SUUDİ AMERİKA'NİN HİZBULLAH'A YÖNELİK SALDIRILARI ARTTI (ANALİZ)

Suudi Arabistan'ın Hizbullah'a karşı suçlama ve iddiaları, Lübnan'da parlamento seçimlerine az bir süre kalırken şiddet kazanmıştır. 

Görüntülenme: 908 Tarih: 10 Ocak 2022 01:48
SUUDİ AMERİKA'NİN HİZBULLAH'A YÖNELİK SALDIRILARI ARTTI (ANALİZ)

Suudiler'in Hizbullah'a karşı saldırılarında rol ifa edenler iki grup ve aktöre ayrılıyor. İki hafta önce, Suudi Arabistan Kralı Selman Bin Abdulaziz, yaptığı açıklamada, Hizbulah'a terör hareketi diyerek, bu hareketin Arap milletlerinin güvenliğini tehdit ettiğini söyledi. Suudi Arabistan'ın Beyrut Büyükelçisi Velid el Buhari de önceki gün yaptığı açıklamada, Kral Selman'ın Hizbullah'a karşı suçlamalarını tekrarlayarak, Hizbullah'ın terör faaliyetleri ve askeri eylemlerinin Araplar'ın ulusal güvenliğini tehdit ettiğini söyledi. El Buhari sözlerinin devamında Hizbullah'ın siyasi, askeri ve medyatik faaliyetlerinin Suudi Arabistan ve Fars Körfezi ülkelerinin egemenliğine zarar verdiğini iddia etti.

Suudiler'in yanısıra, Riyad'ın Lübnan'ın içindeki uşakları da, Hizbullah'a karşı suçlamalar yöneltmeye devam ederek, aslında Lübnan içinde Riyad'ın politikalarını uygulayarak, kamuoyunu Hizbullah'a karşı kışkırtmaya çalışıyorlar. Bu doğrultuda eski Lübnan Başbakanı Saad Hariri yaptığı açıklamada, Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah'ı Suudi Arabistan ile düşmanlık beslemekle suçlayarak, Nasrullah'ın Suudi Arabistan ve bu ülke yetkililerine karşı düşmanlığında ısrar etmesinin Lübnan ve halkının menfaatlerine zarar vermekte olduğunu iddia ederek, Suudi Arabistan'ın onlarca senedir Suudi Arabistan halkı arasında yaşayan Lübnanlılar ve Lübnanlı işçileri tehdit etmediğini kaydetti.

Hariri 2017 yılında Suudi Arabistan topraklarında bir süreliğine ev hapsinde tutulduktan sonra, ardından Lübnan Başbakanlığı'ndan istifa etmek zorunda kalmıştı.

Lübnan Hizbullah'ına karşı içeriden ve dışarıdan gelen suçlamalar ve iddiaların genellikle iki nedeni var. Birincisi, Hizbullah'ın Lübnan içinde Suudi Arabistan ve müttefikleri ile kimlik çatışmasıdır. Hizbullah, direniş cephesinin en esas ve etkin aktörlerinden biri sayılıyor ve son 10 senede bu cephe ile birlikte bölgede güç dengesini kendi lehine değiştirmeyi başarmıştır. Al-i Suudi ise bu durumu kendi çıkar ve menfaatleri doğrultusunda görmüyor.

Başka bir nedeni ise, Lübnan'da mayıs ayında düzenlenecek parlamento seçimleriyle ilgilidir. Bu seçimler, Lübnan'ın siyasi arenasında oldukça önemlidir çünkü gelecek parlamento hem yeni cumhurbaşkanını ve yeni başbakanı seçecektir.

Al-i Suud'un Hizbulah'a karşı saldırıları ve proganadasının artması kuşkusuz yapılacak parlamento seçimleriyle ilgilidir. Suudi yetkililer bu şekilde seçimlerde Hizbullah'ı zayıflatmaya ve seçmenlerin Hizbullah'a verdiği oy oranını azaltmaya çalışmakta. Suudi yönetim, 2018 yılında seçimleri kazanan Hizbullah'ın yeniden seçimleri kazanmaması için çaba göstermekte. Lübnan'ın içindeki Saad Hariri gibi Suudi Arabistan'ın müttefikleri de de kurulacak yeni parlamento için özel yatırım yapmışlar. Parlamentoda direniş ittifakı üyeleri ne kadar azalırsa, Hariri'nin başbakanlık koltuğunda oturma şansı o kadar artacaktır. Bu doğrultuda Suudi Arabistan'ın eski Beyrut Büyükelçisi Ali Avaz Asiri yaptığı açıklamada, Hizbullah'ın eylemlerinin Lübnan'ı iç savaşa doğru sürüklediğini iddia ederek, bunun Lübnan'ın lehine olmadığını ifade etti.

El Asiri, "tüm Lübnan tehlike altındadır" iddiasını gündeme getirerek, Hizbullah'ın siyasi açıdan hegemonyasının yok edilmesi, Lübnan halkının ayaklanması ve oy sandıklarına gitmesi gerektiğini söyledi.

parstoday

Yorumlar