NASRALLAH'TAN MACRON'A SERT TEPKİ

Hizbullah Genel Sekreteri Salı akşamı yaptığı konuşmanın başında Kuveyt Emiri'nin ölümü nedeniyle başsağlığı diledi ve Lübnan'daki iç gelişmelere değinirken, Fransa Cumhurbaşkanı ve Siyonist rejim Başbakanı'nın suçlamalarına cevap verdi. 

Görüntülenme: 2504 Tarih: 30 Eylul 2020 12:56
NASRALLAH'TAN MACRON'A SERT TEPKİ

Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah konuşmasının başında Kuveyt Emiri Sabah el- Ahmed el-Cabir el-Sabah’ın ölümünden dolayı baş sağlığı diledi ve ona Lübnan’a olan duruşundan dolayı teşekkür etti ve şu ifadelerde bulundu: ‘Lübnanlılar, Kuveyt'in Temmuz 2006 savaşındaki ayrıcalıklı duruşunu ve Siyonistlerin saldırısından sonra Lübnan'ın yeniden inşasına yaptığı yardımı unutmayacaktır.’ 

Hizbullah Genel Sekreteri konuşmasının devamında ülkenin kuzeyindeki çatışmada bazı Lübnanlı ordu askerlerinin şehit olmasından bahsetti ve şehit ailelerine taziyelerini sundu ve şunları söyledi: ‘Kuzey Lübnan'daki çeşitli gruplar büyük bir askeri harekata hazırlanıyordu. 

Yaklaşık bir ay önce Suriye, Irak ve Lübnan'da IŞİD'i canlandırmak için bir operasyon olduğunu ve bazı kişilerin sözlerime olumsuz tepki gösterdiğini söyledim. Kızgınlık ve kin bazen gerçeği görmemizi engelleyebilir. Hacı Kasım Süleymani ve Ebu Mehdi el-Mühendis suikastının ve Irak halkının ABD’nin ülkeyi terk etmesini istemesinin ardından Amerika, IŞİD terör örgütünü canlandırmaya çalışıyor. 

Amerika Birleşik Devletleri, bölgede devam eden varlığını haklı çıkarmak için IŞİD'i canlandırmaya çalışıyor; İşgal altındaki Filistin sınırlarında düşman hala tetikte ve bu iyi bir şey. Bu muhtemelen onların ordusunun sınırda konuşlandırıldığı ve hiçbir askerinin hareket etmeye cesaret edemediği en uzun zamandır. Bazen tanklar görülüyor ve içeride asker olup olmadığı belli değil. Sınırı izliyoruz ve ilk ve son önceliğimiz İsraillileri öldürme hedefine ulaşmaktır.’ 

Nasrallah, Netanyahu'nun Hizbullah'ın Beyrut ve Dahiya'nın bazı bölgelerinde bir füze fabrikasına sahip olduğu iddiasına yanıt verdi ve şunları söyledi: ‘Hizbullah'ın medya departmanı, gerçeği ve Netanyahu'nun yanlış iddialarını ortaya çıkarmak için el-Cinah el-Evzai bölgesindeki görsel-işitsel ve yazılı basın için bir toplantı düzenleneceğini söyledi. Bu basın toplantısının saati 10: 00-23: 00 arasında olacaktır. Bu eylem, bilinç savaşında uyanık olmaları adına Lübnanlılar içindir, biz füzelerimizi evlerin arasına yerleştirmiyoruz.’ 

Lübnan hükümetinin kurulmasına ilişkin gelişmeler 

Seyyid Hasan Nasrallah, hükümet kurma çabalarına değinerek şunları söyledi: ‘Lübnan’da sekiz Lübnanlı partinin katılımıyla toplantılar yapıldı; Bir plan öne sürüldü ve herkes onu desteklediğini söyledi. Fransız planı, hükümet kurma sürecinin ilk adımıydı. Başbakan Saad el-Hariri veya onu temsil eden herhangi bir kişi ile bir sorunumuz yoktur. 

Eski Lübnan Başbakanları Kulübü, aralarında Mustafa Edib'in de bulunduğu üç isim önerdi, ancak hükümetin kurulmasını kolaylaştırmak için Hizbullah herhangi bir şart koymadı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ikinci kez Lübnan'a geldi ve Edib'in görevlendirilmesinden sonra bazıları görüşmek için süre istedi ve herhangi bir görüşme ya da tartışma olmadı. Cumhurbaşkanı Mişel Avn, siyasi koalisyonların liderlerini geri çağırmak zorunda kaldı, kendisi hükümetin kurulmasında ortaktır. 

Görüşmek için oturduk ve yapılan görüşmelerde, hükümetin on dört bakandan oluşacağını fark ettik; İkinci konu bakanlık koltuklarıydı ve üçüncü konu, tüm bakanları tanıtan ve koltukların nasıl dağıtıldığını belirleyen eski başbakan veya eski başbakanlar kulübü hakkındaydı ve biz sadece süreç içerisinde yer aldık daha fazlasında değil. Fransızlar nerede yanlış yaptıklarını bilmelidir, özellikle Cumhurbaşkanının yetkilerinin belirlenmesi konusunda bu konuya dikkat etmeleri gerekir; Onlar başkanın yetkilerini baltalamak için siyasi operasyonlar kullandılar. 

Bize sunulanları, ülke için bir tehlike ve tartışılmaz olduğu için reddettik. 2005 yılından bu yana gelenekler, başbakan tarafından bakanların atanması değil, başbakan ile koalisyonlar arasında sandalyelere ilişkin bir anlaşma sağlanmasıdır. 

Sorun yaşamadığımız birçok fikir ortaya çıktı, mesela partizan olmayan insanlar istiyoruz dediler ve biz de sorunumuz olmadığını söyledik. Ama sonunda bize hükümetin sadece 14 bakanı olması gerektiği ve onların bakanları belirleyeceği söylendi, bunu asla kabul etmiyoruz, bu konu Taif anlaşmasındaki gelenek, kanun ve ilgili maddeye göre değerlendirilebilir. 

Fransız planı asla bakanların sayısına ve onları kimin belirleyeceğine ya da bakanlık koltuklarının rotasyonunun aslına değinmedi ve biz öyle bir noktaya ulaştık ki, Fransızlar, “Maliye bakanının Şii kalması gerektiği konusundaki tutumunuzu anlıyoruz ancak bırakalım sorumluyu başbakan belirlesin” dediler.  Bir de De facto hükümet fikri vardı. Mustafa Edib ile aramızdaki görüşmede kendisi, "Kimseyle karşı karşıya gelmek istemiyorum ve herkesle ilişkim olmasını istiyorum” dedi. Mustafa Edib bunun devamında hükümeti kurmaktan çekildi ancak daha sabırlı olmasını umuyorduk. Lübnan'daki tüm siyasi güçlerden ülkeyi tartışmadan eski Başbakanlar Kulübüne teslim etmeleri istendi; Ya onların hükümeti kabul edilecek ya da Fransa'nın yaptırım ve baskısı ile karşı karşıya kalacaklardı. 

Macron, Hizbullah’a yönelik suçlamalarında bu hareketin gerçek olmayan bir korku yarattığını iddia etti. Biz her zaman hükümetteki varlığımızın sebebinin direnişi desteklemek olduğunu söylemiştik. 5 Mayıs 2008 hükümeti tekrarlanmasın diye Direnişi desteklemek için hükümette olmalıyız.’ 

Hizbullah'ın Genel Sekreteri, Uluslararası Lübnan Para Fonu'nun şartlarına atıfta bulunarak şunları söyledi: ‘Bu şartlardan korkuyoruz, ülke, ulus ve hükümetin mülkiyeti konusunda endişeliyiz ve buna alternatifler önerdik, yani Doğu ile ilişkiler kurmak ve İran'dan petrol türevleri ithal etmek gibi. Ancak ABD bu önerilerden endişe duyuyor. İlgi ve yönelim sadece Batı'ya değil, Doğu'ya da olmalıdır.’ 

Seyyid Hasan Nasrallah konuşmasının devamında Macron'dan, Fransız planının Lübnan için başarısız olmasına yol açtığını düşündüğü tarafı belirtmesini ve bu konuda tüm tarafları suçlamamasını ve söz konusu tarafın adını vermesini istedi ve şu ifadelerde bulundu: ‘Bu tür bir hükümeti dayatmak ve siyasi kazanımlar elde etmek için Fransız planını kullanan kişi, Fransız planını başarısız kılan kişidir. 

Hizbullah'ın parlamentodaki partisinin bir üyesi olan Muhammed Raad, Macron'a başından beri Hizbullah'ın Fransa'nın önerisinin yüzde 90'ına katıldığını söyledi. Bağlı kalmadığımız konular nelerdir?" Dost ve düşman sözlerimizi tuttuğumuzu bilir. 

Suriye hükümetinin rızasıyla, Fransızların kendilerinin de terörist olarak gördüğü terörist gruplarla savaşmak için Suriye'ye gittik.’ 

Seyyid Hasan Nasrallah Emmanuel Macron'u uyararak ona hitaben şunları söyledi: ‘Bizimle bu tarzda konuşma; biz kimsenin bizimle bu şekilde konuşulmasını kabul etmiyoruz. 

Macron'un bizi vatana ihanet etmekle suçlamasını kabul etmiyoruz ve bu davranışı kınıyoruz. Bizden şüphe duymalarını veya bizi baskı yapmakla suçlamalarını kabul etmiyoruz. Fransa'nın Hizbullah bağlantılı bakanlar aleyhine açtığı bir yolsuzluk davası varsa yargıya iletin. Fransız planını memnuniyetle karşılıyoruz, ancak bu ülkenin Lübnan'ın koruyucusu olduğunu kabul etmiyoruz. 

Onu koruyacak paramız ve petrol gelirimiz yok. Kimsenin bizimle bu şekilde konuşmasına izin vermiyoruz ve Mustafa Edib'le görüşmemizde pek çok konuyu onayladık ama teslim olma seçeneğini kabul etmiyoruz, bazıları İran'ın baskı yaptığı yalanını söylüyor. İran, Fransa'ya baskı yapıyor. Ne kadar asılsız konuşmalar bunlar, bazıları İran ve ABD’nin Lübnan konusundaki görüşmelerinden bahsediyor. Herhangi bir müzakere yok, bu sözler yalan ve asılsızdır.’ 

Seyyid Hasan Nasrallah Macron’a hitap ederek şunları söyledi: ‘Biz sindirmeye başvurmuyoruz, ancak desteklediğiniz ve arkadaş olduğunuz (bazı) Arap ülkelerinde kimse bir tweet yazmaya bile cesaret edemiyor. Lübnan konusunda biz (Lübnanlılar) karar veririz, İran Lübnan'ın içişlerine karışmıyor ve bize hiçbir şey dikte etmiyor. 

Planınızı Lübnan dışında bozan birini arıyorsanız, bunu Amerikalılarda ve Kral Salman'da (Suudi Kralı) ve son konuşmasında arayın.’ 

Hizbullah Genel Sekreteri konuşmasının devamında Bahreyn gibi bazı Arap ülkeleri ile Siyonist rejim arasındaki ilişkilerin normalleşmesine değindi ve şu ifadelerde bulundu: ‘Milletler, hükümetlerin normalleşme kararına uymayacak. (BAE, İsrail ile uzlaşmayı haklı çıkarmak için “Savaştan ve fedakarlıktan yorulduk” dedi) Kardeşim! Sen ne savaştın ne de fedakarlık yaptın! ... Bahreyn hükümeti karar alma yetkisine sahip değil ve sanki Suudi Arabistan'ın bir vilayetiymiş gibi davranıyor.’ 

Seyyid Hasan Nasrallah daha sonra Sudan halkından, mücadelelerinin tarihini ve geçmişini bilmelerini, terörizm ve ekonomik meseleler gibi konular adı altında kimsenin hakimiyetine girmemelerini istedi. 

Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah konuşmasının sonunda şunları söyledi: ‘Ülkelerdeki normalleşme hesaplarına güvenenler ve normalleşmeye yönelmiş olanlar yakında hesaplarının yanlış olduğunu anlayacaklardır ve gelecek de bunu kanıtlayacaktır.’ 

rasthaber

Yorumlar