SURİYE'Yİ KİM KARIŞTIRIYOR?

Bismillah. 

Taassup, bağnazlık ve duygusallığın hakim olduğu bir toplumda söz söylemenin ve yazmanın etkisi azalmış olmasına rağmen, tarihe not düşme bağlamında bu konuda bildiklerimi, gördüklerimi ve analizlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.  

Suriye'de yaşanan gelişmeleri 2011 yılından beri, Suriye sınırında yaşıyor olmam hasebiyle de, yakından takip ediyorum. HTŞ'nin yaklaşık 3 aydır hüküm sürdüğü ülkede, yeni rejimin özellikle Alevilere-Şiilere yönelik tutumunu da hem değişik haber kanallarından ve hem de bizzat sahadaki kaynaklarımdan izlemeye ve anlamaya çalışıyorum. Ülkede HTŞ rejiminin hakimiyetinin ardından korku, baskı ve katliamlardan kaçan yaklaşık 150.000 Şii Suriye'den Lübnan'a göç etmek zorunda kaldı. Bu sayı her geçen gün artıyor. Suriye'deki toplam Şii nüfus yaklaşık 300.000 civarında. Tabii Lübnan'a gelenler arasında sadece Şiiler yok Sünniler de var. HTŞ rejimi; korku, baskı ve katliamla demografik yapıyı değiştirmek istiyor. 

Aleviler HTŞ’ye Kredi Açmıştı   

Sayıları Şiilere göre daha fazla olan (yaklaşık 2 milyon) Aleviler de HTŞ'nin bu baskıcı politikasından nasibini alan bir grup.  

Tabii Aleviler hem nüfus itibariyle fazla olmaları ve hem de ülkenin en önemli bölgelerinden biri olan sahil şeridindeki şehirlerde yaşamaları nedeniyle Suriye içerisinde önemli bir aktör.  

Alevilerin yaşadığı Lazkiye ve Tartus gibi şehirlere valiler atayan HTŞ rejimine Alevi halk, Şeyhler ve kanaat önderleri önemli bir kredi açtı ve onlarla diyalog yolunu seçti. Bu şekilde davranarak Aleviler HTŞ'ye şu mesajı verdiler; eğer bizi dışlamazsanız, bize baskı yapmazsanız, yeni kurulan devlette herkes gibi bizim de haklarımızı korursanız, biz de sizin otoritenizi tanır ve sizinle iyi geçiniriz. Bu bölgelerdeki tüm Alevi kanaat önderleri ve şeyhleri HTŞ yöneticileri ile yaptıkları görüşmelerde bu konunun altını çizdi.  

HTŞ İyi Bir Sınav Veremedi  

Fakat 3 aylık süreçte bu konuda HTŞ rejimi iyi bir sınav vermedi. Alevilerin inanç değerlerine saygı gösterilmedi, devlette çalışan Alevi memurlar işten çıkarıldı, yıllardır ekonomik zorlukları içinde yaşayan fakirlik çeken halk yeni rejimde daha da fakirleşeceğini gördü, eski rejimden kalan ve silah bırakmayan grupların yaptıkları silahlı eylemlerin faturası sivil halka kesildi ve 6 gün önce Lazkiye'nin Datur bölgesinde HTŞ milislerinin araçlarından son ses 'Ey Aleviler sizi kesmeye geldik' sözlerinin yer aldığı meşhur marşlarını çalarak yaptıkları baskında aralarında çocukların da bulunduğu 10 Alevi genci katletmeleri ve bazılarını da esir almaları bardağı taşıran son damla oldu. Esad döneminde muhaliflere destek vermesiyle tanınan Suriye İnsan Hakları Gözlemevi de sivil katliamlarını doğruladı. Halk sokaklara döküldü, silahlı gruplarla HTŞ milisleri arasında çatışmalar arttı, her iki taraftan onlarca bazı rivayetlere göre de yüzlerce kişi öldü. HTŞ güçleri intikam hırsıyla Alevilerin yaşadığı köyleri basarak kadın çoluk çocuk demeden önüne gelen herkesi öldürdü. Yaptıkları bu katliamları da telefonlarıyla kaydederek sosyal medyada yayınladılar. Böylece kendi yaptıkları zulmü dünyaya kendi elleriyle yaymış oldular. Hatta HTŞ yönetimi bu bölgelerde kendi milis güçlerinin telefonla kayıt yapmalarını ve yaptıkları kayıtları yaymalarını yasaklayan bir genelge yayınlamak zorunda kaldı. Ayrıca HTŞ lideri Colani, kanunsuz şekilde davranan askerlerinin yargılanacağını duyurdu. Görüntüler ortada olduğu için bu katliamları yapan HTŞ'lilerin yüzleri belli, bakalım göreceğiz Colani sözünde duracak mı? Kadın ve çocukları öldüren bu katiller mahkemede yargılanacak mı? Yoksa kendisine karşı isyan ettikleri Baas rejimi ile aynı yolu mu izleyecek? Suçların üzerini mi örtecek? 

Benim son 2 ayda Lübnan'da görüştüğüm Suriyeliler, Colani rejimine bağlı yetkililerin kameralar önünde insancıl, hukuka saygılı bir görüntü verdiklerini ve fakat kameraların olmadığı yerde tamamen insanlık dışı, hukuksuz eylemlere imza attıklarını belirtiyorlar. Yani yeni yönetimi iki yüzlü davranmakla suçluyorlar. 

HTŞ’nin En Büyük Handikapı Tekfirci Düşünceye Sahip Olması  

Görebildiğim kadarıyla HTŞ'nin en büyük handikapı tekfirci düşünceye sahip olması. Bu olaylardan sonra Free Gazze WhatsApp grubunda, HTŞ'nin düşünce yapısını besleyen şeyhlerden biri olan Şeyh Ebu Katade'nin şu açıklamaları yayınlanmıştı: 'Nusayriler pis ve habis kimselerdir. Onları ancak kılıç ve Allah'ın azabı ıslah eder. Bizler de ümit ediyoruz ki, bugün gerçekleşen olaylar Nusayri ve Alevilerin köklerini kazımak ve alınması gereken kısası ve hakları almak için Allah'ın mücahitlere açtığı bir kapıdır. Rabbim Şam topraklarını o necislerden temizlesin ve köklerini kurutsun, mücahitlere yardım etsin, ayaklarını sabit kılsın.' Maalesef bu paylaşımı yüzlerce Türkiyeli WhatsApp kullanıcısı da beğenmiş ve desteklemiş. Bu da üzerinde düşünmemiz ve tedbir almamız gereken önemli bir husus. Tekfirci zihniyet ülkemizde de yayılıyor.  

HTŞ İslam Fıkhına Uymuyor  

Bu düşünceden beslenen HTŞ milisleri, aldıkları esirleri mahkemeye çıkarma gereği duymadan infaz ediyorlar. Burada İslam fıkhını ve şeriatını da devre dışı bırakıyorlar. Esirlere nasıl davranılacağını Gazzeli mücahitlerden öğrenmeleri gerekir.  

Suriye’deki Karışıklıkların Arkasında İran ve Hizbullah mı Var? 

Şimdi gelelim yazımızın asıl konusuna;  Suriye'deki olayların arkasında İran ve Hizbullah mı var?  

Son günlerde AK Parti'nin kontrolündeki medya organları, sürekli olarak, Suriye'de yaşanan olayların arkasında İran ve Hizbullah'ın olduğunu iddia ediyorlar. Bu katliamlar, HTŞ'yi destekleyen AK Parti'nin hanesine yazılırsa, parti hem iç kamuoyunda hem de uluslararası alanda zor durumda kalır, düşüncesinden yola çıkan bu medya organları, dikkatleri başka ülkelerin üzerine çekmeye çalışıyor.  

Bölgemizdeki gelişmeleri çok yakından takip etmeye çalışan son 2 ay içerisinde Lübnan'a 2 defa giden, hem Lübnanlı hem de Suriyeli mültecilerle, Lübnan'daki İranlı insani yardım gönüllüleriyle yüz yüze konuşan bir kardeşiniz olarak şunu kesinlikle ifade etmek istiyorum ki; İran ve Hizbullah'ın şu anda Suriye içerisini karıştırması akla, mantığa ve saha şartlarına terstir. Çünkü Gazze'ye, Lübnan'a, Yemen'e ve yine Lübnan'a sığınmış 150.000 Suriyeli mülteciye insani yardım ulaştırmakta zorlanan İran ve Hizbullah'ın yaşanan karışıklıklarla Lübnan'a göç etmek zorunda kalacak yüz binlerce Suriye Alevisinin yükünü taşıması imkansızdır.  

Suriye Halkı Siyonist İşgale Daha Fazla Sabretmeyecektir  

Orta ve uzun vadede İran ve Hizbullah’ın, Suriye-Filistin sınırında siyonist işgalcilerle mücadele etmek için Suriyeli Sünni ve Şii gençlerin oluşturacağı direniş gruplarına destek vermesi veya bu grupların oluşumuna katkıda bulunması muhtemeldir. Gayretli Suriye halkının siyonist işgale uzun süre sabretmesi mümkün değildir. HTŞ'nin başa geçtiği son 3 ayda işgalci İsrail Suriye'de en kritik bölgeleri ele geçirdi. İşgal ettiği alan 400 kilometreden fazla. Suriye'nin en önemli su kaynaklarını ve stratejik tepelerini işgal etmiş durumda.  

Suriye’de Alevi-Sünni Çatışması Yoktur  

Son olarak şunu da ifade etmek istiyorum; 2011 yılından bu yana Alevi bölgelerine göç etmek zorunda kalan Sünni halka Aleviler kucak açmış ve ekmeğini bölüşmüştür. Bu bağlamda Suriye'de Alevi- Sünni çatışması yoktur. Fakat HTŞ'ye bağlı silahlı grupların yaptıkları katliamlarla Suriye'de mezhep çatışmasının temelleri atılmak istenmekte ve hatta bunun başta Türkiye olmak üzere diğer bölge ülkelerine yayılması planlanmaktadır.  

HTŞ rejimi bu kafayla giderse, çok yakın bir zamanda, şu anda korkudan veya alternatifsizlikten bekleyen Suriye halkı tarafından alaşağı edilecektir. HTŞ, sırtını dayadığı ve destek aldığı ABD işbirlikçisi Suud krallığı ve diğer Arap krallıkları ile birlikte çökecektir. 

Kemal Kemahlı   10 Mart 2025 

www.kudusgunu.com