Bismillahirrrahmanirrahim.
S: Sitemizin takipçilerine zat-ı alinizi kısaca tanıtabilir misiniz?
C: Aslen Diyarbakırlıyım, dış politika üzerine çalışıyorum. Daha önce bazı politik dergilerde dış politika yazarlığı ve danışmanlığı yaptım. Şimdi ise ‘Sivil Düşünce’ isimli internet gazetesinin yazarlığını ve Hür Dava Partisi’nin dış politika danışmanlığını yapıyorum.
S: Malumunuz olduğu üzere her yıl Ramazan’ın son cuması İran İslam Cumhuriyeti’nin kurucusu rahmetli İmam Humeyni tarafından ‘Dünya Kudüs Günü’ olarak ilan edilmiştir. Yaklaşık 36 yıldan bu yana ‘ Dünya Kudüs Günü’ dünyanın dört bir yanında Müslümanlar ve mustazaflar tarafından ihya edilmektedir. Sizin , ‘ Dünya Kudüs Günü’ deyince aklınıza ne gelmektedir?
C: Allah, İmam Humeyni’ye rahmet etsin. İşgal altındaki toprakları unutmadı ve tüm dünya Müslümanlarına hatırlatmaya çalıştı. ‘Dünya Kudüs Günü’ bir sembol aslında. Mescid-i Aksa’da namaz kılamıyor Filistinliler. Üç dinin merkezi, İsrail’in keyfi uygulamalarına sahne oluyor. Gazze ambargosu diğer bir zulüm. İlaç, yiyecek, inşaat malzemesi ihtiyacı ambargo sebebiyle tam olarak giderilemiyor. Zalimce uygulamalar her daim yürürlükte ancak İsrail uçakları Gazze’yi vurmadıkça oradaki zulüm politikaları aklımıza dahi gelmiyor. Dünya Kudüs Günü; Kudüs’ü, Gazze’yi hatırlamamız için önemli bir vesile.
S: Genelde tüm dünya Müslümanlarının özelde de Türkiyeli Müslümanların , ‘ Dünya Kudüs Günü’nü hakkıyla ihya ettiğine inanıyor musunuz?
C: Kudüs bugün hala işgal altındaysa ve bu vaziyeti sona erdirmek için İslam Dünyası’ndan herhangi bir çaba yoksa biz Müslümanların Dünya Kudüs Günü’nü hakkıyla ihya ettiğini söylemek mümkün değil. Aksine katliamlara, işgale kör ve sağırız. Yiyeceklerimizle, içeceklerimizle İsrail’i zenginleştirip sokaklara çıkıyor ve ‘kahrolsun İsrail’ diye bağırıyoruz. Hayır, bunun zulmün sona ermesine hiçbir katkısı yok. Gerçekten bunu arzuluyorsak önce kendi evimizde zulmü boykot edeceğiz! Bizim midemizi doyuran yiyeceklerin kardeşlerimizi vurmasına önce kendi evinizde mani olacaksınız! Kitlesel boykot kampanyaları başlatacak, yönetimimize İsrail ile diplomatik-askeri-ekonomik ilişkileri kesmesi yönünde baskıda bulunacağız. Tüm İslam ülkeleri için söylüyorum bunu. Direnişi sadece sloganlarla değil, fiili olarak da destekleyeceğiz. Her yıl birçok ülkede Dünya Kudüs Günü münasebetiyle etkinlikler düzenleniyor. Yönetimler İsrail ile iyi ilişkiler içerisinde, halklar sokaklarda ‘kahrolsun İsrail’ diye bağırıp evlerine çekiliyor. Bu vicdan rahatlatma girişiminden başka hiçbir şey değil. İsrail sizin ülkenizde, evlerinizin içinde. Ondan yiyecek, içecek alıp para ödüyorsunuz onu daha da güçlendiriyorsunuz. Böyle bir vaziyette Dünya Kudüs Günü’nü anlamına yakışır ölçüde eda ettiğimizi söyleyebilir miyiz? Türkiye’de özellikle Mavi Marmara hadisesi sebebiyle İsrail’e olan tepkiler yönetimin de tavır almasına sebep oldu. Çok olumlu bir gelişme ancak geçtiğimiz günlerde ilişkilerin normalleşmesi için görüşmeler yapılıyordu. Gazze’ye yönelik son operasyonlar sebebiyle tekrar ara verildi. Filistin toprakları işgal altında, İsrail işgali sona erdirmedikçe barışmak mazlumun ahını almak değil midir? Türkiye dâhil tüm dünya halkları yönetimlerinin İsrail’i yalnız ve çaresiz bırakmalarını sağlamalı. Aksi halde kardeşlerimize destek olmuş olmayız.
S: Dünya Kudüs Günü’nü hakkıyla eda edebilmek ve Siyonist devletin kalbine korku salabilmek için Türkiyeli Müslümanların üzerine düşen görevler nelerdir?
C:Allah’a hamdolsun merhametli bir milletiz. Dünyadaki zulümlere karşı tepkimizi dile getiriyoruz. Tabi belirttiğim gibi tepkiyi dile getirme yöntemlerimizde sıkıntı var. Son birkaç gün öncesine kadar İsrail-Türkiye ilişkilerinin normalleşme çabalarına şahit olduk. Filistinli çocukları acımasızca katleden, 9 vatandaşımızı uluslararası sularda katleden bir terör devletiyle ilişkilerimizi normalleştirmeye çalışıyorduk evet. Bunu desteklemek mümkün değil. Katliam sebebiyle bu adım rafa kalktı ama birkaç ay sonra tekrar gündeme gelecek. Peki, tanıdığımız ve ilişki kurduğumuz bir rejimin ambargosu altındaki insanları sahiplenmemiz mantıksız değil mi? Normalleşme sürecinin bir daha gündeme gelmemek üzere rafa kalkması gerekiyor. Bu da ancak mazlumların yanında olanların baskısıyla olur. Elbette yeterli değil. Bakın Filistinli direnişçiler günlerdir terör rejimine karşı savaşıyor. Onlarca yaralı var. İlaca ihtiyaç var, aynı ölçüde silaha da. Bir iki ülke dışında silah konusunda destek olan yok. Türkiyeli Müslümanların vazifesi silah temininin sağlanması için baskıda bulunmaktır. Bir terör örgütüne yardım etmiyorsunuz. Toprakları işgale uğramış, çocukları katledilmiş bir millete yardım ediyorsunuz. Öte yandan bölgede son derece aktif, lider pozisyonunda bir ülke olduğumuz slogan atan kardeşlerin dilinde. O halde neden direnişe fiili destek vermiyor yahut verilmesini sağlamıyoruz? Bölgedeki krallıklar zulme suskun, sırtlarını dönmüşler. Stratejik bölgelerde cihat fetvası verenler şimdi kabuklarına çekildi. Mescidi Aksa’da namaz kılamıyor Müslümanlar. Türkiye Müslümanları, Dünya Kudüs Günü’nü hakkıyla eda edebilmek için öncelikle fiili olarak bu işgalin sona ermesine katkıda bulunacaklar. İnanın başka türlü girişimler bugüne kadar hiçbir sorunu çözüme ulaştırmadı. Bağırıp, kızıp evlerimize dağılıyoruz, birkaç saat sonra ise yaşananları unutuyoruz. Çok önemli bir evre bu. İsrail korkuyor, kaçıyor. Zafere ulaşılması mümkün. Gerekli olan ise yardım. Söz değil eylem. İnanın yardım etmek hiç zor değil.
S: Siz Hüda-Par olarak Dünya Kudüs Günü’nü ne tür etkinliklerle ihya ediyorsunuz? Mesela Diyarbakır veya herhangi bir şehirde Kudüs Günü Yürüyüşü düzenliyor musunuz?
C:Hür Dava Partisi olarak mazlumlara olan desteğimizi her fırsatta dile getiriyor ve bu noktada faaliyette bulunan oluşumları destekliyoruz. Bu yıl da, Dünya Kudüs Günü münasebetiyle program organize eden STK’ları destekleyeceğiz inşallah.
S: Bildiğiniz gibi çevremizdeki birçok İslam ülkesinin kan gölüne döndüğü/ dönüştürüldüğü ve Müslümanların birbirine düştüğü/ düşürüldüğü bir dönemde ; Siyonist İsrail devleti , başta Gazze olmak üzere işgal altındaki tüm Filistin topraklarında haftalardır terör estirmeye devam ediyor. Biz Müslümanlarsa bu durumu sessizce izliyoruz. Sizce , ümmetin ana gündem olması gereken Filistin-Kudüs meselesine dünya Müslümanlarının yeniden önem vermesi için ne yapmak gerekir?
C: Aslında mezhepler arası gerilim için fitne oluşturanlara dikkat kesilmek gerekiyor. Avrupa’ya, Amerika’ya, Rusya’ya, Çin’e bakın. Büyük rakipler aslında; üretimde rakipler, sömürgede rakipler ama yeri geldiğinde aralarındaki iş birliğini nasıl da arttırıyorlar. Aralarına Müslümanları kabul etmiyorlar, üretmesinler birbirlerini tüketsinler hep muhtaç kalsınlar istiyorlar. Ham madde yoksunu ülkelerin nasıl da zenginleştiğine bakın. Size okumayın, öğrenmeyin, üretmeyin diyorlar ve kaynaklarınızı çalıp zenginleşiyorlar. İtiraz edemiyorsunuz çünkü o sırada düşman olarak gördüğünüz kardeşinizle savaşıyorsunuz. Müslüman nüfusu fazla olan her ülkede gruplar arası savaş var bugün. Bekçi yöneticiler korunaklı saraylarında, halk ise namazda nasıl durulur kavgasında, tekfir yarışında. Müslümanın kanı Müslümana haram diye birbirlerini tekfir ediyorlar ya, işin özü bu. Tekfircilik fitnesi. Bugün bölgede hangi ülkeye bakarsanız bakın durum bu. Yani, düşman işgali altındaki Filistin’i kurtarmak yerine yeni Filistinler yaratmayı tercih etti Müslümanlar. Evet, bunu kendi ellerimizle yaptık. Bakın İsrail onlarca insanı katlediyor tam da şu dakikalarda. Biz Avrupa diyoruz, Amerika diyoruz. Kafalarını kuma gömmüş yöneticilerimiz nerede? Her gün farklı topraklarda halifeliğini ilan edenler nerede? Asıl mesele ne biliyor musunuz? İsrail bir projeydi, Müslümanların gelişmelerine, birlik olmalarına mani olmak için coğrafyanın ortasına yerleştirilmiş bir projeydi. Bölge ülkelerinin yöneticileri satın alınarak bu projenin hizmetkârı yapıldı. Müslümanlar tutsak edildi. O zamanlar kardeş kardeşe düşman değildi ve dava Filistin’di. Birlik olmaya başlayan Müslümanları gördüklerinde bu kez ‘mezhepçilik’ fitnesi ateşlendi ve saflar ayrıldı daha da vahimi birçok Filistin oluştu. Adım attığınız her yer kan gözyaşı. Bu bölgenin yetiştirdiği nice âlimler var, birlik olmayı tavsiye eden nice aydınlar var. Yapılması gereken akletmektir. En önemlisi bu. Ben kime karşı savaşıyorum, neden bu haldeyiz neden hep biz ağlıyoruz diye düşünmek. Dilerim, günlerdir Filistin’de şehit düşen kardeşlerimiz bu uyanışa vesile olur saflar birleşir ve Filistin Siyonistlerin işgalinden kurtulur. Dilerim bu Kudüs Günü’nü zafer haberleriyle ihya ederiz.
S: Son olarak bu sene 25 Temmuz’da idrak ve ihya edeceğimiz Dünya Kudüs Günü için Türkiyeli Müslümanlara mesajınız nedir?
C: İsrail’in zulmü devam ediyor, onlarca çocuk şehit edildi. Dünya Müslümanlarının bu zulme karşı tek ses olmaları gerekiyor. Türkiye Müslümanları safların birleşmesi için öncü olmalı, bu Kudüs Günü tüm Müslümanların İsrail’e karşı ortak sesi olmalı.