BATI ASYA'DAKİ STRATEJİK GELİŞMELER SİYONİSTLERİ ENDİŞELENDİRİYOR (ANALİZ)

Son haftalarda bölgede Siyonist rejimi büyük ölçüde endişelendiren birkaç stratejik gelişme yaşandı. 

Görüntülenme: 1314 Tarih: 23 Nisan 2023 13:15
BATI ASYA'DAKİ STRATEJİK GELİŞMELER SİYONİSTLERİ ENDİŞELENDİRİYOR (ANALİZ)

Birincisi, direniş ekseninin farklı tarafları arasında ortaya çıkan dayanışmadır ve bu dayanışma Siyonistlerin son dönemde Mescid-i Aksa'ya yönelik saldırılarından sonra kendini göstermiştir ve birçok cephede çatışma olasılığı eskisinden daha pratik hale gelmiştir.

Siyonist rejimin Savaş Bakanı Yoaf Gallant, bir toplantıda İsrail'in direniş cephesinden yeni ve büyük bir sorunla karşı karşıya olduğunu itiraf ederek bu rejim ordusunun aynı anda birkaç cepheden topyekun bir savaş başlatmaya hazırlanması gerektiğini ortaya koydu.

Siyonist rejimin Savaş Bakanı şunları ekledi:

“Sınırlı çatışmanın sonuna geldik ve bugün gelecekteki savaşta önemli bir olguyla karşı karşıya kalacağız, bu, eşzamanlı ve çok eksenli çatışma cephelerinin oluşumu olacak.”

Bu açıklamalar, Siyonist rejimin Suriye semalarını işgali sırasında insansız hava araçlarından birinin düştüğünü duyurmasının ardından gündeme geldi.

İsrail gazetesi Yediyot Aharonot'un haberine göre, Siyonist rejim ordusunun sözcüsü "Elisha Ben Kinon" çarşamba günü rejim ordusuna ait bir uçağın Suriye hava sahasında uçarken ülkenin bir bölgesine düştüğünü söyledi.

Konunun nedeninin araştırıldığını belirten Ben Kinon, bu dronun bilgi sızdırma riskinin bulunmadığını iddia etti.

Daha önce Siyonist ordunun sözcüsü, bu rejime ait başka bir İHA'nın düşürüldüğünü duyurmuştu.

Buna dayanarak, yeni İHA'nın da düşürülme ihtimalinin yüksek olması, bu rejimin düşürülen İHA'nın teknik kusuru ile ilgili iddiasını sorgulamaktadır.

Şimdi Suriye, Siyonist rejime karşı misillemede bulunmaya her zamankinden daha fazla hazır görünüyor:

Her şeyden önce, Suriye milyarlarca zarar ve onbinlerce ölümden sonra yıkıcı projeyi başarıyla atlatmış, iktidarını ve egemenliğini yeniden kazanmıştır.

Aynı zamanda iç çatışmaları orduyu yeniden inşa etmek ve yeni kuvvetler yetiştirmek için bir fırsat olarak kullanmış, İran ve Rusya'nın yardımıyla hava savunmasını güçlendirmiş, hatta savaş öncesi döneme kadar iyileştirmiştir.

İkincisi, isyancı veya tekfirci silahlı gruplara destek verenlerin hepsi artık birbiri ardına pozisyon değiştirmiş ve bu destekleri keserken Şam merkezi hükümeti ile uzlaşma yaklaşımını benimsemiş ve Suriye ile ilişkileri yeniden canlandırmaya çalışmaktadır.

Direniş ekseninin tarafları arasında bugüne kadar Siyonist rejimin saldırganlığına karşı temkinli bir yaklaşım sergileyen ve askeri çatışmadan kaçınan tek ülke Suriye oldu. Ama şimdi direnişin diğer tarafları gibi caydırıcılık sağlamayı ciddi bir şekilde gündeme almış görünüyor.

Ancak ikinci gelişme, direniş eksenine karşı doğrudan ve dolaylı olarak ABD ve Siyonist rejimle birlikte olan diğer Arap ülkeleri ile direniş ekseni arasındaki ilişkilerde yaşandı.

2016 yılından itibaren siyasi ve diplomatik ilişkilerini kesen İran ve Suudi Arabistan, geçtiğimiz ay Pekin'in arabuluculuğunda 10 Mart'ta bir anlaşma imzalayarak siyasi ilişkilerini yeniden başlattı.

Bu anlaşmanın ardından Suudi Arabistan, Suriye'yi adım adım kabul etmek ve Arap dünyasına dönmek için Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad'ı Riyad'a davet etti. Ardından Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan Şam'ı ziyaret ederek bu ülkenin Devlet Başkanı Beşar Esad ile görüştü.

Aynı zamanda Tunus ve Suriye de iki ülkedeki yeni büyükelçilerini atadı.

Öte yandan İran, Fars Körfezi bölgesinde BAE ile yıllarca süren gerilimin ardından oraya büyükelçi atadı. Bu olaylara paralel olarak Katar ve Bahreyn, aralarındaki diplomatik ilişkilerin yeniden başladığını duyurdu.

Ayrıca, İsmail Heniye ve Halid Meşal başkanlığındaki Hamas'tan bir heyet, 15 yıl süren kesik ilişkilerin ardından Suudi Arabistan'a gitti.

12 yılda Siyonist rejim ve Arap ülkeleri Suriye krizinde ortak tavır almış, her iki taraf da Beşar Esad hükümetini devirmek, hatta Suriye'yi bölme ve bölgedeki direniş eksenini zayıflatma hayalleri kurmuştur.

Dolayısıyla Suriye krizi ABD merkezli bir İbrani-Arap ittifakı yaratmıştı ve Siyonist yetkililer Suriye arenasını bölgesel izolasyondan çıkmak için bir sıçrama tahtası olarak gördüler,bu nedenle Arapları ilişkileri normalleştirme sürecine sürükleyerek “Nil'den Fırat'a” projesini farklı bir şekilde hayata geçirmeye çalıştılar.

Ancak şimdi Suriye ile Fars Körfezi bölgesindeki Arap ülkeleri arasındaki ilişkilerin yakınlaşması ve gelişmesi ve İran ile Suudi Arabistan arasında diplomatik ilişkilerin yeniden başlatılmasına yönelik anlaşma, Siyonist rejimi ciddi şekilde endişelendirmiş ve bu rejimin  Tahran'a karşı bir Arap-uluslararası koalisyon kurma hayalini yerle bir etti.

İsrail Maariv gazetesi, Suriye'nin Arap ülkeleri grubuna geri dönmesini ve bazı Arap ülkelerine yakınlığını "yeni Ortadoğu" olarak nitelendirdi ve Arap Birliği'nin yaklaşan toplantısında Beşar Esad'ın da yer almasını 2011'den sonra Suriye ile Arap ülkeleri arasındaki ilişkilerin yeniden tesis edilmesi açısından önemli bir gelişme olarak değerlendirdi.

Haaretz gazetesi de İran ile Suudi Arabistan arasındaki anlaşmayı değerlendirerek, bunu Ortadoğu ve ötesinde yeni haritası olarak nitelendirdi.

Bu gazeteye göre, İsrail'in İran'a karşı bir Arap-uluslararası koalisyon kurma hayalini yıkan bu anlaşmadır.

Bu nedenle, Siyonist rejimin birkaç çifte endişeyle karşı karşıya olduğu söylenebilir:

Bir yandan Suriye'deki yıkım projesi veya sözde İbrahimi anlaşmaları çerçevesinde Arap ülkeleriyle ilişkilerin normalleştirilmesi için tasarladığı planların askıya alınmasından endişe duyuyor. Öte yandan İran ve Suriye'nin İranofobi projesinin yerle bir ettiği Arap ülkeleriyle ilişkilerinde beklenmedik açılımlara sahne oluyor.

parstoday

Yorumlar