cevap verdiği, “kampın öbür tarafından geldiğini, girmelerine izin verildiğini ve her şeyin kana bulandığını ve orada yaşanmakta olan şeyin dehşet olduğunu” söylediği görüldü. İsrailli asker gazetecilerin kampın girişinde gerçekten ne yaptığını ve kimi beklediklerini sormaya başladı. Kızılhaç’a ait bir ambulans geldi ve Falanjistlerin herkese ateş ettiği ve hastabakıcıların yaralılara müdahalesine izin vermediğine dair komutana şikâyette bulunuldu. Komutan bunun “Lübnan’da bir iç çatışma” olduğunda, bilgi vereceğinde ve “bir karar alınır alınmaz” kendisine “bir emir geleceğinde” ısrarlıydı. Falanjistlerin çoğunun gittiği ertesi sabah İsrail askerlerine kampa girme emri verildi. Onlara kampta bir Mossad ajanı olduğu ve işaret gönderdiği söylenmişti. S., travmatik manzarayı şöyle anlatıyordu: “İçeri girdik ve her evin girişindeki merdivenlerde cesetler vardı ve bütün merdivenlerden kan akıyordu. Cesetler ve akan kandan korkunç bir koku geliyordu. İlk kata çıktık. Kapılar açıktı ve her odada, yataklarda, yerde, koridorda sırtlarında kurşun delikleriyle yatan cesetler vardı. Kadınlar, çocuk ve bebekleriyle birlikte kapıya dayanmışlardı. Hepsi ölüydü. Bazı cesetlere kılıç saplanmış gibiydi. Kıyafetleri olmayan ya da yarısı yırtılmış elbiseleri olan kadınlar kafalarında bir kurşunla sırt üstü yerde yatıyorlardı.” Gazeteciler ertesi sabah kampa hücum etti. “Koku dayanılmazdı… Bizi futbol sahasına doğru gönderdiler. Üstü üste paketlenmiş ve battaniye ve paçavralarla örtülmüş ceset sıraları vardı. Askeri bir traktör bir çukur kazdı ve cesetleri bu çukura ittikten sonra üzerlerini toprakla örttü.” S., on saatlik bir yolculuğun ardından Kudüs’e ulaştı. En azından savaşta ölmediği ve hayatta olduğu için mutlu olmasını bekleyen annesinin evine varmıştı. Ortama hâkim olan sessizlik sonunda S.’ye ne içmek istediği sorulduğunda bozuldu. S., kabuslar gördüğünü, özellikle gece vakitlerinde çığlık atarak ter içinde uyandığını yazıyordu. Etrafında yürüyen Filistinli cesetleri görmediği gündüz vakti ne kadar uyuyabiliyorsa uyuyordu. Onun ruh sağlığı kendisini bir daha İsrail işgal güçlerine hizmet etmemeye zorladığında askeri polis onu buldu ve kaçmaktan dolayı tutukladı. S. daha sonra İsrail’den ayrıldı ve 1988’den beri dışarıda yaşıyor. “Oradan canlı çıktığım için mutluyum. Diğer bütün askerler için üzgünüm. Bazıları benim arkadaşımdı ve gereksiz bir savaşta öldürüldüler.”

Kudüs Haber Ajansı - KHA | kudushaber.com.tr

Yorumlar