MUHAMMED CAN AKSA TUFANINDAKİ GELİŞMELERİ DEĞERLENDİRDİ

Aksa Tufanı ile Hamas İsrail’e çok ciddi bir darbe vurdu ve işgalci rejimin kuruluş ayarları bozuldu. Fakat ABD desteği ile de İsrail Gazze’de masum Filistin halkına soykırım uyguluyor. 

Görüntülenme: 503 Tarih: 12 Mayıs 2024 04:54
MUHAMMED CAN AKSA TUFANINDAKİ GELİŞMELERİ DEĞERLENDİRDİ

Aksa Tufanı ile Hamas İsrail’e çok ciddi bir darbe vurdu ve işgalci rejimin kuruluş ayarları bozuldu. Fakat ABD desteği ile de İsrail Gazze’de masum Filistin halkına soykırım uyguluyor.

Canlı yayın ile dünya bu soykırımı seyrediyor, BM ve uluslararası kurumlar bu katliamı durduramıyor ABD ise İsrail’e destek veriyor. Şu anda da Refah’ta yeni bir soykırım beklentisi var.

İsrail aynı zamanda yakın bir dönemde de Suriye’de İran konsolosluğunu vurdu ve savaşı bölgeye yaymak istiyor. İran’ın da buna karşı ciddi bir misillemesi oldu. Bu siyasi yelpaze içerisinde Direniş düşüncesine katkı sağlamak ve Türkiyeli Müslümanların da bakış açısını yansıtmak ve katkıda bulunmak için medya emektarı Murat Nazlı olarak Almanya’da mukim araştırmacı-yazar Muhammed Can Abimizle gündemi analiz eden bir röportaj yaptık.

Kendisine bazı sorularımız oldu o da bunları cevapladı kendisine teşekkür ederiz.

1- 

7 Ekim Aksa Tufanı operasyonunu 7 ay sonra nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Bismillahirrahmanirrahim

Aksa Tufanı, Siyonizm terörüne maruz kalan Filistinlilerin, 75 yıllık öfkesinin dışa yansımasıdır.

Hatırlarsanız, Aksa tufanı savaşının başladığı 13 Ekim 2023 te yaptığımız o röportajda da "Büyük Savaş" diye belirtmiştik. Bugün gelinen aşama Aksa Tufanı operasyon olgusunun çok ötesinde bölgesel savaşa dönüşmüştür.

Bu savaş; aynı zamanda İsrail adına ABD ve Batı'ya karşı verilen siyasi, askeri, ekonomik, kültürel mücadelelerin toplamı olan ümmetin bağımsızlık savaşıdır.

Öyle ki "Hayber günlerindeyiz"

İsrail'in yenilmezlik zırhı hurda pazarına düştü.

Dünyada emperyalizm ve Siyonizm hamileri olan başta ABD, İngiltere ve yandaşlarından başka İsrail'in korucuyu zırhının yeniden onarılacağına dair kimsenin beklentisi kalmadı.

Söylediğimiz gibi "Hayber günlerindeyiz".

Tabi ki çok uzak olmayan gelecekteki bu zaferin muştusu, dünya halkları adına; İmam Humeyni'nin belirlediği “Mustazaf” ve “Müstekbir” saflarının ayrışıp, netleşmesinde de aranmalıdır.

Dünya, büyük ve çalkantılı döneme girmiştir. Aksa Tufanı ile birlikte dünyayı örümcek ağı gibi saran Siyonizm'in politikaları ve onun  ekonomik can damarını oluşturan sömürgeci emperyalizmin yuvalandığı ABDyi de birlikte silecektir.

Fakat bu savaş ve savaşın süreci hakkında zaman belirtmek doğru olmaz.

Kesin olan olgu şudur ki zalimler büyük bir devrimle devrilip tarihten silinecekler. Biz buna evrensel adaletin tesisi yani “Mehdevi Devlet” diyoruz.

 

2-

İsrail’in Gazze katliamı-soykırımı hakkında ne dersiniz? Dünya neden sessiz ve hatta şimdi Refah’ta da yeni bir katliam beklentisi varken…

 

Aksa Tufanı ile başlayan Gazze’deki soykırım, Filistin tarihinde ilk değil, bu soykırım 1913’ten bu güne değin o topraklarda var olan cinayetlerin tekrarıdır. Ancak bu soykırıma İsrail kadar İslam dünyası da katkı veriyor. (İslam dünyasının kurduğu ve adı İslam İşbirliği Teşkilatı olan ve aslında İsrail’le İşbirliği Teşkilatı desek daha doğru olur.)

Eğer böyle olmasaydı, İslam ve Arap dünyası son 75 yıl boyunca aynı ırktan ve aynı dinden olan kardeş halka karşı üstüne düşen sorumluluğu yerine getirirdi.

Rahmetli Seyyid Kutup, "Şu gördüğünüz Arap ordularının varlığı, İslam'ı ve Müslümanları korumak ve onları savunmak için değildir. Tam aksine bu ordular sizi, çocuklarınızı ve kadınlarınızı öldürmek için desteklenen ordulardır. Bu ordu, Yahudi ve kafirlere bir tek kurşun dahi asla sıkamaz." demiştir.

İki milyar nüfusa yaklaşan İslam ümmeti, sessizlik ve sorumsuzluk zilletinin bedelini dünyaya ödetmek doğru değil. Kaldı ki Hıristiyan dünyası, İslam dünyasından daha vicdani davranıyor. Buna ABD ve Avrupa gençliğinin özelliklede üniversite öğrencilerinin tepki ve eylemlerinde de görmek mümkün.

Mahmut Abbas gibi Siyonistlere kukla olmuş birini, Filistin halkı adına muhatap alan İslam dünyasının ezik ruhlu sözde liderleri oldukça daha çok Filistinli-Müslüman katliamı yaşanır.

Gazze Soykırımı bize 21.yüzyılda şunu gösterdi: Direniş cephesi ve onlara destek verenler müstesna, geri kalanlar Siyonizm putuna tapmaktadır.

Gazze’deki katliamı sadece Siyonist işgalcilerin örgütlü terörüne bağlamak doğru olmadığı gibi sorumluluktan kaçışın da diğer adı olur.

 Evet sahada belki onlar var ama gerek maddi ve gerekse siyasi destek, başta ABD ve Batı dünyası tarafından Suudilerle birlikte Türkiye, Mısır, BAE, Ürdün gibi sözde Müslüman ülkeler de en az ABD ve İsrail ve diğer Batılı müttefikleri kadar destek veriyor.

Böyle bir dünyada bütün imkanlardan yoksun halkların elinde kalan tek sermaye, bağırmaktan başka bir şey kalmıyor. Oysa kendi gücünün farkına varmış olsaydılar, yüzyıllar boyunca böyle bir yazgıya tahammül adına “kadercilik”  anlayışıyla boyun eğmezlerdi...

 

3-

İslam ve Arap dünyasındaki sessizlik hakkında neler söylemek istersiniz, Türkiye’nin bölgedeki siyaseti ve konumu nedir?

 

Sömürgen Batı'nın, İslam dünyası içindeki sözde “Demokrat ülke” olarak kurduğu yapay İsrail’in işlediği cinayetlere örtü olması için aynı zamanda tahakküm altına aldığı İslam dünyasına hem umut hem de aba altından sopa göstermesiydi. Ancak  kendisi de bir Yahudi ve Siyonist olan Hitler Almanya’sının faşizminden daha rezil bir örgüt olduğu bugün biliniyor. Ve bunda İslam devriminin kurucu lideri Hz. İmam Humeyni'nin mükemmel dehası unutulmamalıdır.

Burada birkaç gün önce,

Suudi muhalif Saad el-Fakih'in  "Arap halkları Mescid-i Aksa Tufanı'ndan sonra yöneticilerinin sadece korkak değil, Siyonist olduğunu da anladılar. İnsanlar bunu çok geç fark etti, yöneticiler ne gevşek ne de zayıf! Onlar katıksız Siyonist!" şeklindeki açıklamasını hatırlatmak istiyorum...

Medyaya  “muhalif” diye lanse edilen bu kahraman insanı iyi anlamak lazım.

ABD ve Batı’dan İsrail'i durdurmayı isteyecek kadar ezik ruhlu İslam dünyasının kadavra olmuş yöneticileri kireç kuyusuna basılmalı.

Bunlar, ümmete virüs bulaştıran hasta ruhlu ve çift kimlikli varlıklardır.

İslam dünyası adına Batı'nın  emperyalizm tuzağından kurtulmuş ve bağımsız tek ülke, İran İslam Cumhuriyeti’dir.  Şu halde adalet ve bağımsızlık arayışındaki oluşumlar ve milletler, bu cumhuriyetin temel ilkelerini titizlikle araştırıp anlamalı ve ilham kaynağı bilmelidir.

Bu durumda elbette direniş eksenini temsil eden oluşumları istisna biliyor ve görüyoruz.

Arap liderlerin sessizliği, koltuk ve kariyerlerini kaybetmemesinin bedelidir. Bu kukla liderlerin ipini elinde tutan Siyonist lider Benyamin Netanyahu, onları şöyle ikaz etmişti. "Çıkarınızı korumak istiyorsanız, sessiz kalın". Ana akım medya, Netanyahu'nun bu ikazını tehdit olarak algıladıysa da bu doğru bir çıkarım değildi.

Netanyahu, onlara bilgisizliklerini hatırlatmış ve şayet hata yaparlarsa, bir daha asla onarılması mümkün olmayan bölgesel denklemi hatırlatmış  oluyordu!

 

4-

İran’ın Suriye’nin başkenti Şam’da vurulan elçiliği karşılığında yaptığı haklı ve hukuki “İsrail misillemesi” hakkında görüşünüz nedir?

 

İran'ın, hal-i hazırda peygamberin şehadet günlerindeki Ali'nin sabrı gibi "sabır vakti" şiarı ile özelde İslam dünyasına, genelde dünyanın diğer kalanlarına hüccet tamamlaması, büyük insanlık ailesi adına kurulması kaçınılmaz olan evrensel Mehdeviyyet devletinin altyapısını hazırlıyor.

Yaklaşık 1200 kişilik Hamas Mücahid grubu ile sekiz ay boyunca savaşmak zorunda kalan işgalci güçlerin, İran'a karşı savaşacak bir yapı olarak düşünmek haddi zatında İran gibi küresel güce dönüşmüş bir devlete belki de yapılabilecek en büyük hakarettir.

İran'ın, işgalci İsrail’in terör eylemine misillemede bulunması, uluslararası yasalar (BM 51.Mad.) çerçevesinde meşru ve en doğal hakkıydı.

Buna rağmen sözde dünya düzenini sağlayan küresel güçler İran'ın hukuki ve en doğal hakkını kullanmasına engel olmak istemeleri onların, ikiyüzlü Janus Putu'nun müritleri olduğunu gösterdi.

İsrail'le barış, İslam’ın adalet ilkesi gereği yasaktır. İsrail’le barış olmaz ve olamaz.

Zira Siyonizm, mutlak kötülüktür ve Siyonizm’in merkez üssü, yapısı itibarı ile terörist olan İsrail’dir.

Her kim İsrail’le barışı terennüm ediyorsa, ya İslam dairesinin içinde değil ya da bilinçli bir şekilde İslam’a ve Filistin davasına ihanet etmektedir.

İran, 2003 sonrası ve Suriye savaşı sonrasında elde ettiği kabiliyetlerle bölgesel bir güce dönüşmüştür. Aksa Tufanı süreci ile İran artık küresel güce dönüşmüştür.

Bu cümleden, bir şekilde İsrail'in zevali İran'ın darbeleri ile son bulacaktır.

Çünkü İran, Siyonizm’in etkisine girmediği gibi Siyonizm’in dünya milletleri için en büyük ve tehlikeli düşman olduğunu bilen ve tanıtan yegane devlettir.

Yani İran, İslam dünyasında bağımsız tek devlettir.

ABD, kendi göz bebeği olan İsrail'i koruyamıyorsa (ki koruyamıyor) ona bağlı olan bütün kukla rejimler de yakında çökecektir.

 

5-

Aksa Tufanı ile İsrail çatlamaya başladı diyebilir miyiz? Ve ABD ne yapmaya çalışıyor?

 

ABD ve Batı, Ukrayna-Rusya savaşında V. Putin'i savaş suçlusu ilan ederken, Netanyahu gibi bebek katili birini kanunla koruyor.

Şeytan imparatorluğu eşittir Küresel Siyonizm.

Lübnan direnişi, direniş ekseninin pusulasıdır. Direniş ekseninin pusulası da sadece Siyonizm’in küresel üssü konumunda olan işgalci İsrail'dir.

İsrail'in, direniş ekseninin savaş cephesine karşı 8. ayına girerken bu savaş aynı zamanda kendini dünyanın patronu olduğunu sanan ABD haydutluğuna da karşıdır.

İran’da meydana gelen Mahsa Emini olayını bahane ederek başını tıraş eden erkekler, saçını kesen bayanlar şimdi neredeler?

Bu kişiler neden ABD ve Avrupa üniversitelerinde İsrail terörüne karşı protesto hakkını kullanan öğrenciler lehine tavır takınmaktan kaçınıyorlar?

Bu da bize bütün bu ikilemli ve ikiyüzlü politikacıların, Siyonizm’e hizmet ettiklerini gösteriyor.

Ve bütün saraylarda Siyonizm liderleri konuşlanmış. İslam ümmeti, onu sadece Washington, Londra ve Tel-Aviv de sanıyor!

İsrail, toplama ve ısmarlama bileşkeden oluşan bir toplumdur. DNA testine tabi tutulması gereken bileşke (melez) bir toplumdan söz ediyoruz.

Binlerce yıl çeşitli milletlerin tahakkümü altında kalmış bir milletin kendine has ırki aidiyeti de olamaz.

Bu durum onların dogmatik inançlarıyla da çatışır.

ABD, kendisini hala 1945 Livadia Sarayı'nda bir araya gelen "Üç Büyük" kardeşin mirasının varisi görüyor.

Ama ABD yanılıyor. Söz konusu veraset sözleşmesi 1979 İslam İnkılabı’nın akabinde, Mekke ulularınca İslam peygamberine karşıt, Kabe'ye astıkları anlaşma gibi çürüdü...

 

6-

Refah’ta yeni bir katliam ve soykırım olursa direniş güçleri ve İran’ın buna cevabı nasıl olur?

 

Refah, Gazze ya da Batı Şeria'daki katliamları birbirinden ayrı görmek direniş cephesinin perspektifi değildir.

Direniş Cephesi, Filisitin'i hem tarihsel hem de coğrafi olarak bir bütün halinde değerlendirir. Bu değerlendirme aynı zamanda direniş cephesinin stratejik ilkesidir.

Direniş Cephesi,  İslami  milletlerin diğer liderleri ya da Batılı devletler gibi Filistin'e taktiksel bakmaz.

Tarihi kitlesel katliamlarla dolu, köle ticareti ve sömürgecilikle taşan ABD ve Avrupa'dan medet bekleyen, onların tarihlerini meşrulaştıran İslam dünyasına müptela olmuş köle ruhlu liderlere söylenecek söz, sözün değerine ihanettir.

ABD,  Fransa, İngiltere, Hollanda, Portekiz, İspanya, İtalya, Almanya bunlar mı insan haklarını savunacak?!

Bunlar mı Asya ve Afrika’ya demokrasi dersi verecek?

Bunlar mı İsrail'in soykırımına dur diyecek?

Veya İsrail’den müsaade almadığı için abluka altındaki Gazze Şeridi’ne gitmesi gereken sözde insani yardımın ulaştırılmasını engelleyen Firavunlar diyarı olmakla övünen Mısır mı?

Bugün bütün dünya halklarının Alevi adaletin öncülüğünü üstlenmiş İslami İran'dan başka bağımsız bir devlet olmadığına göre, geriye sadece velayet mektebine bağlı olan direniş güçleri olaylara müdahale edecektir ki o da ediyor.

Yemen Ensarullah Hareketi ve Lübnan Hizbullah güçleri bunu kendi pratikleri ile sahada ispatlıyor.

İsrail, güç-silah ve savaştan başka bir yöntemle terbiye edilemez.

Direniş Cephesi İsrail'i terbiye etmekle görevli ve bu kutsal görevi yerine getirmekte de kararlı.

Ümitvarım ki direniş cephesine Ürdün, Bahreyn, Tunus sair bölgelerden yeni eklemler oluşsun.

  

7-

Türkiye Müslümanlarına son dönem olaylarına bakarak gelecekle ilgili ne söylemek ister ve tavsiyede bulunursunuz?

 

İslam ümmetinin başındaki büyük musibetlerden biri de hala ortaçağ kabile iktidar kültürü ile yönetilmesidir. Bugün demokrasi zevzekliği ile yönetildiğini iddia eden şaklabanlar, Siyonizm’in kuklacıklarıdır. Esasında demokrasi şaklabanlığı, Siyonizm’in kendi hedeflerini uygulatma maskesidir.

Umarım bu tespit, Türkiyeli Müslümanların uğradığı musibeti tanımamıza yardımcı olur.

Türkiye, son çeyrek yüzyıldır ABD projesi olan ılımlı İslam projesini bölgede işlevsel hale getirmek için Tunus’tan Libya’ya, Yemen’den Suriye'ye kadar İslam ve hilafet adına Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) ki bu meyvenin kabuğunun altında da Büyük İsrail Projesi (BİP) özü vardır.

Bu projenin gönüllü hamallığını üstlenmiş embesillerden ne beklenebilir?

Türkiye rejiminin, Irak ve Bölgesel Kürdistan Yönetimi ile kurmak istediği yeni oyun, Irak'ı direniş ekseninden koparmaktır.

Türkiye için biçilen bu yeni oyun kuruculuk karşılığında, “misak-ı milli” ve Lozan günlerinden, dönemin genç Türkiye’sine İngilizler tarafından uzatılan (Musul- Kerkük petrolleri gelirinden pay alma hevesi) havuç hatırına, Türkiyeli İslamcıların,  inanç kardeşlerini terörize etme görevidir.

Güce dayalı barış, savaşla elde edilecek çıkarların fazlalığıyla sınırlıdır...

Nil'den Fırat'a kadar (BOP = BİP) Büyük İsrail Projesi’nde taşeronluk rolünü üstlenenler mi Filistin'e yardım edecek?

Türkiye İslamcılığın kodları Emevist İslamcılığı (bu İslamcılıkta ata ve töreye tapıcılık kodları hakimdir) ile dizayn edilmiş. Bu durum onları tarih tapıcılığına mahkum etmiştir.

Filistin gibi bir yüzyıl boyunca ezilen halkın karşısında kahramanlık naraları atmak zor değil.

Bütün bu olaylar (Aksa Tufanı, İran'ın İsrail'i vurması...) ve gelişmeler, Filistin görselinde Siyonizm’in ifşası, ABD'nin haydutluğunun iflası ve Alevi adaletin, küresel Mehdeviyyet devletinin alt yapısını oluşturmak için yeni bir başlangıçtır.

 

/Muhammed CAN-Frankfurt-12 Mayıs 2024

Röportaj: Murat Nazlı

israilpost.com.tr

Yorumlar