ZAHİR CEBBARİN'DEN ÇOK ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

Cebbarin, Cezayir-Filistin Kardeşliği İçin Sidi Ebu Medyen Forumu’nun Filistin’e yardım faaliyetleri münasebetiyle gittiği Cezayir’de, Cezayir’in Eş-Şuruk gazetesine verdiği röportajda bütün dünyanın duyup müşahade ettiği Mescidi Aksa baskınları, işgal güçlerinin sürekli saldırıları, Filistinli esirlerin durumu, işgal askerleriyle yerleşimcilerin ağaç kıyımları, evleri yıkmaları ve toprak gaspının adı işgal olan bir hastalığın belirtilerinden başka bir şey olmadığını söyledi. 

Röportajın tümünü Filistin Enformasyon Merkezi okurlarına takdim ediyoruz:

Siyonist işgal rejimine karşı askeri direniş gösteren en büyük askeri grup şüphesiz İzzeddin El-Kassam Tugayları'dır. İşgalci İsrail’e karşı mücadelede Kassam Tugayları'nda değişen nedir?

Kassam Tugayları'nın kurulduğu ilk günden bugüne geçen otuz beş yıllık süreç içinde değişen şudur: Kassam Tugayları kurulduğu ilk sıralarda sınırlı ve oldukça basit savaş araçlarıyla mücadeleye başladı. Süreç içerisinde kendini geliştirerek yarı nizami bir orduya dönüştü. Dün şurada burada, şu veya bu şekilde düşmana karşı eylem manevralarında bulunan bir hareket, bugün Allah’ın izniyle özgürlük düşüncesinden bahsediyor. Allah’ın izniyle özgürlük savaşı çok yakındır. Geçen otuz küsur yıl içerisinde değişen en büyük husus budur. 
Düşmana karşı şurada veya burada direniş eylemlerinde bulunmaktan, hareket olarak Hamas ve Genelkurmay Başkanı Ebu Halid Muhammed Dayf, ümmetin vücudundan bu kanser hücresini söküp atmak için her şeyi bitirecek bir özgürlük savaşına hazırlık yapma konumuna geldi. Bu savaşın, bütün ümmetin iştirakiyle olmasını Rabbimden diliyorum. Özellikle de devrimden önce ve şimdi davamızı destekleyen kardeş Cezayir halkının iştirak etmesini Rabbimden umut ediyorum.
Birçok Filistinli liderden, özellikle de Hamas lider ve komutanlarından düşmanla sonucu belirleyecek savaştan bahsettiklerini görüyoruz. Bu savaşın özellikleri nelerdir? Bunun için ne tür hazırlık yapıyorsunuz? Bununla neyi kast ediyorsunuz? Yoksa bu Siyonistlere yönelik sadece bir psikolojik savaş mıdır?
Bu konuda abartma yapmıyoruz. Siyonist tarihe baktığında şunu görürsün: Yetmiş yıllık süreçte bu cani düşmanla olan savaşımız hiç durmadı. Kesintisiz devam etti ve hâlâ devam etmektedir. Kurulduğu ilk günden 1982 yılına kadar savaşı hep o başlattı. O savaşı başlatıyor ve birkaç gün içinde sonlandırıyordu. Savaşta Müslümanlara ait şehirlere ve geniş topraklara girip, bu şehir ve geniş toprakları gasp ediyordu. 1967 yılında Kudüs bölgesini, Sina ve Golan Tepeleri'ni ele geçirmesi gibi.
Seksen iki yılından geçen yıl meydana gelen Kudüs Kılıcı Savaşı'na kadar ki süreçte de yine o savaşı başlattı. Ancak savaşın bitimine o karar vermedi. 1982'den sonra durum değişti. Savaşı başlattığı doğru. Ancak savaşı kendi stratejisine göre bitirmeye gücü artık yetmiyor. Nitekim Lübnan’ın güneyinde ve Gazze’de bunları yaşadı. Kudüs Kılıcı Savaşı'na kadar meydana gelen bütün savaşları bu cani ve katil düşman başlattı. Ancak bütün savaşlarına Filistin ve Lübnan halkı karşı koydu. Bu savaşların en büyüğü 2006 yılında meydana gelen Güney Lübnan Savaşı'dır. Lübnan halkı 33 gün direndi. Direniş için yeni denklemler oluşturdu. Bunun gibi Gazze de kendisine dayatılan beş savaşta büyük bir direniş gösterdi.
Ancak Filistin halkı, bu düşmanın ahlaki, kanuni ve uluslararası ölçülere riayet konusundaki duyarsızlığına ek olarak maddi güç ve barbarlığına rağmen, başta Amerika olmak üzere dünya müstekbirlerinden büyük destek alan bu yıkım makinesine karşı direnmeyi başarmıştır. Kudüs Kılıcı Savaşı'ndan sonra şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Evet ortada bir direniş projesi var. Direniş artık inisiyatifi eline almış ve Kudüs Kılıcı'nı çekmiştir. Bu kılıcı henüz kınına koymamıştır.
Evet düşmana öldürücü darbe indiremedik. Tarihte bir darbeyle yıkılan ve yok edilen bir işgalci olmamıştır. Bu adım adım, ağır ağır olmaktadır. Bu iş direniş, sebat, hazırlık, işgal altındaki bir halkın tümünün bilinçlenmesi ve seferber olmasıyla olur. 

Filistin halkı bugün direnişi canlı canlı görmektedir. Direniş de kahramanca mücadele etmekte, direnmekte, toprakları üzerinde büyük bir dayanma göstermektedir. Allah’ın izniyle darbe yeme merhalesinden işgalciyi toprağımızdan çıkarma ve işgaline son verme aşamasına geçmiş bulunmaktayız. Hepimiz direnişe, direnişçilere ve hazırlıklarına inanıyoruz.
Sonra her şeyden önce Allah’ın bu konudaki vaadi vardır. İşgalin son bulması için Rabbani bir vaad. Bu düşman ne kadar imkân ve araca sahip olsa da ve biz de onun karşısında zayıf olsak da bu söze yakinen inanıyoruz. Allah’ın yardımına ve her aşamada düşmana karşı direnişçe yeni yöntemler bulan ve herkesi şaşırtan halkımıza olan güvenimizle bu savaş olacak ve işgal son bulacaktır.
Bu konuda şunları söylemek istiyorum. Öncelikle halkımızdan ve Cezayir halkından rahat olmalarını istiyoruz. Direniş işgale karşı tek saftır ve sağlam bir duruş sergilemektedir. Onun tek bir hedefi vardır. Birçok konuda görüş farklılığı olabilir. Ancak olumsuz bütün eşikleri aşmış durumdayız. Dün olduğu gibi şimdi ve gelecekte de bütün Arap ve İslam halklarına şu sözü veriyoruz: Bizler direniş konusunda birlikteyiz. Özellikle de başta Hamas ve İslami Cihad hareketleri olmak üzere bütün direniş grupları direniş konusunda bir vücut gibidirler. Evet pratikte bizim ortak operasyon odamız var. Bütün işlerimizi planlama, tertip etmede ve düzene koymada birlikte hareket ediyor, koordine ediyoruz. Hamas ve İslami Cihad hareketlerini sevmeyen kötü niyetli kişiler Filistin halkı içindeki direniş birliğini sona erdirmek, bölünmeyi sağlamak için bazı meseleleri fazla büyüttüler ve fitne çıkarmak istediler. Şunun altını çizmek istiyorum: Şu anda bizimle İslami Cihad Hareketi'ndeki kardeşler arasında bir ihtilaf yoktur. İçerde ve dışarıda ortak operasyon odası bulunmaktadır. Dışarıda hareketin genel sekreteriyle koordinasyon içindeyiz. Daha geçenlerde onları ziyaret edip birçok konuyu müzakere ettik. Aynı durum Gazze’deki kardeşlerimiz için de geçerlidir.
Yine iki hareketin imzaladığı stratejik bir belge var. Bu, ihtilafa neden olacak her konuya açıklık getiren güvenlikle ilgili bir belgedir. Herkesin rahat olmasını istiyorum. Allah’ın izniyle (kötü niyetli insanların dillendirdikleri şekilde iki hareket arasında bir) ihtilaf olmayacaktır.

Son zamanlarda Batı Şeria’nın Nablus şehrinde Aslanlar Yuvası, Cenin’de ise Cenin Tugayları adıyla direniş grupları ortaya çıktı. Acaba bu örgütler bilinen örgütlerin dışında mıdır? Siz nasıl görüyorsunuz?
Öncelikle şunu ifade edeyim. Filistin halkı içinde bir çevreye mensup olmayan hiç kimse yoktur. Ya Hamas’ı, ya Fetih’i, ya da Cihad’ı veya bir başka direniş hareketini desteklemekte ve içinde yer almaktadır. 1987'lerde, hatta ondan önce, her bir mücadelede bu halk işgale karşı yeni bir direniş yöntemi geliştirerek tepkisini ortaya koymuştur. 87’lerde direnişin genel karakteri taş atma, molotof gibi halkın kullandığı basit savaş yöntemleriydi. Ardından işgal askerlerine pusu kurma işini geliştirdi. Ondan sonra Aksa İntifadası geldi. Burada istişhad eylemleri ön plana çıktı. Bugün ise savaşlarımızda füze kullanıyoruz. Böylece Filistin halkı her bir aşamada farklı bir yöntem gösterip harikalar yaratmaktadır. Bunda bir sıkıntı da yoktur. Aksine bu, Filistin halkının özelliğidir. Bu halk direniş yöntemini Filistin davasının geçtiği aşamaya göre şekillendirmektedir. Bu olumsuz değil, aksine olumlu bir husustur. Bütün bu durumları göz önünde bulunduran direniş güçleridir. İster Aslanlar Yuvası olsun ister Cenin Tugayları ve ister başka bir isimle olsun, ortaya çıkan her bir direniş grubunu Filistinli gruplar desteklemekte ve arkalarında durmaktadırlar. Açık bir şekilde şunu söylüyoruz: İşgale doğrultacak her bir silah, Filistin halkının tarihi ve mirası olup onunla iftihar eder ve onur duyarız. Onun adına bakmaksızın onu destekleriz. Bu, bizim yol ve yöntemimiz; bakış açımızdır. Bu kindar ve azgın düşmana silah doğrultacak herkesi var gücümüzle destekleriz. Malla, silahla, her türlü direniş yöntemiyle, mücadele deneyimiyle ve her türlü propagandayla destekleriz.
Filistinli gruplar ne zaman tek bir Filistin ordusunda eriyip bir güç haline gelecekler?

Bunun ne zaman olacağını kestirmek veya bununla ilgili bir bilgi vermek kolay değildir. Ancak şu kadarını ifade edeyim. Filistin halkının neredeyse tamamı, işgalin son bulması için direnişin birinci, yine birinci ve yine birinci seçenek olduğu konusunda hemfikirdir. Bütün dünyanın duyup müşahede ettiği ve konuştuğu Mescidi Aksa baskınları, işgal güçlerinin sürekli saldırıları, Filistinli esirlerin durumu, işgal askerleriyle yerleşimcilerin ağaç kıyımları, evleri yıkmaları, toprak gaspı, adı işgal olan bir hastalığın belirtilerinden başka bir şey değildir. Bütün bu belaların ve belirtilerin temel kaynağı işgal rejimidir. Bu işgali sona erdirmekten başka bir seçeneği kabul etmiyoruz.

Açıkça ifade ediyorum. Bu rejim işgal ettiği halkın ömründe bir hayal ve serap devletidir. Halkları işgal eden Fransa, İngiltere ve Amerika gibi devlet ve güçlerine baktığımızda güçlerinin İsrail’den katbekat daha fazla olduğunu ancak bir müddet sonra sömürge ve zorbalıklarının son bulduğunu görmekteyiz.
Filistin halkı olarak işgale uğrayan bu halklardan fedakârlık ve bedel ödeme konusunda aşağı bir tarafımız yoktur. Aksine, Allah’ın bizi Hz. Peygamber’in (s.a.s)’in isra mekanı olan bu mübarek toprağa sahip çıkmakla bizi onurlandırmasıyla halk olarak ayrıcalıklı bir konumdayız. O nedenle bizim bir özelliğimiz var. Her seferinde yeni bir direniş yöntemi geliştiriyoruz. Açıkça ifade ediyoruz ki, Allah’ın izniyle beyaz bayrak kaldırmayacağız. Bütün Filistin’i özgürleştirinceye kadar direniş, mücadele ve cihad yolunu sürdüreceğiz. 
Son bir soru: Filistinli esirlerin dosyasından sorumlu yetkili olarak size göre esirler konusunda Cezayir ve Müslüman halkların neyi bilmeleri ve bu konuda nasıl bir sorumluluk taşımaları gerekiyor?

Kuşkusuz esirler dosyası bizim öncelikli gündemimizdir. Esir kardeşimizden Berğusi, 43 yıldır zindandadır. Kardeşimiz Abdunnasır İsa 32 yıldır zindandadır. Yüzden fazla esirin içeride geçirdiği esaret hayatı 25 yılı geçmiştir. Şu anda ömür boyu hapse mahkûm olmuş 800 esir var. Bunlardan bazılarına üç bin, bazıların dört bin yıl ceza verilmiştir. 

Müslüman ümmete mesajımız şudur:

Bir: Esirler konusunda ilk talebimiz onların özgürlüğe kavuşması ve bunun gerçekleşmesi için çaba gösterilmesi, sorumluluğun yerine getirilmesidir.

İki: Hadisi şerifte geçtiği gibi, kim bir savaşçıyı cihada hazırlarsa cihad etmiş gibidir. Kim bir savaşçının ailesine bakarsa savaşmış gibidir.

İşgalci, esir veya şehit ailelerini kötü bir örnek şeklinde göstermek istiyor. Şehit veya esirin arkasında bıraktığı ailenin çocuklarını sokağa atılan, eğitimsiz bırakılan bir aile olarak yansıtmak istiyor. Esir ve şehit eşinin de yardıma muhtaç duruma düştüğü intibaı vermek istiyor. Bize göre ise bu insanların onur ve şerefi her birimizin onur şerefidir. Bizim onları sahiplenmemiz gerekiyor. Resulullah’ın isra yeri için fedakarlıkta bulunan bu şerefli ve onurlu ailelerin sorumluluğunu üstlenmemiz gerektiğine inanıyoruz. 
Filistin Enformasyon Merkezi

HAMAS, 03 Aralık 2022 15:04