Filistin Enformasyon Merkezi'nin haberine göre, Filistinli esirlerle ilgilenen kurumlar tarafından yapılan açıklamada, 40 yaşındaki Halid Mahmud Kasım Abdullah’ın 11 Eylül 2023'ten bu yana idari tutuklu olduğu ve 23 Şubat 2025'te Megiddo Hapishanesi’nde şehit olduğu bildirildi. Abdullah’ın, son dönemde hapishane sisteminde artan sistematik suçların mağdurlarından biri olduğu vurgulandı.

Halid Abdullah’ın evli ve dört çocuk babası olduğu, iki kardeşi Şadi ve İyad Abdullah’ın da idari tutuklu olarak cezaevinde bulunduğu belirtildi. Ailesi, Abdullah’ın tutuklanmadan önce herhangi bir sağlık sorunu yaşamadığını ifade etti.

Açıklamada, Abdullah’ın bir hafta içinde hayatını kaybeden üçüncü tutuklu olduğu belirtilerek, İsrail hapishanelerinde hayatını kaybeden Filistinli esir ve tutukluların sayısının 61’e ulaştığı aktarıldı. Kimliği belirlenen en az 40 kişinin Gazze’den olduğu, bu rakamın işgal tarihindeki en yüksek sayı olduğu ve 1967’den bu yana Filistinli esirler için en kanlı dönemin yaşandığı vurgulandı. Böylece, 1967'den bu yana hayatını kaybeden tutukluların sayısının 298’e yükseldiği, ayrıca en az 70 Filistinlinin cenazesinin hapishanelerde alıkonulduğu ve 59'unun savaşın başlangıcından bu yana öldüğü ifade edildi.

Halid Abdullah’ın ölümü, İsrail’in esirlere yönelik şiddetinin bir sonucu olarak değerlendirilirken, bu durumun soykırım savaşının başlangıcından bu yana zirveye ulaştığına dikkat çekildi. İsrail’in yalnızca tutukluları öldürmekle kalmayıp, ölümlerini uzun süre gizlediği belirtilerek, Abdullah’ın akıbetinin de ancak günler sonra öğrenildiği vurgulandı.

Filistinli esirlerle ilgili kuruluşlar, İsrail hapishanelerinde yaşananların, Filistinli tutuklulara yönelik infaz ve suikastları artırmayı amaçlayan bir soykırım politikası olduğunu ifade etti. Açıklamada, tutuklulara yönelik işkence, aç bırakma, fiziksel saldırılar, tıbbi ihmal, cinsel şiddet ve ölümcül hastalıklara kasıtlı maruz bırakma gibi sistematik suçların giderek arttığına dikkat çekildi.

Son olarak, Filistinli kurumlar, Halid Abdullah’ın ölümünden tamamen İsrail’i sorumlu tutarak, uluslararası insan hakları örgütlerini harekete geçmeye çağırdı. İsrail’in işlediği savaş suçları nedeniyle yaptırımlara tabi tutulması ve uluslararası alanda tecrit edilmesi gerektiği belirtilirken, insan hakları sisteminin İsrail’e hesap soracak adımlar atmasının zorunlu olduğu vurgulandı.