SİYONİZM YOK OLUŞUN EŞİĞİNDE (ANALİZ)

Belki de hiçbir mesele 'Batı' ile Küresel Güney arasındaki tarihi, siyasi ve medeniyet çizgisini Filistin'e yerleştirilen Siyonist varlık kadar keskin bir şekilde tanımlayamaz. Yarım bin yılı aşan istila, işgal, katliam, etnik temizlik ve sömürgeleştirme tarihiyle 'Batı', 'İsrail'i desteklemektedir. Yarım bin yılı aşkın bir süredir 'Batı' tarafından istila edilen, katledilen, işgal edilen, etnik olarak temizlenen ve sömürgeleştirilen Küresel Güney, Filistinlilerin neler yaşadığını kolektif deneyimlerinden anlamakta ve davalarının haklılığını desteklemektedir. Savaş halinde olanlar sadece Filistinliler ve yerleşimci varlıklar değil, tarihin ta kendisidir.

Eğer Batı sorumlu davranmış olsaydı, şu anda bulunduğumuz yerde, küreselleşebilecek bölgesel bir savaşın eşiğinde olmazdık. 'Batı', kendi ilkelerini ihlal ederek ve Filistinlilerin haklarını ihlal ederek 'İsrail'i yarattı. Sömürgeciliğin sona erdiği bir dönemde, yeni bir sömürgeci yerleşimci varlığın yaratılması, BM'nin temel kendi kaderini tayin etme ilkesinin öyle bir çelişkisiydi, öyle bir ihlaliydi ki, eğer ABD savunmasız delegelere zorbalık yapmamış olsaydı, bölünme kararı 1947'de Genel Kurul'dan geçemezdi.  

'Batı' daha sonra Siyonist milisler Filistin'de etnik temizlik yaparken, 750.000-800.000 kişiyi yurtlarından sürerken ve yaklaşık 500 köyü yok ederken seyirci kalmıştır. "İsrail" 1950'lerde Gazze'de Filistinlileri katletmeye başladığında da seyirci kaldı ve o zamandan beri de işlediği savaş suçları ve insanlığa karşı işlediği suçlar ne kadar korkunç olursa olsun "İsrail"i cezalandırmayı ya da dizginlemeyi reddederek seyirci kaldı. Filistinlilerin yaklaşık seksen yıldır yaşamak zorunda kaldığı şey budur, ancak Siyonist varlığa ciddi bir zarar verecek şekilde karşılık verdiklerinde ise; Gallant'ın deyimiyle "insansı hayvanlar" olarak nitelendirilenler de onlardır.

Downing Caddesi ve Brandenburg Kapısı İsrail bayrağıyla kaplanmış ve Beyaz Saray zaten her zaman olduğu gibi mavi ve beyaz renklerle aydınlatılmış. Medya, geçmişe dair herhangi bir anlayıştan yoksun olarak Filistin karşıtı bir nefret şölenine girişiyor ve "İsrail"e intikam amacıyla Gazze'yi yerle bir etme izni veriyor. Yahudi çocukların ve ebeveynlerinin acıları üzerinde durarak, Filistinli ebeveynlerin ve onların çocuklarının acılarıyla artık geçmişte olduğundan daha fazla ilgilenmiyor. Onlar sadece "insansı hayvanlar", vahşiler, barbarlar, bir sürü. Medyanın retoriği tüm kötülüğüyle 19. yüzyıla ait.

"İsrail" 1948'den bu yana uluslararası hukuku sürekli ihlal ederek yaşamaktadır, ancak suçluluk duygusuyla körleşmiş, yüzeyde derin bir Yahudi karşıtı olan "Batı" buna sadece izin vermekle kalmamakta, her fırsatta, ne yaparsa yapsın, hangi suçu işlerse işlesin "İsrail "i finanse etmekte, silahlandırmakta ve korumaktadır. Ortadoğu'yu kuşatabilecek, dış güçleri de içine çekebilecek bir çatışmanın bugünkü noktasına gelmiş olmamız hiç de şaşılacak bir şey değildir. 

Hiçbir şey geçmişin merceğinden bakılmadan anlaşılamazken, Filistinliler sanki geçmiş hiç yaşanmamış gibi istismar ediliyor. 1948, Filistinlilere ve onları destekleyen herkese karşı açık bir savaşın sadece başlangıcıydı. Sonraki on yıllarda Filistin, Lübnan, Suriye, Mısır ve Ürdün'de Siyonistler on binlerce erkek, kadın ve çocuğu katletti.

1982 yılında sadece Lübnan'da üç ay içinde neredeyse tamamı sivil olan 20.000'e yakın Filistinli ve Lübnanlıyı havadan, denizden ve karadan toz haline getirerek öldürdüler. İsrail'in gözetimindeki Sabra ve Şatilla mülteci kamplarında 1200-3000 kişinin öldürülmesi gibi en iğrenç tek bir vahşet bile, 'Batı'nın oturup bunu fark etmesi için yeterliydi ve o zaman bile 'İsrail' cezalandırılmadı.  

İsrailliler 2006'da Lübnan'da aralarında yüzlerce kadın ve çocuğun da bulunduğu 1400 kişiyi daha katletti: Gazze'de 2008/9 ve 2014'te her seferinde 1000'den fazla kişi öldürüldü. Bu saldırılarda apartman blokları ve aileler tamamen yok edildi. Bu saldırılarda anne babasını, büyükanne ve büyükbabasını, çocuklarını, erkek kardeşlerini, kız kardeşlerini, teyzelerini, amcalarını, kuzenlerini, arkadaşlarını kaybetmeyen Filistinli aile yok. Şimdi medyada hıçkıra hıçkıra ağlayan aynı yerleşimciler, hastaneler, okullar ve ambulanslar bombalanırken, bahçe sandalyelerinde oturuyor ve Gazze çitinin diğer tarafında ölüm ve yıkımı alkışlıyorlardı.   

Keskin nişancılar Filistinlileri öldürüyor, askerler ve yerleşimciler cezasız kalıyor, toprakların uluslararası hukuka aykırı olarak yerleştiği Batı Şeria'da ve İsrail'i destekleyen hükümetler yılmadı. Bu yıl onlarca çocuk öldürüldü, yıllar içinde yüzlercesi. Bu yazı yazılırken bile Gazze'de öldürülüyorlar.

Askerler ve polis tarafından korunan işgal altındaki Kudüs'te yüzlerce fanatik düzenli olarak Harem-i Şerif'i işgal ediyor, Mescid-i Aksa'nın yok edilebileceği günü planlıyor ve sabırsızlıkla bekliyor. Hiçbir provokasyon dünyanın dört bir tarafındaki Müslümanlar için bundan daha kışkırtıcı olamaz; ancak yerleşimcilerin teşvik ettiği şey de budur.

Gazzeliler, sık sık tarif edildiği gibi, bir açık hava toplama kampına kapatıldılar, kendileri ve çocukları için yaşamın gerekliliklerinden yıllarca kasten mahrum bırakıldılar, aralıklı olarak çok sayıda katledildiler, ancak sonunda dışarı çıktıklarında tek suçlu onlardı. Siyonist devlet onların yaşamlarını temel hayatta kalma mücadelesine dönüştürürken, gençler Filistinlilerin sefil bir şekilde hapsedildiği yerlerden sadece kısa bir mesafede parti veriyor. Endoktrinasyon o kadar başarılı oldu ki etnik olarak temizlenmiş topraklarda dans ettiklerini bilmiyorlar.

1990'lı yıllarda Filistinliler barış adına topraklarının yüzde 22'sini kabul etmeye hazırdı ama onu bile alamadılar. "İsrail", Filistinliler ve Arap devletleri tarafından yapılan her barış girişimini ahlaksızlaştırdı, küçük düşürdü, bir kenara attı veya reddetti çünkü paylaşmak istemiyor, Filistin'in tamamını istiyor. Zorla ele geçirdi ve bunu zorla sürdürmeye niyetli..

Hırsızlıkta zaman aşımı olmadığı için Filistinliler direnmeye devam edecektir. Uluslararası hukuka göre bu onların hakkıdır. Müslüman dünyasının yanı sıra Hıristiyanların ve Batı'da "İsrail "in ne olduğunu ve neler yaptığını bilen, hükümetlerinin sorumsuz politikalarını desteklemeyen pek çok sıradan vatandaşın desteğine sahipler. Filistinlilerin dostları yok değil.  Orta Doğu'da, Filistinlilerin ve Müslümanların haklarını savunmak için "İsrail "e karşı durmaya hazır ve silahlı bir "direniş ekseni "nin merkezinde yer almaktadırlar.  

Tüm uyarı işaretlerine ve yanıp sönen ışıklara rağmen 'Batı' tarafından cesaretlendirilen ve etkinleştirilen Siyonist rejim, kendisini yıkıcı, ters etki yaratan ve kendi kendini yok eden bir yola soktu. "İsrail" kendi halkına, Filistinlilere ve bölgeye büyük bir yıkım getirecek olan bu yolu sonuna kadar takip etmeye kararlı görünmektedir.

Jeremy Tuz

Al Mayadeen

SİYONİST REJİM, 15 Ekim 2023 23:03