Bismillah.
Bilindiği gibi Filistin’de Hamas ve El –Fetih arasında aylardır devam eden ortak hükümet kurma çalışmaları 2 Haziran’da meyvesini verdi . Uzlaşı ( birlik) hükümetinin başbakanı, Rami El- Hamedallah oldu. Hamas ve Fetih uzlaşı hükümeti konusunda 23 Nisan’da Gazze’de mutabakat anlaşması imzalamışlardı. Fakat başta yeni hükümetin dışişleri bakanının kim olacağı ve esirler bakanlığının lağvedilip edilmeyeceği konularında süren ciddi pazarlıklar sonucu, anlaşma süreci 2 Haziran’a kadar uzadı. Bu süreçte Hamas, Riyad El- Maliki’nin dışişleri bakanlığına getirilmesine ve esirler bakanlığının lağvedilmesine itiraz etti. Hamas esirler bakanlığının -her ne kadar şu anda konumu muğlak olsa da- lağvedilmesini engelledi ve fakat Riyad El- Maliki’nin dışişleri bakanı olmasını önleyemedi. Uzlaşı hükümetinin kurulmasına Siyonist İsrail karşı çıkarken, ABD ve AB bu hükümeti desteklediklerini bildirdiler. Öte yandan Türkiye ve İran da, uzlaşı hükümetinin kurulmasından duydukları memnuniyeti ifade ettiler.
Yeni hükümetin önündeki en büyük sorun ve görevlerin ; Gazze şeridine uygulanan ambargonun kaldırılması , bölgenin yeniden imarı , parlamento ve başkanlık seçimlerine hazırlık yapılması , sosyal uzlaşı ve Siyonist zindanlarda açlık grevine devam eden esirlerin kurtarılması olduğunu söyleyebiliriz. Hatırlanacağı gibi 2006 yılında Gazze’de hükümeti kuran Hamas , 8 yıllık iktidarında hem dış hem de iç baskıların ve saldırıların hedefinde oldu. Uluslar arası emperyalist güçler ( dünya istikbarı) ve tabi ki Siyonist İsrail , Hamas’ın başarılı olmaması için ellerinde ne geliyorsa yaptılar. Fakat bu süreçte Hamas, en çok Fetih’le uzlaşması ve ortak hükümet kurulması konusunda sıkıştırıldı. Özellikle Körfez Emirlikleri bu konuda Hamas’a büyük baskı yaptı. Hamas’ın yaşadığı ekonomik sorunları çözme sözü veren Katar gibi emirlikler , şart olarak Fetih’le uzlaşılmasını öne sürdüler ve Suriye’de çıkartılan iç savaştan sonra Halid Meşal’in Katar’a yerleşmek zorunda kalmasını bir fırsata çevirdiler. Bu arada Hamas’ın Şam’dan çıkmak zorunda bırakılması , Suriye’de planlanan kaosun ( Esad rejiminin devrilmek istenmesinin ) gerçek sebebinin, Filistin ve Lübnan direnişine darbe vurulmak istenmesi olduğu gerçeğini daha net bir şekilde ortaya çıkardı.Hamas , Suriye desteğinden mahrum bırakıldı ve Katar’ın insafına terk edildi. Hamaslı liderlerin ifade ettikleri gibi , hem siyasi programları hem de projeleri açısından birbirlerine hiç benzemeyen Hamas ve Fetih’in ortak kabine kurmaları, ‘olmayacak duaya amin demekten’ başka bir anlam taşımamaktadır. İsmail Haniye bu gerçeği şu şekilde ifade etti : ‘Bölünmüşlük halinin sona ermesi için çok büyük esneklik gösterdik.’ Tabi bendeniz Hamas’ın bu tercihinin stratejik değil taktiksel olduğuna inanıyorum. Çünkü Hamas, Siyonist İsrail’le mücadeleden ve direnişten vazgeçmiş değil ve Kudüs’ün özgürleştirilmesine olan bağlılığını devam ettiriyor.
Hamaslı yetkililerin , kendilerine kurulan siyasi tuzakların farkında olduklarını ve bunları bir bir boşa çıkaracaklarını düşünüyorum. Bu arada uzlaşı hükümetinin kurulmasında, İslami İran ve İslami Cihad’ın pasif desteğini de iyi okumak gerekir. Filistin ve Kudüs’ün Siyonist işgalden kurtarılmasının tek yolunun direniş olduğuna inanan İran İslam Cumhuriyeti , Hamas’ın bu konudaki tercihine saygı göstermiş ve sürece köstek olmamıştır. Bu durum, İran’a yönelik, ‘ Filistin davasını istismar ediyor’ şeklindeki haksız yorumların bir iftiradan ibaret olduğunu ortaya çıkarmıştır. Tahran yönetimi bu tutumuyla ,Filistin halkının temsilcilerinin vereceği kararlara saygılı olacağını göstermiştir. İslami Cihad da , Fetih’in Filistin davasına bir şey katmayacağına inanmasına rağmen , bu süre zarfında sessiz kalarak sürece destek vermiştir. Öte yandan Hamas’ı Fetih’le uzlaşıya iten diğer sebeplerden biri de dünya kamuoyunda özellikle de Müslüman ülkelerde oluşturulmaya çalışılan şu yanlış algıdır : ‘’ Filistinliler kendi aralarında birlik olamamışken ve parça parçayken biz onlara nasıl yardım edebiliriz ki!’’ Bu kasıtlı algı yüzünden Hamas ve İslami Cihad yıllarca haksız yere suçlandı durdu. Fakat kimse Fetih’in, Siyonist İsrail’in toprak işgallerini durdurmaya gücünün yetmediğini , daha doğrusu böyle bir derdinin olmadığını konuşmadı. Halbuki Hamas ve İslami Cihad olmasaydı, Gazze çoktan işgal edilmiş ve Filistin devleti Ramallah’a sıkışmış küçük bir toprak parçasına mahkum edilmiş olacaktı. Bugün Filistin’in gündemindeki en önemli konulardan biri de 54 günden beri Siyonist rejimin zindanlarında açlık grevinde olan esirlerin durumu ve bu esirleri kurtarmak için gerçekleştirildiği düşünülen Siyonist askerlerin kaçırılması hadisesidir.
İşgalci rejim idari hapis cezası adı altında yüzlerce Hamas ve İslami Cihad üyesini keyfi bir uygulamayla 6 aydan 5 yıla kadar zindanda tutma girişiminde bulunmaktadır. Bu keyfi ve kanun dışı uygulamaya karşı çıkan Filistinli esirler de 54 günden bu yana açlık grevi yapmaktadırlar. Maalesef yaklaşık 2 aydır açlık grevi yapan esirlerin sesine tüm dünya kulaklarını tıkamıştır. Hatta İslam ülkeleri kamuoyları , hükümetleri ve STK’ları bile Filistinli esirlerin bu eylemine duyarsız kalmıştır. Bu durumda Filistin direnişi için tek yol kalmıştı. O da daha önce de denenen ve başarıya ulaşan , Siyonist asker kaçırma ve takas formülüdür. İşte bu noktada geçtiğimiz günlerde Batı Şeria’da 3 Siyonist asker profesyonelce bir operasyonla kaçırıldı. Siyonist rejim , askerlerin kaçırılmasından Hamas’ı sorumlu tuttu. Bilindiği gibi Hamas işgal zindanlarında bulunan esirleri kurtarmak için 2006 yılında Gazze’de Gilad Şalid’i kaçırmıştı. Uzun yıllar süren pazarlıktan sonra Ekim 2011’de İsrail 1027 Filistinli esiri serbest bıraktı. Önümüzdeki günlerde İşgal ordusunun intikam almak ve uzlaşı hükümetini sıkıştırmak için Filistin şehirlerine özellikle de Gazze’ye hava saldırısı düzenlemesi şaşırtıcı olmayacaktır. Fakat daha önceki yıllarda görüldüğü gibi bu, direnişin daha da güçlenmesine sebep olacaktır.
Tarihi tecrübeler bize İsrail’in sadece direnişin dilinden anladığını ve Siyonistlerin zindanlarında bulunan esirleri kurtarmanın tek yolunun askeri seçenek olduğunu göstermiştir. Bu bağlamda direnişin El- Halil operasyonu, geç kalsa da çok yerinde bir hamledir ve dünyanın direnişin bu seçeneği tercih etmesine karşı çıkmaya hakkı yoktur. Çünkü başta İslam ülkeleri olmak üzere tüm dünya , zindanlarda ölümü bekleyen esirlerin sesine kulak tıkamıştır.
KEMAL KEMAHLI
kudusgunu.com