+972 Dergisi’nde ‘’İsrailli yerleşimcilerin gözü Suriye ve Lübnan topraklarında’’ başlıklı yazı, Nachala ve Uri Tsafon isimli yerleşimci grupların Gazze ve Güney Lübnan'da yeni Yahudi yerleşimleri planladıklarını bildiriyor; İsrail yerleşimlerini ve bu bölgelerdeki nüfuzlarını genişletmeyi amaçlayan çabalarını sürdürmeye kararlı olduklarını açıklıyor. İsrail’in online dergisi The Hottest Place in Hell'de yardımcı editör olan Illy Pe'ery, kaleme aldığı bu yazıda, İsrailli yerleşimcilerin, Tevrat’taki iddiaları bahane ederek Lübnan ve Suriye'deki sınırları zorladıklarını, barış anlaşmalarının meşruiyetine meydan okuyan tartışmalı bir yayılmacı gündemi izlediklerini medyaya taşıyor.
Esed rejiminin yıkılmasının ardından İsrail güçleri hızla Suriye topraklarına girerek Hermon Dağı'nın (Cebel el-Şeyh) Suriye kısmının ve Suriye'yi elli yılı aşkın süredir İsrail işgali altındaki Golan Tepeleri'nden ayıran tampon bölgenin kontrolünü ele geçirdi. İsrailli yerleşimci hareketi de bu gelişmelere hızla karşılık verdi.
Bu yılın başlarında İsrail'in Güney Lübnan'a yerleşmesini desteklemek için kurulan Uri Tsafon yerleşimci hareketinin bir üyesi, örgütün WhatsApp grubunda, ‘’Fethetmeli ve yok etmeliyiz. Mümkün olduğunca çok ve mümkün olduğunca çabuk,” diye yazdı. Bir başka üye ise “Suriye'deki yeni yasalara göre İsraillilerin gayrimenkul yatırımı yapmasına ve orada arazi satın almasına izin verilip verilmediğini kontrol etmemiz gerekiyor” diye yazdı. Bir başka yerleşimci WhatsApp grubunda ise üyeler Suriye haritalarını paylaşarak yerleşim için potansiyel alanları belirlemeye çalıştı.
Son aylarda Gazze'ye yeniden yerleşim çabalarına öncülük eden Daniella Weiss'ın liderliğindeki Nachala hareketi de İsrail topraklarının Lübnan'ın tamamının yanı sıra Suriye ve Irak'ın çoğunu da içerdiği ‘İbrahim'in Sınırları’ başlıklı bir Tevrat haritasının ekli olduğu Facebook'taki bir paylaşımında benzer bir duyguyu dile getirdi:
“Her kim hâlâ kaderimizi yabancı bir aktörün ellerine bırakmanın mümkün olduğunu düşünüyorsa, İsrail'in güvenliğinden vazgeçiyor demektir! Yahudi yerleşimi, İsrail Devleti için bölgesel istikrar ve güvenliğin yanı sıra istikrarlı bir ekonomi, ulusal direnç ve caydırıcılık getirecek tek şeydir. Gazze'de, Lübnan'da, 'Suriye Platosu' da dahil olmak üzere tüm Golan Tepeleri'nde ve Hermon Dağı'nın tamamında…”
Bunlar sadece lafta değil; bu gruplar ciddi. Nachala, Gazze Şeridi'nde yeni Yahudi yerleşimleri inşa etmeyi planladığı yerlerin haritasını çoktan çıkardı ve 700'den fazla ailenin fırsat doğduğunda taşınmayı taahhüt ettiğini iddia ediyor. Daniella Weiss, potansiyel yerleri keşfetmek için askeri bir eskortla Gazze'ye gitti bile. Geçtiğimiz hafta, geçtiğimiz yıl boyunca zamanını bekleyen Uri Tsafon, ateşkes anlaşmasının ardından İsrail askerlerinin hala bulunduğu Güney Lübnan'da ilk toprak gaspı girişiminde bulundu.
İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Ariel Üniversitesi'nde bilgisayar bilimleri profesörü olan grubun kurucusu Amos Azaria, 5 Aralık'ta bir karakol kurmak amacıyla altı aileyle birlikte Lübnan sınırını geçti. Lübnan topraklarına yaklaşık iki kilometre mesafedeki Marun er-Ras bölgesine ulaştılar ve iki ay önce Lübnan'da savaşta ölen bir İsrail askerinin anısına sedir ağaçları diktiler.
İsrail ordusu onları tahliye edip İsrail'e geri dönmeye zorlamadan önce birkaç saat geçti. The Hottest Place in Hell'in bu olayla ilgili yorum talebine yanıt olarak İsrail polisi, orduya göre hiçbir İsrailli sivilin Lübnan'a geçmediğini söyledi.
Haziran ayında, Uri Tsafon'un Zoom'da düzenlediği “Birinci Lübnan Konferansı”nda üyeler Suriye'ye yerleşmekten bahsediyorlardı. Benyamin Netanyahu'nun kayınbiraderi ve grubun bir üyesi olan Hagi Ben Artzi, katılımcılara İsrail'in sınırlarının Tevrat'ta Yahudi halkına vaat edilen sınırlar olması gerektiğini söyledi:
“Fırat Nehri'nin bir metre ötesini bile istemiyoruz. Biz alçakgönüllüyüz. Ama bize vaat edilenleri fethetmeliyiz.”
Esed rejiminin düşmesi ve İsrail birliklerinin Suriye topraklarına girmesiyle birlikte bu fırsatı değerlendirmek istediler. Azaria İsrail dergisi The Hottest Place in Hell'e verdiği demeçte şunları dile getirdi:
“Hükümete Suriye topraklarının mümkün olduğunca büyük bir bölümünü ele geçirmesi çağrısında bulunduk. İsyancılar Hamas'la tamamen aynı. Belki şimdi güzel sesler çıkarıyorlar ama sonuçta onlar ortak düşmanı, yani bizi bulacak olan Sünniler. Şimdi mümkün olduğunca çok şey yapmalıyız, henüz mümkünken.”
11 Aralık'ta küçük bir grup İsrailli yerleşimci, Suriye topraklarında İsrail ordusunun kontrolü altındaki bir bölgeye geçtiklerini ve burada kendilerini dua ederken filme aldıklarını iddia etti. İsrail ordusu +972'nin bu olayla ilgili yorum talebine henüz yanıt vermedi.
Uri Tsafon adını Tevrat'taki “Uyan ey kuzey” ayetinden alıyor. Web sitesi Lübnan'ı “gerçekte var olmayan ya da işlemeyen bir devlet” olarak tanımlıyor ve İsrail'in Kuzey Celile'sinin gerçek genişliğinin Lübnan'ın Litani Nehri'ne kadar uzandığını iddia ediyor. İsrail güçleri son ateşkes anlaşması yürürlüğe girdiğinde bu bölgeye ulaşmış ve bu süreçte on binlerce Güney Lübnan köyü sakinini zorla yerinden etmişti.
Azaria The Hottest Place in Hell'e şu açıklamayı yaptı:
“Daha sessiz faaliyetlerle başladık. Hükümeti ve orduyu kuzeyde savaşa çağırdık ve hava kuvvetleri üssünün altındaki Meron Dağı'na gittik ve Lübnan'a doğru keşif yaptık.”
Ancak geçen hafta Lübnan'ın güneyinde bir karakol kurma girişimi, grubun hükümeti zorlamayı amaçlayan yeni bir faaliyet aşamasına girdiğini gösterdi. Azaria'ya göre hareketin halihazırda faaliyetlerine “çok hevesli ve ilgili” binlerce üyesi bulunuyor. Azaria hedeflerini şöyle açıkladı:
“İlk kez tahliye edildiğimizde gideriz. İkinci kez daha uzun süre kalıyoruz. Üçüncü seferde gece kalıyoruz. Bir çözüm bulunana kadar bu şekilde devam edeceğiz. İlk başta ordu yıkıyor, sonra tek bir yerleşim yeri olacağına dair bir anlaşmaya varıyorlar ve hepsi bu. Bu arada biz de bir sonraki yerleşim yeri için çalışmaya başlıyoruz.’’
Azaria başarılı olamadıkları için endişelenmiyor; aslında tahliyelerini, yarım yüzyıldan uzun bir süre önce başlangıcından bu yana yerleşimci hareketini karakterize eden uzun vadeli bir eylem planının ilk adımı olarak görüyor. Geçen hafta Güney Lübnan’daki sedir ağacı dikme eylemini duyurmadıklarını, ordudan çekindiklerini ifade ediyor. İkinci kez denemelerinde herhangi bir direnişle karşılaşmadan toprağa girdiklerini söylüyor ve ekliyor:
‘’Kapı açıktı ve biz de arabayla içeri girdik.
Devletin kendi rızasıyla bir yerleşim yeri inşa etmesi gerçekçi olmayabilir, ancak bu devletin bizim inşa ettiğimiz bir topluluğu yıkması gerektiği anlamına gelmiyor. Amaç Lübnan'da bir yerleşim yeri kurmaktı ve hala da öyle. Devletin bize 'Gelin' demesini beklemiyoruz: Bunun gerçekleşmesi için çalışıyoruz.
İlk aşamada, yerleşebileceğimiz yerlere yerleşeceğiz. Belirli bir yerle ilgilenmiyoruz; en önemli şey çitin diğer tarafında olmak. Fransa ve İngiltere tarafından 100 yıl önce kurulan sınır tabusuyla mücadele etmeliyiz. Tanrı'nın izniyle Lübnan sınırında yaşayacağız ve eğer biz orada olursak sınır kuzeye taşınacak ve ordu sınırı koruyacak. Nasıl ki ordu hem Gazze'de hem de kuzeyde savaşıyorsa, yerleşimler için de aynı şey geçerli: her yere yerleşmek zorundayız.
Gazze'de Nachala ve yerleşimi teşvik eden diğer birkaç kuruluş var. Kuzeyde ise şu anda bu konuyla gerçekten ilgilenen tek hareket biziz. Nachala bunu daha çok izinlerle yapıyor. Biz daha 'öncü' bir şekilde faaliyet gösteriyoruz.’’
Azaria siyasi kademelerden de destek geleceğinden emin görünüyor:
‘’Ben Uri Tsafon'u kurduğumda insanlar Güney Lübnan'a yerleşmekten hiç bahsetmiyordu. Biz söylemi değiştiriyoruz. Knesset üyeleriyle temas halindeyiz. Sanırım Gazze'de yerleşim konusunu konuşmayı kabul etmeleri nasıl zaman aldıysa, Lübnan'da yerleşim konusunu konuşmaya başlamaları da zaman alacaktır. Likud Milletvekili Ariel Kallner bir şeyden bahsetti. Otzma Yehudit Milletvekili Limor Son Har-Melech de öyle. Yavaş yavaş, giderek daha fazla insan bu konuda konuşmaya cesaret ediyor.”
Çeviri: YDH