Bu bağlamda Amerika Dışişleri Bakanı Pompeo 19 Kasım Perşembe  günü İsrail başbakanı Benyamin Netanyahu ile Tel Aviv’de düzenlediği ortak basın toplantısında, boykot hareketleri, BDS  olarak bilinen İsrail'e yaptırım uygulamak ve yatırım yapmama kampanyası ve siyonist rejim karşıtı diğer kurumların, " Yahudi karşıtı" olduklarını iddia ederek Washington’un onlara her türlü desteği keseceğini söyledi. Pompeo ayrıca söz konusu hareketlerin kanser gibi olduğunu ve kökünün kazılması gerektiğini söyleyerek BDS  hareketinin Yahudi karşıtı olduğunu açıkça söyledi.
 Amerika Dışişleri Bakanının bu açık tehdidi, söz konusu hareketin sert tepkisi ile karşılaştı. BDS  hareketi Pompeo sözlerinin mevcut Amerika yönetiminin Filistin karşıtı tutumunu gösterdiğine işaretle, BDS  hareketi  girişimlerinin suç olduğunu  empoze çalışmaları ve BDS hareketini yok etmeye yönelik faaliyetlerinin yenilgiden başka sonucu olmayacağını vurguladı.
 Ekim 2020 sonlarında Trump yönetimi, aralarında uluslararası Af örgütü Amerika  şubesi, İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Oxfam  gibi bazı insan hakları kurumlarını " Yahudi karşıtı" ilan etme kararını duyurdu;  Amerika Dışişleri Bakanı bu konuya destek vererek siyonist rejimin sevincine sebep olduğu ve korsan rejim de bunu İsrail rejimi siyasetlerine paralel olduğunu belirtti.
İnsan haklarını savunan her 3 kurum, BDS  hareketine destek vermekle suçlanıyorlar. Aslında Washington uluslararası insan hakları kurumlarının Amerika ve siyonist rejimi gibi müttefiklerinin çıkarları doğrultusunda hareket ettikleri sürece olumlu yaklaşıyor. Fakat Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Oxfam  gibi kurumlar, Tel Aviv’in Filistinlileri katliam etmesinden, arsalarına el koyup onları ana yurtlarından sürgün etmesi  gibi insanlık dışı eylemlerini eleştirince hemen Amerika tarafından Yahudi karşıtlığı ile damgalanıyor ve birçok kısıtlamaya maruz kalıyorlar.
Amerika'nın BDS  hareketine destek veren kurumları bastırması ve onları Yahudi karşıtlığı ile suçlaması, bu kurum ve örgütlerin  sert tepkisi ile karşılaştı.  Bu kurumlar Amerika’nın yönelttiği suçlamaları reddederek siyonist rejimin cinayetlerini eleştirmenin Yahudi karşıtlığı olmadığını önemle vurguladı.
New York’ta insan hakları izleme örgütü yetkililerinden Erik Goldstein'a  göre " bir hükümetinin siyasetlerini eleştirmek belirli bir gruba saldırı anlamında değil ve bu kurumun İsrail siyasetlerini eleştirmesi, Yahudilere saldırı demek değildir.”
BDS  hareketi,  Filistinli arazilerinin işgal edilerek yerleşim birimlerinin inşa edilmesi nedeni ile siyonist rejime uluslararası baskı kampanyası başlattı. BDS 2005 yılında kendi çalışmalarını 171 Filistinli Sivil Toplum Kuruluşu  tarafından başlattı ve şimdiye kadar Avrupa ve Amerika dahil dünyanın dört bir yanında birçok destekçi bulmuştur. Hareketin dünya çapında ve özellikle Batı ülkelerinde geniş şekilde destek görmesi siyonist rejim yetkililerinin her geçen gün daha da endişelenmesine sebep oldu.
BDS  hareketinin birçok haber medya çevreleri tarafından desteklenmesi, hareketin daha da yayılarak tanınmasına, hedeflerine ulaşmasında ve daha fazla destekçi bularak etkinleşmesinde büyük katkısı oldu. BDS  hareketi Filistinlilere destek hareketi olarak tanınması siyonist İsrail rejimi ile işbirliği ve yatırımdan çekinerek boykot uygulama ve inzivaya sürükleme hedefleri bağlamında çalışıyor.
İsrail rejiminin Filistin topraklarında yerleşim birimleri kurma çalışmalarının devam etmesi uluslararası toplumda İsrail karşıtı duygularının yoğunlaşmasına sebep oluyor, bu yüzden İsrail'e karşı dünya çapında baskılar ve çeşitli kampanyaların şekillenmesi de artıyor.

parstoday