TARİHÇİ YAZAR MUHARREM UÇAN ŞEHİT KASIM SÜLEYMANİ'Yİ ANLATTI

Bugün 3 Kasım, günlerden Serdar Süleymani... Bilindiği üzere iki yıl önce bugün küresel terörün hamisi Amerika Birleşik Devletleri başkanı Donald Trump'ın emriyle Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani şehit edildi. 

Görüntülenme: 1395 Tarih: 04 Ocak 2022 18:08
TARİHÇİ YAZAR MUHARREM UÇAN ŞEHİT KASIM SÜLEYMANİ'Yİ ANLATTI

Dünya kamuoyunun bu devlet terörüne sessiz kalırken, Direniş Hattı şehidin yolunu sürdüreceğinii dile getirdi. İslam Şehidi olarak tarihteki yerini alan Serdar Süleymani'yi, davasını ve Batı sömürgeciliğinin hedeflerini Tarihçi-Araştırmacı Yazar Muharrem Uçan'a sorduk.

Sizinle Şehit Kasım Süleymani şehadeti yıldönümü nedeniyle bazı sorular sormak istiyorum. Süleymani'yi ve davasını daha iyi anlamak için... İlk önce emperyalizmi konuşalım, bir tarihçi olarak emperyalizmin kökeni nereye dayandığı ve hedefleri ne olduğunu sizden dinleyelim

Merhaba Emperyalizm’den bahsedeceksek ilk olarak kelimenin kökenine bakmamız gerekli. Emperyal kelimesi Latince İmperium’dan geliyor. Kelimenin asıl anlamı buyurmak, emretmek ve hüküm sürmektir. Roma Cumhuriyeti döneminde yönetme ve egemenlik yetkisi anlamında kullanılıyordu. Zamanla Roma İmparatorluğa dönüşünce İmparatorluğun başındaki kişiye de “İmperator” yani günümüzdeki kullanımıyla İmparator denildi. Kelimenin ve düşüncenin kökeni antik Roma Devletine aittir. İmparatorluk dediğimiz kavram da zaten başka ulusları egemenliği altına alıp istediği gibi kullanmak anlamındadır. Tarihteki sömürgeci devletlerin hemen hemen hepsi kendisini İmparatorluk olarak adlandırmış devletin başındaki kişiyi de “İmperator” olarak adlandırmıştır. Bu İmparatorluklar kendilerini Roma’nın varisi olarak göstermişlerdir. Yani Emperyalist düşünceyi Roma Cumhuriyetinden öğrendiklerini açıkça dile getirmişlerdir. Kendilerini Roma’nın varisi olarak gösteren bu İmparatorlukların çoğu Hıristiyan olmakla birlikte bazı Müslüman devletler de Roma’nın varisi/yani Emperyalist olduğunu dile getirmişlerdir. Gerçi Müslüman Devletlerin Emperyalistliği tartışmaya açıktır.

Avrupa ülkeleri, geçmişte de krallıkları kendilerini nasıl tanımlıyor?

Günümüzde Avrupa’daki ulus devletlerin geçmişi İmparatorluklar tarihidir. Ulus Devletlerin varlığı ve ulusların egemenliğe geçmesine sebep olan olayların en önemlisi 1789’daki “Fransız Devrimi”dir. Tabiî ki burjuva’nın (zengin kesimin) gerçekleştirdiği bu devrim İmparatorlukların isim değiştirerek ulusların üstünlüğüne/emperyalizmine kapı araladı. İngiltere’nin lokomotifi olduğu “Sanayi Devrimi” de burada büyük önem taşımaktadır. Avrupa İmparatorluklarının ulus devlete dönüşmeleri sadece isim ve yöntem değişikliğine işaret edebilir. Çünkü bu ulus devletler yani İngiltere, Fransa, İtalya, Belçika, Almanya sömürgeciliklerini arttırarak devam ettirdiler. Afrika ve Hindistan başta olmak üzere Asya’yı ve Amerika’yı sömürdüler/yağmaladılar. Bu Avrupa devletlerinin günümüzdeki zenginliklerinin ve refahlarının altındaki en önemli sebep de Emperyalist eylemleridir. Bunu günümüzde yapmaya çalışsalar da kısmen başarılı olabiliyorlar. Geçmişten gelen kurdukları düzenin hâlâ meyvelerini alıyorlar. Korkutarak, sindirerek hâlâ Emperyal eylemlerini gerçekleştirebiliyorlar.

Sürekli bir Roma İmparatorluğundan bahsediyorsunuz. Nedir bu Roma imparatorluğu ve hedefleri nelerdi?

Roma İmparatorluğundan önce Roma Cumhuriyetini bilmemiz gerekiyor. Roma Cumhuriyeti seçkinlerin/derebeylerinin-ağaların yani sermaye ve toprak sahiplerinin egemenliğinde kurulmuştu. Patrici denilen bu grubun yanında çok az etkiye sahip Plebler partisi mevcuttu. Zamanla Plebler büyük savaşların ve çatışmaların sonunda etkin olmaya başlasa da Roma’da her zaman Patrici yani zenginler egemendi. Roma için Cumhuriyetin anlamı da buydu. Zengin/güçlü sınıfın ayrıcalıklı olduğu bir rejim. Zamanla Roma’da Julius Gaius Ceaser’ın (Sezar) başlattığı bir imparatorluğa geçiş yaşandı. Bunu tam olarak gerçekleştiren kişi Sezar’ın evlatlığı ve yeğeni Octavinius’dur. İmparatorluğu döneminde Senato tarafından kendisi tanrı ilan edilip adına tapınak yapılmıştır. Yani tanrı-imparator. Aynı Senato (yani Roma Meclisi) tarafından ona Kutsal anlamına gelen “Agustus” unvanı verildi. Evet, bu isim tanıdıktır. Bugün bizim de takvimlerimizde yer alan batı takvimlerindeki “Ağustos” adı bu imparatorun adından gelmektedir. Roma Cumhuriyeti olsun Roma İmparatorluğu olsun ikisinin de Emperyal/egemenlik bakış açısı aynıdır. Belki İmparatorluk zamanında daha katı uygulanmıştır. Sırf Roma Cumhuriyetinde defalarca köle ayaklanması yaşanmıştı. En ünlüsü Gladyatör Spartaküs liderliğinde Capua’da başlayıp tüm Roma’yı sarsan bu ayaklanma sonunda sadece özgürlüklerinin peşindeki kölelerden binlercesi Roma yolu üzerinde çarmıha gerilmiştir. Eski Roma’nın en büyük eğlencesi Gladyatör oyunlarıydı. Sırf bu oyunlar için arenalar yapılmıştır. Antik Roma’nın en büyük eğlencesi bu oyunun amacı birbirlerini öldürmeleri için yetiştirilen Gladyatörlerin arenada insanları eğlendirmek için birbirlerini vahşice parçalamalarıdır. Bazen de vahşi hayvanların bu köleleri parçalamasını seyretmek Roma halkının eğlencesiydi. Ne kadar çok kan akarsa o kadar çok makbuldü. Deli ve hastalıklı İmparatorlar tahta geçtikçe daha vahşi eylemler gerçekleşiyordu. Bazen isyan eden halk arenalarda askerler tarafından paramparça ediliyordu. Her İmparator kendisinden öncekini aratıyordu. Bu vahşetin ortasında olan zaptedilen ülkelerden esir edilenlere oluyordu. Roma Cumhuriyeti Afrika’daki Fenike kolonisi olan Kartaca’yı ele geçirince bu halkın çoğunu esir edip arenalarda dövüşmeye zorlamıştı. Roma’nın bu anlayışının altında yatan sebep gücün/egemenliğin (yani İmperium’un) Romalılara ait olduğunu yabancılara (Roma ve eski Yunanlılara göre Yunan ya da Romalı olmayan herkes “Barbar” diye isimlendirilmiştir) gücü her şekilde göstermek gerekliydi.

Günümüze gelindiğinde bu zihniyet mevcut mu?

Günümüzde ulus devletler dahil birçok devlet kendisini Roma’nın varisi olarak görüyor. Roma’nın uyguladığı İmperium (hüküm sürmek, buyurmak, egemen olmak) siyaseti bu devletlerin ekserisi tarafından uygulanıyor. Tabii ki uygulamayan devletler olabilir fakat istisnalar kaideyi bozmaz. Neml Suresinin 34. Ayetine hep beraber bakalım. Allah, Kur’an’da nasıl bir örnek veriyor, kralları ve hükümdarları Emperyalistleri nasıl tasvir ediyor. Günümüzde gerçekleşen savaşlara bakalım İsrail’in Filistin’e Lübnan’a, Suriye’ye saldırılarına bakalım. Ya da başta batılı devletlerin yerli işbirlikçileriyle Yemen’e saldırılarına, ABD’nin Asya’da, Afrika’da, Ortadoğu’da, Latin Amerika’daki eylemlerine bakın. Roma’nın siyasetinin günümüz koşullarına uygulanmış hâlinden başka bir şey değildir. Ebu Garib hapishanesinden sızan görüntüler buz dağının sadece görünen yüzüdür. Ya da bu modern kralların Irak’ta, Afganistan ve Müslüman coğrafyalarda yaptıklarını tarihî verilerle inceleyin. Bakalım neler göreceksiniz?

Amerika bu zihniyetin neresinde?

Amerika Birleşik Devletleri’nin en önemli nüfusu sömürgecilikle meşhur olmuş devletlerdendir. İngiltere, Almanya ve İspanya. Sömürgecilik çağında öne çıkan bu devletlerin zenginlikleri ve refahı az önce belirttiğim gibi sömürgelerden gelmektedir. Bu devletlerin bir başka özelliği ise kendilerini Roma’nın varisi olarak tanıtmalarıydı. ABD’nin fikri yapısını bunlar ve yeraltında saklanan batıl ve zalim inançlara sahip bazı mezhepler belirlemektedir.

Siyonist İsrail de bu tanımlamayı yapıyor mu?

Siyanistler Yahudilerin seçilmiş kavim olduğunu düşünüyor. Daha önce Roma’ya karşı ayaklanmaları olsa da zamanla modern Roma İmparatorlarına uyum sağladılar. Aslında fikri yapıları Antik Roma’dan çok da farklı değil. Düşünsel olarak omuz omuza verip dünyanın tamamını köleleştirmeye odaklanmışlardır. Başta ABD ile kurdukları ortaklıkta Siyonistler de ABD de birbirini kullanma düşüncesindedir. Burada garip olan iki taraf da bunun farkındadır. Bunlar sahip oldukları sermaye, silah ve sosyal (sinema başta olmak üzere kültürel) hegemonyasını bağımsız devletlere karşı kullanarak onları da planlarına dahil etmeye çalışıyorlar. Teknoloji gelecek yıllarda en belirleyici güçlerden birisi olacaktır. Umudumuz o ki inşallah Müminler, zalimlerin bu planlarının farkındadır.

Bu zihniyetin İslam coğrafyasına yönelik hedefleri nelerdir?

İslam, Allah’ın peygamberine teslimiyet demekti. Peygamberimiz şehadetine kadar Müslümanlara rehberlik etti şehadetinden sonra da manevî varlığının etkisiyle Müslümanlar (Roma’ya özenen kralları olsa da) Orta Asya, Afrika, Avrupa her yerde askeri başarılar elde etti. Bir de Peygamberimizin gerçek varisi olan 12 İmam’dan birisinin liderliğinde İslamî bir hareket ortamı düşüncesi Roma’nın varisi olduğunu iddia edenlerin korkulu rüyasıdır. Müslümanların dünyaya egemen olmasını ve zaferlerinin kalıcı olmasını engelleyen şey birebir Peygamberimizin yöntemini uygulamayan kralların öncülüğünde hareket etmeleriydi. ABD ve Hayber’in acısını hâlâ hisseden İsrail’in ve işbirlikçilerinin İslam coğrafyasına karşı saldırgan tavırlarının altında yatan sebep 12. İmam’ın Müslümanların hepsinin liderliğine gelecek olduğunun Peygamberimiz ve Ehlibeyt’i tarafından haber verilmiş olmasıdır. Çünkü ne Peygamberimiz ne de Ehlibeyt’i olmayacak bir şeyi haber vermemiştir. İslam coğrafyasına karşı baskı ve saldırganlığın altındaki sebep Müslümanların uyanışını engelleme çabasından başka bir şey değildir.

Kuşkusuz bu zihniyete karşı bir direniş de söz konusu, siz bu direnişi nasıl tanımlıyorsunuz?

Tarihi dikkatli inceleyenler bizim bahsettiğimiz konulara yabancı değildir. Bahsettiğimiz ABD, İsrail ve işbirlikçilerinin amaçlarını bunlara karşı direnişi organize eden samimi kişiler elbette biliyordur. Tarih bize göstermektedir ki ne zaman bir Firavun kendisini ilah ilan etse hemen bir Musa (a.s.) da karşısına dikilmiş ve mazlumları korumaya almıştır. Ne zaman bir Yezit meydana çıksa İmam Hüseyin’i (a.s.) örnek alan bir lider de karşısına çıkıp mazlumlar için kıyam etmiştir. Buna çok fazla örnek verilebilir. Günümüzde de ABD ve İsrail’in Emperyal hedeflerine karşı direniş oluşturulmuştur. İslamî halkın uyanışıyla birlikte direnişin zalimlerin kökünü kazıyacağına inanıyorum.

Bilindiği gibi bölgede söz konusu güçlere karşı Direniş Ekseni olarak tanıdığımız güç var. Hamas, Hizbullah ve Kudüs Gücü…

Direniş Ekseni bazı zayıf saldırılara rağmen başarılı olacaktır. Çünkü sadece Şii-Alevî bir direnişten bahsetmiyoruz. Şii-Alevî ve Sünnî tam bir İslamî Direniş mevcuttur. Bu iki toplumun birliğe ve direnişe zarar vermeye çalışan unsurlarından temizlenmesiyle çok büyük zaferler elde edildi. Bundan sonra daha büyük zaferler olacaktır. Müslümanlar Peygamberimiz ve onun Ehlibeyt’inin önderliğinde birleşirse Siyonist-Emperyalistleri yok edeceklerdir. Bize rehberlik edecek bir bilgi vardır: Peygamberimiz ölüm döşeğindeyken Müslümanların orduya katılıp Roma’ya sefere çıkmasını emrediyordu. Şehadetine kadar bu emrini yineledi. Hatta orduya katılıp Roma’ya direnişe katılmayan sahabelerini de rivayetlere göre lanetledi. Bugün yapmamız gereken Peygamberimizin emrinin hâlâ geçerli olduğu bilip, Roma’nın varislerine karşı direnişe geçmemizdir. Çünkü eğer direniş olmazsa şeffaf prangalar altında kölelik olacaktır.

Kasım Süleymani ismi burada öne çıkıyor. Sizin değerlendirmeniz nedir?

Ben şahsım adına söylemem gerekirse General Kasım Süleymanî İslam’ın aziz komutanlarındandır. Az önce de dile getirdiğim gibi Emperyalistler bizim ayaklarımıza ve kalbimize şeffaf prangalar geçirip bizi köleleştirmeye çalışıyor. Direnişin en güçlü (hem zihnî olarak hem de bedensel) komutanlarından birisi de Kasım Süleymanî’ydi. O ilk önce kendisi için prangaları kabul etmedi, Ehlibeyt’i tanıdı, zaten İmam Hüseyin’i tanıyan kişi nasıl prangaya razı olup zalime diz çökebilir ki?! İstese sadece kendisi için endişelenip kendisini kurtarmaya çalışabilirdi ya da sadece kendi ülkesini Emperyalistlere karşı savunmayı seçebilirdi. Ama Kasım Süleymanî gibi birisi bunu yapamazdı. Çünkü Ehlibeyt’in öğrencisi ve Ehlibeyt’in öğrencilerinin yetiştirdiği kişiler sadece bir kısım insanı düşünmez, bütün insanlık onların gözünde “Allah’ın kuludur” ve Allah’tan başkasına kul/köle olmamalıdır. İmam Ali, Malik Eşter’e yazdığı “Emirnâme”de ne diyor: “Ey Malik! İnsanlar iki gruptur: Ya dinde kardeşin ya da yaratılışta eşindir.”

Öyleyse bizim derdimiz de Şehit Süleymanî gibi bütün insanlığın kölelikten kurtarılması için savaşmaktır. Bu savaş bazen kalemle, bazen silahla, bazen de ne şekilde gerekliyse o şekilde olmalıdır. Yüce Allah’ın bize, bütün müminlere şehadeti nasip etmesi ve şehidimizle buluşma umuduyla.(Hürseda Haber)

Yorumlar