Ayetullah Hamenei, siyonist rejim ile normalleşmenin, kaybeden at üzerine bahse girmek gibi yenilgiye mahkum olduğunu, zira Filistin hareketinin her zamankinden daha canlı ve hazırken, gasıp rejimin gidici ve ölüm halinde olduğunu belirtti.
İslam İnkılabı Rehberi, Resul Ekrem -saa- ve İmam Cafer Sadık’ın -as- kutlu veladet yıldönümü münasebetiyle yapılan bu görüşmede, İslam dünyasının tüm liderleri ve şahsiyetleri arasındaki ilişkilerin derinleşmesinin hayati önem taşıdığını belirterek bölgenin diğer sorunu olan Siyonist rejimin devam eden cinayetlerine ilişkin ise şu vurguda bulundu: Bugün bu rejim sadece İran İslam Cumhuriyeti'nde değil, Mısır, Suriye, Irak gibi çevre ülkelerden de nefretle doludur.
İslam İnkılabı Lideri, bu nefret ve öfkenin sebebini, farklı zamanlarda bu ülkelerin siyonist rejimin Nil'den Fırat'a kadar gasp etme hedefine ulaşmalarının engellenmesi olarak nitelendirerek şöyle devam etti: Kin ve öfkeden dolular, elbette Kur'an'ın tabiri ile "Öfkelenin ve bu öfkeden ölün" dediği gibi ölüyorlar ve Rabbin izniyle gaspçı rejimle ilgili bu ayet gerçekleşmiş oluyor.
İslam ümmetini bölerek Müslümanların birlik ve beraberliğini engellemeye ve siyonist rejime meşruiyet kazandırmaya çalışan düşmanların komplo ve eylemleriyle yüzleşmenin önemi her zaman İslam inkılabı rehberi tarafından vurgulanmıştır. Aslında bölgede Siyonist rejimin kurulmasının temel sebeplerinden biri İslam ümmetinin dünyada güç kazanmasını engellemekti, bu nedenle Siyonistleri güçlendiren ve Müslümanları zayıflatan her türlü ilişki, İslam ümmetinin ilerlemesine ve otoritesine ihanet ve engel olacaktır.

Gerçek şu ki, bazı Arap ve İslam ülkeleri, son yıllarda Siyonist rejimle kamuya açık olmayan ilişkileri bulunmakta. Bu rejimin BAE, Bahreyn, Fas ve Sudan ile ilişkileri normalleştirmeye yönelik anlaşmalara vardığı Eylül 2020'den bu yana bu ilişkilerin haberleri kamuoyuna yayımlandı.
Tabi bu arada yaşanan gelişmeler ve ilişkileri normalleştirme ve ortaya çıkarma çabaları da, bir yandan işgalci Kudüs rejimi, Filistin topraklarının işgalinden bu yana yapı ve güvenlik açısından hayatının en kritik dönemini yaşadığı, öte yandan bazı Arap yöneticileri dış desteği alarak konumlarını güçlendirmenin yollarını arıyor. Bu Arap yöneticiler, İslam milletinin taleplerini, Filistin davasını ve bölgedeki ABD müttefiki hükümetlerin kaderini göz ardı ederek, kendi güvenliklerini dış güçlere bağımlı olarak arıyorlar.
Hiç şüphesiz, Siyonist rejimle ilişkiler hiçbir zaman bir güvenlik unsuru olmamış, hatta İslam ülkelerinde bölgede güvensizliğin yoğunlaşmasına ve hükümet ile halk arasındaki uçurumun derinleşmesine yol açmıştır. Zira işgalcilik ve insanlık dışı eylemlerde uzun geçmişi olan siyonist rejim, Arap ülkeleri ile normalleşmeden, inzivadan çıkmak, İslam toplumlarını zayıflatmak, işgalciliği ve yayılmacılığı sürdürmek gibi hedefler amaçlıyor.
Bir diğer önemli nokta ise, Siyonist rejimin mevcut durumudur.   Kudüs işgalcileri, Batı Şeria'ya da yayılan Filistin direnişinin tırmanmasıyla karşı karşıya ayrıca siyonist toplum ve bu rejimin siyasi yetkilileri arasındaki iç ihtilaflar ve bölünmeler de her geçen gün artıyor, öyle ki Siyonist yetkililer bile bu rejimin çökme tehlikesinden endişe ediyor.
İslam İnkılabı Rehberi açıklamasının bir başka bölümünde, Filistin gençliğini, zorba ve baskı karşıtı hareketini, her zamankinden daha canlı, enerjik ve hazır durumda değerlendirerek, “Allah'ın izniyle bu hareket meyvesini verecektir ve değerli İmam’ın gasıp rejimi kanser tümörüne benzettiği gibi, bu rejimin kökü bizzat Filistin halkının eli ve direniş güçlerince tüm bölgede kazınacaktır” dedi.

parstoday