Kovulmuş Şeytanın şerrinden her şeyi işiten ve bilen Allah’a sığınırım. Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…
Hamd Alemlerin Rabbi olan Allah’adır. Salat ve selam Peygamberlerin efendisinin üzerine olsun.
“Elçiler hediyelerle Süleyman'a gelince, Süleyman şöyle dedi: “Siz bana mal ile yardım mı ediyorsunuz? Allah'ın bana verdiği, size verdiğinden daha değerlidir. Hediyenizle ben değil, siz sevinirsiniz. Şimdi seni gönderenlere dön! Şüphesiz karşı duramayacakları bir orduyla, kendilerine geleceğiz ve onları küçük düşürülmüş olarak, o ülkeden mutlaka çıkaracağız!” (Neml 36, 37)
Değerli büyüklerimiz, değerli bacılarımız, direnişi gruplarının onurlu komutanları, halkımızın, aşiret ve kabilelerimizin önde gelenleri, askeri kanatlarımızın ve direniş birliklerimizin değerli temsilcileri, gençlerimiz, dünyanın her tarafındaki Filistinli halkımız, Arap ve İslam ümmetimizin tüm halkları ve ey yeryüzünün tüm özgür ruhlu insanları! Allah’ın selamı, rahmet ve bereketi üzerinize olsun.
Anlatmaya kelimeler yetersiz, şiir kifayetsiz kalırken, söze nerden başlayacağımı bilmiyorum. Fakat bana mübarek Mescid-i Aksa’da adeta reyhan ve yasemin demetleri gibi kenetlenmiş o mümin genç kız topluluğuyla başlamama izin verin. Ki onlar, Mescid-i Aksa’nın İslami, Arabi ve Filistini kimliğini müdafaa etmekteler. Bu Makdisli kızlarımıza maşallah olsun! Mescid-i Aksa’yı terk etmeyen hanım büyüklerimiz ve bereketlilerimize Maşallah!
Kudüs’te, Batı Şeria’da, işgal altındaki iç bölgelerde, Gazze’de ve tüm Filistin topraklarındaki kahraman Filistinli kadınları Allah daha da yüceltsin! Ki onlardan kimisi Mescid-i Aksa’da murabıt halde kimisi oraya gitmek için tüm engelleri aşmaya çalışmakta kimisi de el-Aksa ve Filistin’in sevgisini evlatlarına emzirmektedir. Maşallah Filistinli kadının kahramanlığına! Maşallah Filistinli gençlerin kahramanlığına!
Mescid-i Aksa’da murabıt olmak için o faşist bölme duvarı aşmaya çalışan kahraman gençleri Allah daha da yüceltsin! Onlar bu hususta ne kadar ısrarlı olduklarını göstermek için o ayırıcı duvarın üzerine çıkıp aşağı atlıyorlar. Mescid-i Aksa’da murabıt olmak ve ondaki hakkımıza sımsıkı bağlı olduğumuzu teyit etmek için el-Nekab’tan, Müselles’ten, Celil’den, Yafa ve Hayfa’dan, Lid ve Ramle’den yola çıkan o kafilelerin cesaretine bir bakın! Bir bakın kadınlardan, ve erkeklerden, yaşlılardan ve çocuklardan oluşan o kafilelere! Bika ve Batı Şeria’dan Mescid-i Aksa’da murabıt olmak için yola çıkan o yetişkinlerin kahramanlığını gördünüz mü!
Ya sen ey Muhammed ebu’l-Kian! Ne yücesin ki, Siyonistlerle el-Nekab’da toplanıp normalleşme adımları atan rejimlerin çaldığı kara lekeyi yıkamak için bıçağına sarıldın! Ve dünyaya ebu Kian’ların sadece arı duru akan suyun etrafında bir araya geleceğini tespit ettin. Ve siz ey Eymen İhbariyye ve Halid İhbariye ne yücesiniz! Ki siz el-Aksa için silkelenip intikam alıyorsunuz.
Ey Ziya Hamerşah! Senin ziyanın ışığıyla sıktığın kurşunların aydınlık veriyor ve işgalci Siyonistlerin kalbini delip geçiyor. Ey Raad! Maşallah sana! Öyle bir kahramansın ki, Tel Rabi’ (Tel Aviv)’in semasını paramparça ettin! Ve böylece tüm ordu ve özel birlikleriyle İşgal devletini tek ayak üstüne durdurdun ve hem bize hem tüm dünyaya işgal devletinin örümcek evinden daha zayıf olduğunu göstermiş oldun.
Raad’ın gerçekleştirmiş olduğu eyleme ilişkin basın toplantısı esnasında Tel Rabi’ (Tel Aviv)’deki işgal polis teşkilatının komutanı İsrail adı verdiği ülkedeki tüm Siyonistlere “evinize girin, kapı ve pencerelerinizi kapatın” dedi. Raad ki, onu Fethi Hazım yetiştirdi. Fethi Hazım, hepimizin kalbine kazınan bir Filistin ikonu haline geldi. Evladını güzel yetiştirdi ve böylece bu güzel meyve ortaya çıktı.
Öyle bir meyve ki Siyonist yapıyı zelzele sarsıntısıyla sarstı. Allah rahmet eylesin Raad’ın gerçekleştirmiş olduğu eylemden sonra bütün dünya Siyonist yapının korkularına, elleri ve ayaklarının birbirlerine nasıl dolandığına şahit oldu. Allah seni daha da yüceltsin ey Filistinli halkımız! Sen ki, Aksa’yı sadece köz kapaklarına veya kalbinin derinliğindeki hücrelerine yerleştirmekle kalmamışsın, onu kanının tüm hücrelerine, beyaz ve kırmızı kanının hücrelerine karıştırmışsın.
Onu kromozomlarına kadar katmışsın, genlerine kadar karıştırmışsın! Sen ne yücesin ey Filistinli halkım! Ey Şetat’taki, Raşidiyye’deki, Burcu’l-Berac’daki, Burcu’l-Şemal’deki, Aynü’l-Hilva’daki ve tüm kamplarımızdaki halkımız ne yücesiniz! Ey Avrupa’daki, Güney ve Kuzey Amerika’daki ve yeryüzünün her tarafındaki halkımız Allah sizi korusun. Sizler ki, dönme iştiyakıyla hasret çekiyorsunuz. Allah’ın izniyle özgürleştirilmiş ve arındırılmış el-Aksa’da namaz kılma özlemi içindesiniz.
Dün ve evvelsi günden beri tüm ihtilaflarını bir kenara bırakarak, onları ayrıştırıp parçalara bölen içindeki tüm farklılıklarından geçerek birlik içinde duran ümmetten Allah, razı olsun!
Ve İran İslam Cumhuriyeti’nde başta Rehber olmak üzere, cumhurbaşkanı, hükümet üyeleri, devrim muhafızlarının lideri ve Kudüs’ün yanında durduklarını ifade etmek için sokağa çıkan İran İslam Cumhuriyeti’ndeki tüm kardeşlerimizi Allah mükâfatlandırsın! Ki onlar, Kudüs için ucuz ve değerli olan her şeyi feda etmekte tereddüt etmediler.
Ve siz Malez’ya daki, Kuala Lumpur’daki kardeşlerimiz Allah, sizi mükâfatlandırsın; Dünya Kudüs Gününde Kudüs’e olan bağlılığınızı dile getirmek ve Kudüs’e yönelmek için hazır olduğunuzu ifade etmek için sokağa çıktınız.
Ey direniş örgütlerinin ve direniş ekseninin lider ve simgeleri, Ey Kudüs ittifak ve ekseninin sembol ve liderleri Allah, sizi mükâfatlandırsın! Siz Mescid-i Aksa ve Kudüs’e dokunulması takdirinde bunun bir bölgesel bir savaşa sebep olacağını ilan ettiniz.
Her hakiki bir sınama ve mukaddes şehirde yaşanan bir sürtüşme esnasında asil cevheri ortaya çıkan bu ümmeti Allah mükâfatlandırsın.
Değerli kardeşlerim, değerli bacılarım, geçen yılın ramazan ayında Mayıs’ta Siyonistlerin Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırılarıyla genel olarak bütün direnişin özel olarak da Gazze direnişin liderleri bu saldırganlığa karşı Kudüs’ün kılıcını kınından çıkarmaya karar verdiler. Ve böylelikle Mescid-i Aksa’yı savunmak için Kudüs’ün kılıcını elimize aldık. Ancak el-Aksa bizi savundu. Biz bu kılıcı el-Aksa’nın yalnız olmadığını, ona ve Kudüs’e yapılacak saygısızlığa karşı ümmetimizin, halkımız ve direnişimizin gereken cevabı vereceğini göstermek için kuşandık.
Biz sadece işgalcilerin kulağını çekmek istemiştik, ki hassasiyetlerimiz ve mukaddesatımıza karşı pervasız tutumundan vazgeçsin. Ancak biz muradımızdan fazlasına hasıl olduk. Yüce Allah’ın şu buyruğunun tasdiğine tanık olduk: “Bir gece kendisine bazı ayetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescid-i Haram’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah eksikliklerden münezzehtir” Kudüs’ün kılıcını kınından çıkarmamızla bu ayette geçen bereketin anlamına sahip olduk.
İsteğimizden fazlasına nail olduk. Yüce Allah’ın lütfu ve Allah’ın çevresini mübarek kıldığı el-Aksa’nın bereketiyle bu savaşın yankısı artarak, genişleyerek devam etmekte… Biz geçen Ramazan ayında Kudüs’ün kılıcını kuşandığımızda Batı Şeria’nın tek bir vücut halinde ayaklanacağını tasavvur edemiyorduk; işgal altındaki 1948 topraklarında, el-Nekab’da, Celil’de, Müselles’te, Hayfa’da, Yafa’da, Lid ve Ramle’de yaşayan halkımızın ayaklanacağını tasavvur edemiyorduk.
Biz hiçbir zaman bir Filistinliden, bir Arap veya bir Müslüman’dan umudumuzu kesmedik, fakat el-Aksa ve el-Aksa’nın etrafında bereketin bu kadar büyük olacağını tasavvur etmemiştik. Arap devletlerindeki Filistinli halkımız, Arap ve İslam ümmetimizin Filistin’e gelmek için kafilelerce toplanacağını tahmin etmiyorduk. Gazze’deki direnişin kafasını koparmak için işgal ordusunun hazırladığı ve istihbaratının dehlizlerinde tasarladığı, onun için milyon dolarlar harcadığı cehennem planının tozduman haline geleceğini tasavvur edemiyorduk.
Savaşın ardından gerçekleştirmiş olduğumuz basın toplantısında “Güney Rüzgarları veya Yıldırım Şimşeği adını verdikleri planları suya düştü” demiştik. O zaman kibirlenip tırnak içinde yenilmez ordunun güç ve kudretini abartmak için bir takım rakam ve belgeler sundular. Ancak birkaç gün önce siz ve tüm dünya Siyonistlerin Kudüs’ün Kılıcı savaşında Allah’ın lütfu ve Aksa’nın bereketiyle nasıl bir yeniği aldığını ortaya çıkaran belgelerin işgalci ve Siyonistlerin medyasında ortaya çıktığına tanık oldunuz.
Ey halkımız, ey milletimiz! Allah bu mescidi ve bu şehri mübarek kıldı. Allah, onun için verilen çabayı da mübarek kılacaktır. Allah onun için verilecek her savaşı da bereketlendirecek. Allah, onun için toplanan tüm toplulukları ve ona verilen desteği bereketli kılacak. Çünkü Rabbimiz Sübhanehu ve Teala bu mescidin etrafını bereketli kıldı ve bu bereket onun için verilecek her mücadeleye sinecektir. Bu şehir aynı zamanda normalleşme adımlarını atanları rezil rüsva edecek, işbirlikçileri batıracak, vazgeçenlerin ve feragat edenlerin gerçek yüzünü ortaya çıkaracak.
Kudüs bizim bereketimizdir. Biz diyoruz ki, geçen ramazan ayında çıkardığımız Kudüs’ün Kılıcı’nı Allah’ın izniyle Kudüs özgür olana kadar ve kaybedilen topraklara geri dönülmeden kınına girmeyecek. Allah’ın izniyle ümmetimiz özgür ve arındırılmış Mescid-i Aksa’ya girecektir.
Değerli dostlar biz bu fotoğrafı rastgele seçmedik. Bu, işgalci Siyonist askerlerin Kıble namazgaha ayakkabılarıyla girdiklerini gösteren bir fotoğraftır. Mescidi gaz bombaları ve mermilerle bastılar; namaz kılanları bağladılar, kadın, yaşlı ve çocuklara saldırdılar.
Tüm dünyaya ve Siyonist liderlere buradan sesleniyorum: Bu veya buna benzer bir fotoğrafın tekrar edilmesi kesinlikle yasaktır! Bu fotoğrafın tekrarı yasaktır! Mescid-i Aksa’nın kutsiyetini ihlal eden böyle bir fotoğrafın tekrarlanmasına karar verecek olan kişi, aynı zamanda yeryüzünün dört bir tarafında bulunan binlerce Yahudi Sinagog ve mabedlerin de ihlal edilmesine karar vermiş olacaktır.
Bu fotoğrafın tek bir anlamı var. O da düşmanın savaşı bir din savaşına taşımak istediğidir. Biz bu savaşın dini bir savaşa dönmemesini tercih ederiz ama işgal devletinin liderleri ve aşırıcı grupları bunu bir din savaşına taşımak isterlerse, biz buna hazırız ve onların bu meydan okuyuşlarına karşılık veririz.
Bu nedenle ey halkımız, işgal devleti Mescid-i Aksa’ya dönük ihlallere son vermezse büyük bir savaşa hazırlıklı olun. Söyleyeceğim şey bir rüya, iftira veya hayal değil. Düşman Mescid-i Aksa’yı zamansal ve mekânsal olarak bölmeye çalışıyor, Mescid-i Aksa’yı yıkıp yerine Yahudi mabedini inşa etmeyi planlıyor. Mescid-i Aksa’yı yıkma süreci ihtiyatlı ve tedrici bir şekilde ilerliyor. Kardeşlerimiz bu hususta bana bir rapor hazırladı. Raporda 2000 yılına kadar Mescid-i Aksa’ya yönelik baskınların olmadığı yazıyor. Sadece münferit bir takım eylemler gerçekleşiyordu, bir yerleşimci Mescid-i Aksa’ya girer hemen ardından işgal polisi gelir onu oradan çıkartırdı.
2001 yılına geldiğimizde ise aşağı yukarı on kişilik baskınlar meydana gelir, yine düşman polisi engel olmaya çalışırdı. Bu alıştırma süreci 2006 yılına vardığında baskın yapan yerleşimcilerin sayısı üç bin üç yüzü buldu. 2009 yılında bu sayı sekiz bin yedi yüz altmışa; 2010’da yaklaşık seki zbin; 2015’te on dört bin 2021’de ise Mescid-i Aksa’ya baskın düzenleyen yerleşimcilerin sayısı yirmi altı bini geçti.
Bu baskını da işgal kuvvetlerinin himayesinde gerçekleştirdi. Geçen haftalarda düşman basınında yayınlanan bir raporda daha önce yerleşimcilere Mescid-i Aksa’da Yahudi Talmut ayinlerini gerçekleştirmelerine izin verilmiyordu, yani sadece ziyaret etmeleri için Aksa’ya girmelerine izin veriliyordu, ancak iki ay önce yayınlanan rapora göre baskın yapan yerleşimcilerin artık Mescid-i Aksa’da ayin yapmaya başladıklarını ortaya çıkardı.
Biz, halkımız ve ümmetimiz işgal güçlerinin Mescid-i Aksa’yı zamansal olarak nasıl bölmek istediklerine şahit olduk: Saat yedi buçuktan saat on bir buçuğa kadar Müslümanların orayı Yahudilere terk etmesini istiyorlar. Yani diyorlar ki, “yedi buçuğa kadar vaktiniz var, sabah namazınızı kılın ve hemen burayı Yahudilere terk edin. Güzellikle terk etmezseniz, sizi zorla çıkartacağız ve namazgahın kutsiyetini ihlal edeceğiz.” İşte buna zamansal bölme denir.
Değerli kardeşlerim, bacılarım halkım ve ümmetim! Mescid-i Aksa gerçek bir tehlikeyle karşı karşıyadır. Kendisinden başka ilah olmayan Allah’a yemin olsun ki, el-Aksa’da murabıt olan reyhan ve yaseminlerimiz olan kızlarımız, gençlerimiz ve yaşlılarımız olmasaydı, halkımız ayaklanmasaydı ve biz Kudüs’ün Kılıcı’nı kuşanmasaydık onlar kurbanlarını Aksa’da kesip kanlarını da kubbelere süreceklerdi.
Evet, el-Aksa tehlikeyle üstelik ciddi bir tehlikeyle karşı karşıyadır! Bu nedenle halkımızın Mescid-i Aksa ve Kudüs’ü savunmak için hazırlıklı olması gerekir. Şuan Kudüs’ün mahallelerinde, Şeyh Cerrah’ta, Sulvan ve daha başka mahallelerde Arap varlığını ortadan kaldırmaya yönelik bir operasyon yürütülüyor.
Evleri yıkıyorlar yerine bahçe park inşa ediyorlar. Bütün dünya Harem-i İbrahim’de neler yaşandığına şahit oldu. Süreci adım adım ilerleterek varlığımızı Mescid’den ve Harem-i İbrahim’den nasıl ortadan kaldırdıklarını, ancak işgal askerlerinden izin almaları şartıyla halkımızın oraya girmesine müsaade verildiğine hepimiz şahit olduk. Ancak biz Allah’ın izniyle bu manzaranın tekrarlanmasına asla izin vermeyeceğiz.
El-Aksa ve Kudüs’ün kutsiyetinin ihlal edilmesi, bölgesel dini bir savaşın çıkması anlamına gelir. Ve biz, dinimiz ve mukaddesatımız söz konusu olunca bedeli her ne olursa olsun hiçbir kararı almaktan çekinmeyiz. Biz küçükken annelerimiz bizi emzirirken bize öğrettikleri gibi kökten ineni yer karşılayacaktır.
Bugün gerek BM’in genel sekreteri Guterres ve ona bağlı uluslararası farklı birçok müessese gerekse de büyük devletlerin siyasileri, Ukrayna’da iki üç kişinin başı dönünce zehirli gaza maruz kaldıklarını sanarak adeta titremeye başladılar. Ukrayna için milyar dolarlar yardım toplandı. Dünyanın vicdanı ne kadar da hassas ve ince! Blinken’in, onun efendisi Baydın’ın ve ismini sayamadığımız daha nicelerinin ne kadar da ince ve hassas vicdanları var!
Söz konusu mavi gözlüler ve onların mülteci duruma düşmesi olunca dünyanın vicdanı incelip hassaslaşıyor! Halkımız ve davamız bize gün yüzü göstermeyen bu saldırgan düşmandan yıllarca çekiyor ancak bunu kimse görmüyor. Bu saldırgan düşman sadece Müslümanlara değil Filistin halkının tümüne eziyet ediyor. Mescid-i Aksa’nın basıldığı ve kıble namazlığının ihlal edildiği günlerde Kıyamet Kilisesi’nin de kutsiyeti ihlal edildi ve Kudüs’te Hristiyan halkımıza saldırıldı.
Bu faşist ve ırkçı yapı hatta Siyonist olmayan Yahudilere bile saldırmaktan geri durmuyor. Kudüs’ün bazı mahallelerinde yaşayan Siyonist olmayan Yahudilere nasıl saldırdıklarının, tıpkı Müslüman ve Hristiyan halkımıza yaptıkları gibi onların varlıklarını nasıl talan ettiklerinin görüntülerini izlediniz. Siyonist yapı, ayrımcı faşist bir siyaset izliyor. Fakat dünya onun bu siyasetini görmezden geliyor. Aynı zamanda “İsrail” adını verdikleri bu haydut devletin defalarca BM kararlarını ve uluslararası kanunları nasıl çiğnediğini de görmezden geliyor.
Eğer bugün dünya ve uluslararası kuruluşların liderleri, insan hakları ve uluslararası hukuka ilişkin söylemlerinde sadıklarsa, Siyonist yapıyı kendisini ilgilendiren uluslararası kanun ve BM kararlarına icbar etmeleri ve ilgili kanun ve kararları çiğnemesini engellemeleri gerekiyor. Aksi halde Siyonist yapının güttüğü bu siyaset, yer küresinin şeklini değiştirecektir. Çünkü bu, kurunun yanında yeşili de yakacak bir bölgesel dini bir savaşa dönüşecektir. Bu büyük savaşın çıkmasını engellemek için dünyanın elinde henüz bir fırsatı var. Ancak Kudüs ittifakında ve direniş ekseninde yer alan Filistinli, Arap ve Müslüman olarak bizler, Aksa’mızı savunmak için hazırlığımızı tamamladığımızı belirtmek istiyoruz. Yüce Allah’ın izniyle görevimizi yerine getirmekte kesinlikle tereddüt etmeyeceğiz.
Direniş birliklerimiz ve askeri kanatlarımıza sesleniyorum; donanıp hazırlıklı olun! Gazze şeridindeki tüm direniş birlikleri hazırlanıp teyakkuzda olsun! Çünkü Ramazan ayının geçmesiyle savaş sona ermiş değil. Bilakis asıl savaş, Ramazan ayının sona ermesiyle başlayacaktır. Gelecek günlerde düşman, Yahudi ayin ve bayramlarının bulunmadığı günler olan Ramazanın son on gününde Müslümanlara mescidde ibadet etmelerine izin verdiğinin propagandasını yapacak, ancak bununla birlikte bayramdan hemen sonra Mescide yönelik baskın operasyonları ve işgal askerlerinin içeri girme eylemleri başlayacaktır; Mescidi sabah saat yedi buçuktan on bir buçuğa kadar yerleşimcilere ayırarak zamansal olarak böleceklerdir. Yine onların bağımsızlık günü veya Kudüs günü dedikleri 29 Mayıs’ta Mescid-i Aksa’ya baskın düzenlemeye çalışacaklardır. Şayet bir gevşeme gösterirsek Mescid-i Aksa’yı kaybederiz ve tarih alnımıza kara leke çalacaktır, Allah korusun.
Ey Batı Şeria’daki kardeşlerimiz, ey Aksa şehitleri tugaylarındaki kardeşlerimiz sizin ana omurgasını oluşturmadığınız hiçbir devrim yoktur. Ana omurgasını oluşturmadığınız hiçbir intifada yoktur. Mescid-i Aksa’yı savunmak icap ederse o gün için (İsrail’e yöneltilmiş) 1111 roket hazırlamış bulunmaktayız. Neden 1111? İki tane on bir? Bu rakam ölümsüz lider Ebu Ammar (Yaser Arafat)’ın şehadet yıl dönümünü simgeler. Bu patlamalara da şehid Ebu Ammar (Yaser Arafat)’ın patlamaları adı verilecek, Filistin devriminin liderinin anısını ölümsüzleştirecek. Tabii bu, sadece bir başlangıç olacaktır.
Ey Aksa Şehitleri Tugaylarına mensup kardeşlerimiz! İzzettin Kassam Tugayları, Kudüs Tugayları, Ebu Ali el-Mustafa Tugayları, Ulusal Direniş Tugayları, Nasır Selahaddin Tugayları, Halk Direniş Tugayları, Mücahitler Tugayı ve Ensar Tugaylarına mensup kardeşlerimiz, Ey Batı Şeria’daki kardeşlerimiz Aksa’nızı ve Kudüs’ünüzü müdafaa etmek için hazırlıklı ve teyakkuzda olun! Rabbimizin isteği ve razı olacağı üzere görevinizi yerine getirmek için hazırlanın. İşgal bölgesindeki Nekab’ta, Müselles’te, Celil, Hayfa, Yafai Akka ve Lid’deki halkımız hazırlansın! Tüfeği olan tüfeğini hazırlasın, tüfeği olmayan satırını, sapan veya bıçağını hazırlasın! Eğer dini bir savaş olmasını isteyecek olurlarsa kırmızı çizgileri ortadan kaldırmış olurlar. Bu nedenle hazır ve teyakkuzda olmamız lazım!
Eğer dini bir savaş olmasını isteyecek ve Mescid-i Aksa’ya yönelik hassasiyetlerimizi küçük düşürmekten vazgeçmezlerse, öyle bir cevap vereceğiz ki, bakanlar uydudan çekilmiş fotoğraflarında bölgeyi baştan sona alev almış yangın yeri olarak görmesi lazım.
Ey yeryüzünün her tarafındaki Filistinli halkımız! Filistin’e doğru yürümeye hazırlanın, ki bu sınırları yerle yeksan edelim. Ey Arap ve İslam halklarımız! Üzerinize düşeni yerine getirmek için hepiniz hazırlanın. Ki ümmetimizin yıllarca acısını çektiği bu makus gerçeği kıralım.
Bu makamda üstün duruşundan ve hakiki İslami davamıza ilişkin titiz ve inançlı ifadelerinden dolayı Umman’ın yüce ve ulu müftüsüne selam ve saygılarımı iletmeme izin verin.
Yine bu minvalde davamıza ilişkin yüce duruşundan dolayı büyük el-Ezher Şeyhine de saygı ve selamlarımı bildirmeme izin verin.
İşgal bölgelerindeki kardeşlerimizden söz ettik. Şimdi işgal parlamentosundaki Birleşik Arap Listesi topluluğuna ve Knesset üyesi Mansur Abbas’a seslenmek istiyorum. Sizin oluşumunuz, Mescid-i Aksa’nın kutsiyetine yönelik ihlal kararları alan hükümete güvenlik ağıdır. Mescid-i Aksa’ya saygısızlık kararı alan işgal hükümetine güvenlik ağı oluşturmanız, sizi affedemeyeceğimiz bir suçtur. Dininizi ve Araplığınızı inkardır. Sadece bu hükümet değil, bütün hükümetler Mescid-i Aksa’ya yönelik baskınlar düzenleme kararı alacaktır.
Dolayısıyla iç işgal bölgelerindeki halkımızın bu hükümetlere güvenlik şebekesi olacak pozisyonlara girmemeli. Bizim tavrımız sizin İsrail seçimlerine kökten katılmamanızdan yanadır. İsrail seçimlerine katılım sağlamanıza biz temelden karşıyız. Fakat en nihayetinde nasıl bir duruş sergileyeceğinize kendiniz karar verirsiniz ve kararınıza da saygı duyarız. Ancak Mescid-i Aksa’nın hürmetini ihlal edecek, onu zamansal ve mekânsal olarak bölecek kararlar alan bir hükümete Birleşik Arap Listesinin güvenlik sağlamasına da elbette müsamaha edecek değiliz. Ey Abbas Mansur! tarih, işgalci güçlerin Mescid-i Aksa’ya girişlerine izin verenleri ve Yahudi yerleşimcilerin Aksa’nın avlusuna girişine izin vererek zamansal bir bölünmeyi empoze etmeye çalışanları rezil edecektir.
Ey Güney İslam Hareketi’ndeki kardeşlerimiz, bugün (işgal hükümetinden) çekilmeniz gerekiyor, üyeliği askıya alma, dondurma veya toplantılara katılmama değil; sözde İsrail parlamentosundan temelli çekilmeniz gerekiyor. Şu veya bu hükümete destek anlamında değil. Mevcut Siyonist hükümetin liderinden öğrenin, kendisi altı sandalyeyle siyasi ortamdan yararlanarak şantaj yapıyor sonra başbakan oluveriyor. Sizin dört sandalyeniz var. Sahip olduğunuz sandalye sayısıyla Arap kesimi için birtakım avantajlar kazanabilirsiniz ancak Arap kesimi için kazandığınız bazı avantajların karşılığı olarak Mescid-i Aksa olursa, buna vicdan sahibi hiç kimse razı gelmez. Eğer zerre onurunuz varsa bu gece çekilme kararı almanız gerekir.
Değerli kardeşlerimiz, aziz halkımız bugün gerek iç şartlar, gerek bölgesel, gerek küresel şartlar, harekette bulunma ve davamız lehine somut bazı kazanımlar elde etmemize imkan veriyor. Bugün uluslararası hukuk açısından talebimiz Aksa’nın tarihi statüsünün korunması -ki bununla çok şey istemiyoruz olması gerekeni dile getiriyoruz-, bir diğeri ise Batı Şeria’daki yerleşim birimleri inşaatlarının durması, bu talebi BM kararları ve uluslararası hukuk da onayladı. Hatta bugün Amerikan yönetimi ve meclislerinde çoğunluk bunun böyle olmasını istiyor.
Avrupa’nın çoğu, Rusya ve Çin de nerdeyse bütün dünya bunu kabul etmekte. İşgal bölgesinin içindeki halkımıza tüm haklarının verilmesi topraklarına el konulmaması, ırkçı siyasetin ayrımcılığından, baskın ve terör saldırılarından uzak onurlu ve özgür bir şekilde yaşam hakları verilmeli, ki bu tüm dünya insan hakları örgütleri ve Cenevre Sözleşmesinde yer almaktadır. Gazze ablukasının kaldırılması da taleplerimiz arasındadır. Ki buna da uluslararası kanun referans gösterilir. Diğer bir talebimiz ise tehcir edilmiş halkımızın topraklarına geri dönüşünün sağlanması.
Değerli kardeşlerim davamız ve halkımız için somut kazanımlar elde etmeye başlamak için ortam hazır, Kudüs kılıcı kuşanılmış ve bölge tümüyle hareketlenmiş durumdadır. Filistin davasının, Filistin gerçeğinin, Filistin’in içinde bulunduğu vaziyetin askıya alınması kabul edilemeyecek bir suçtur. Bu sebeple bugün haklarımızı almak için, Kudüs’te Mescid-i Aksa’mızı, Arap, İslam ve Filistinli varlığımızı muhafaza etmek için en yakın zamanda Filistin Ulusal Direniş Cephesini teşkil etmeyi ilan etmemiz gerekir.
Batı Şeria’da yerleşimciliği durdurmamız, yerleşim birimlerini alıp oraları halkımıza geri vermemiz, Batı Şeria’daki halkımızın, gençlerimizin haklarını almamız, işgal içindeki halkımızın haklarını almamız, Gazze Şeridi’ne yönelik ablukayı kırmamız gerekir. Şayet söz birliği yapacak ve bu hedefleri gerçekleştirmeye yönelik çalışacak olursak Yüce Allah’ın izniyle bunları yakın bir zamanda gerçekleştirmiş olacağız.
Değerli kardeşlerimiz, bacılarım, halkım ve milletim, açıkça diyoruz ki, biz Kudüs’ün Kılıcı’nı çıkardık ve Allah’ın izniyle özgür ve arındırılmış Aksa’da namaz kılana kadar kınına girmeyecek! Özgürleştirme ve geri dönüşler sağlanmadan kınına girmeyecek olan bu kılıcın günlerden bir gün hakiki hedefinden sapacağını hiç kimse sanmasın. Gazze, Gazze halkı, Gazze’nin aşiret, kabile ve ileri gelenleri, Gazze’nin birlikleri ve Gazze’nin direniş hareketleri vatan geleceğinin garantisi olacak. Herhangi bir savaş sahasında, Kudüs’te, Şeyh Cerrah’ta, Cenin’de, Batı Şeria’nın her yerinde, iç işgal bölgesinde halkımıza yönelik herhangi bir tehlike anında Yüce Allah’ın izni ve kuvvetiyle kılıcımızla onlara vurmaktan tereddüt etmeyiz.
Bununla birlikte, iç işgal bölgesinde, Batı Şeria’da ve Kudüs’te halkın örgütlenmesi ve bu sahalarda direnişin geliştirilmesi için bir fırsat vermek istiyoruz. Yurt dışındaki diasporamız kitlesel, toplumsal ve basın alanında davamızı duyurma ve dünyadaki etkin yerlere taşıyıp etki uyandırma görevini yerine getirmesi lazım. Diasporamız dünyanın birçok ülkesinde karar alabilen önemli mercilere ulaşmış ve ikna çabasında bulunmuştur. Bu çabalar sonucunda gerçekten de Filistin davası lehine önemli dönüşüm ve gelişmeler cereyan etmektedir. Dünya basınını ve uluslararası siyası arenayı takip edenler, meydana gelen bu somut farkı mülahaza edecektir.
Dünyanın dört bir yanına dağılmış kardeşlerimiz, siyasi, diplomasi ve toplumsal propaganda arenasında size büyük görevler düşer. Yine savaş başladığında geri dönüş için size önemli bir rol düşer. Ki, özgürleştirme operasyonunda yerinizi alasınız.
Ey işgal bölgesindeki halkımız, size düşen görevi biliyorsunuz, biz de sizden yapmaya güç yitiremeyeceğiniz bir şeyi istemeyiz. Size uygun olanını siz takdir edersiniz. Savaş dengesinde sizin rolünüz ve ağırlığınızın Filistin’in mevcudiyetinde ne denli olduğu da artık biliniyor. Bu rol ve ağırlığınızın sahip olduğumuz askeri imkanlarımıza rağmen Gazze Şeridindeki direnişten de daha büyük olmasını temenni ederiz.
Ey Batı Şeria’daki halkımız, Ey Batı Şeria’daki gençlerimiz, gelecek savaş sizin savaşınızdır. Batı Şeria savaşın asli sahasıdır. Geçenlerde sadece bir gencin, İbn Brak semasında parlayan bir Ziya’nın düşman İsrail devletini nasıl tek ayak üzerinde durdurduğuna şahit olduk. Raad ki Tel Aviv’in semalarını zelzeleye verdi, onları korku, panik ve zayıflık içinde bıraktı. Buna ilişkin Siyonist analistlerden biri, “yalnız bir genç tabancasıyla Tel Aviv’de bunu yapabiliyorsa, eğitilmiş direnişçiler silahlarıyla artık neler yapar siz düşünün” dedi.
Ey Batı Şeria’daki gençlerimiz, Yüce Allah’ın izniyle karar verecek olursanız yerleşimcilerin bu yılın sonuna kadar Batı Şeria’dan gönderebilirsiniz.
Bu makamda, kendi adıma, sizin, Gazze ve Filistin halkımızın adına bugün sabahki eylemi gerçekleştirenleri selamlıyorum. Ey halkımız, ey dostlarımız uğraş ve çabalarınız artarsa bu yılın sonuna kadar Batı Şeria’dan yerleşimcilerin tümü boşaltılabilir. Tıpkı onlardan Gazze Şeridinin boşaltıldığı gibi. Ve Allah’ın izniyle Batı Şeria’daki vaziyet onurlu bir vaziyete dönüşecektir. Ey Batı Şeria’nın evlatları görevinizi yerine getirin. Bugün sizden vatanınız ve davanız için bunu gerçekleştirmeniz isteniyor.
Ey Batı Şeria’daki kardeşlerimiz kimseden karar beklemeyin! Bireysel eylemlerin üstün bir başarıyla sonuçlandığını gördük. Bireysel eylemlerde, iki kişilik, üç kişilik, eylemlerde bulunun. Ancak bunu sosyal medyadan yayınlamayın çünkü düşman sürekli o mecraları gözetlemektedir.
Bugün Yüce Allah’ın izniyle Batı Şeria’da büyük somut kazanımlar elde edebiliriz.
Gazze’ye gelecek olursak, inşallag gelecek dönemde Kudüs Mihveri ile Gazze şeridinde deniz sahasında koordinasyon düzenleyeceğiz. Böylelikle Allah’ın izniyle ablukayı tamamen kırmış olacağız. Hazırlıklarımız tamamlanmıştır. Gazze’nin ablukasını kaldıracağız, serbest bir şekilde girip çıkacağız, ürünlerimiz ve eşyalarımızı içeri koyacağız ve hiç kimseye hesap vermeyeceğiz.
Son olarak, işgal hapishanelerindeki kardeşlerimiz ve aileler hakkında bir şeyler söylemek istiyorum. Gazze Şeridindeki direniş sizin kurtarılmanız için büyük çabalarda bulundu. Bu çabaların bir kısmı bilindi, bir kısmından da kimsenin haberi olmadı. İşgal hükümeti, halkına yalan söylüyor, bedel ödemek istemiyor. Bu dosyanın rafa kaldırılıp unutulacağını sanıyor. Biz de açıkça diyoruz ki, Allah’ın izniyle hapishanelerdeki Filistin ve Arap esirlerinden kurtarma konusunda kesin karar aldık.
Ve bu Allah’ın izniyle uzun sürmeyecek. Esirlerimizi kurtarma hususunda bizi engelleyecek kırmızı çizgiler yoktur. Sizi yalnız bırakmayacağız, sizin hakkınızda kusur göstermeyeceğiz, ancak bütün çabalarımıza rağmen sizin hakkınız eda etmekte yeterince çabalamadığımızı söylüyorum. Allah’tan sizin hakkınızda vazifemizi yerine getirmeyi temenni ediyorum.
Değerli kardeşlerim, bacılarım, davamız önemli ve stratejik bir dönemeçten geçiyor. Önümüzde güç ve zorlukların durduğu doğrudur. Ancak aynı zamanda önümüzde kaçırmamamız gereken büyük fırsat pencereleri bulunmaktadır. Hedeflerimizi gerçekleştirmeye yönelik geniş fırsatlar sahası bulunmaktadır. Allah bu hususta bizi kadir kılsın, inşallah.
Bu konuşmanın hitamında bu mübarek aya veda ederken Allah’tan halkımıza zafer nasip etmesini, hayır olanı vermesini, düşmanların tuzaklarını boşa çıkarmasını, Mescid-i Aksa’yı muhafaza buyurmasını diliyorum. Allah’ım sen Mescid-i Aksa ve içindeki murabıtları muhafaza buyur.
KHA (KUDÜS HABER AJANSI)