ABDULBARİ ATVAN İRAN-SUUD NORMALLEŞMESİNİ DEĞERLENDİRDİ

Arap dünyasının ünlü yazarlardan Abdulbari Atvan, İran ve Suudi Arabistan arasında imzalanan normalleşme anlaşmasını değerlendirdi. 

Görüntülenme: 604 Tarih: 13 Mart 2023 14:19
ABDULBARİ ATVAN İRAN-SUUD NORMALLEŞMESİNİ DEĞERLENDİRDİ

İran ve Suudi Arabistan, yedi yıllık diplomatik kesintinin ardından 10 Mart’ta ilişkileri yeniden tesis etme konusunda anlaştı.

Anlaşma, iki Ortadoğu ülkesinin üst düzey güvenlik yetkilileri arasında Çin Ulusal Halk Kongresi sırasında Pekin'de yapılan görüşmelerin ardından sağlandı.

İran, Suudi Arabistan ve Çin tarafından yapılan üçlü bildiride Tahran ve Riyad’ın iki ay içinde diplomatik ilişkilerin yeniden başlatılması, büyükelçiliklerin ve temsilciliklerin karşılıklı olarak yeniden açılması konusunda anlaştıkları belirtildi.

Arap Dünyasının tanımış analistlerinden olan ve Rey el-Yevm Gazetesi Baş Editörü Abdulbari Atvan, İran-Suudi Arabistan anlaşması ile ilgili kaleme aldığı yazısında şu ifadelerde bulundu:
“Çin'in arabuluculuğunda İran ile Suudi Arabistan arasında imzalanan normalleşme anlaşması, ABD ve İngiltere'nin Fars Körfezi ve Orta Doğu üzerindeki 80 yıllık hegemonyasının yakında sona ermesi anlamına gelen stratejik bir "tsunami" idi. Bu, Çin'in Fars Körfezi ve Orta Doğu'da önemli bir stratejik oyuncu olarak rolünün güçlendiğini gösteriyor.
Riyad yönetimi, bu anlaşma sayesinde yüz milyarlarca dolarını biriktirerek gelecekteki projelerini finanse edebilir. Suudi Arabistan bu projelerin aracılığıyla mali, ekonomik ve belki de askeri bir güç haline gelebilir, bununla birlikte gelir kaynaklarını çeşitlendirme ile petrole olan bağımlılığı azaltabilir.

Tahran-Riyad ilişkilerinin yeniden tesis edilmesi, ABD ve İsrail'in bölge ve dünya çapındaki gücünün azaldığının en büyük işaretlerinden biri ve Amerikan-Siyonist ittifakı ile Fars Körfezi'ndeki zengin ülkeleri tarafından yönetilen projelerin çöküşünün başlangıcıdır.

Bu anlaşma aynı zamanda, Arap ülkelerine egemenliğini sürdürmek amacıyla İran'ın bölge için tehlike oluşturduğunu iddia eden Amerikalılar ve Siyonistlerin İran'a karşıtı tüm planlarını da çökertecek. Son 20 yılda İran kabusu ile yaşayan Siyonist İsrail, dünyadaki Yahudi lobilerini İran'la başa çıkmak için seferber etti ve İran'a karşı Arap ülkelerinden oluşan bir duvar örmeye çalıştı.

Siyonist Rejim, İran'ın nükleer programını ortadan kaldırmak için de planlar tasarlamıştı ancak tüm bu çabalar sonuçsuz kaldı. Öyle ki İran'ın Suudi Arabistan ile ilişkilerini yeniden tesis ettiğini ve iki ülke arasında tarihi bir anlaşmaya imza atıldığına tanık olduk.

Suudi Arabistan bu anlaşmadan sonra İran'ın askeri tecrübesinden yararlanmak isteyebilir. Eğer iyi niyet olursa bu konuda hiçbir bir engel yok çünkü İran hassas ve hipersonik füzelerin yanı sıra insansız hava araçları ve denizaltı üretiminde çok iyi seviyede Pakistan'ın aksine Amerikan hegemonyasına tabi değil ve kararlarında bağımsız hareket ediyor.

Suudi Arabistan, ABD ve Orta Doğu'daki tüm müttefiklerini kandırdığı gibi, işgalci rejimi de kandırdı. Amerika'nın müttefiklerinden Mısır, Fas, Ürdün ve Sudan'ı kastediyoruz. Çünkü Suudi Arabistan, Çin ve Rusya'ya yakınlaşma planını söz konusu taraflardan saklamıştır. Riyad'ın stratejik Doğu yaklaşımı, Amerika'nın dünyadaki liderliğinin sonu geldiğini ve hızla Çin ve Rusya liderliğindeki yeni dünya düzenine katılması gerektiğini savunan derin çalışmalara dayanıyor.

Bölge üzerindeki hegemonyasını sürdürmek ve zenginliğini ele geçirmek için Arap ülkeleriyle normalleşme anlaşmalarına bel bağlayan Siyonist Rejim, Suudilerin bu anlaşmalara katılmasını bekliyordu, ancak İran ve Suudi Arabistan arasında sağlanan anlaşmanın ardından Siyonist-Arap normalleşme anlaşmasının keyfi yerinde değil ve yoğun bakıma kaldırılan bir hasta gibidir.

Suudi Arabistan, Çin ve Rusya ve bunun sonucunda BRICS üye ülkeleri (Güney Afrika, Brezilya ve Hindistan) ile birleştiğinde, artık İsrail ve ABD’ye veya sözde Demir Kubbe sistemi ve Patriot füzelerine ihtiyacı kalmayacak ve bunların yerine Amerikan silahlarından çok daha gelişmiş S-500 hava savunma sistemi ve Sukhoi 35 savaş uçağını kullanabilir ve Çin'in cephaneliğinde ne sürprizler olduğunu sadece yüce Allah bilir.

Bölgedeki "karıncaların" hareketlerini bile anbean izlediklerini iddia eden ve bilgilerini cahillere satarak milyarlarca doları cebe indiren İsrail’in casusluk servisleri nerede? Bu servisler İran ile Suudi Arabistan arasındaki müzakerelerin Irak, Umman ve ardından Çin'deki ilerleyişini engellemede neden başarısız oldu? Bu sözde gelişmiş casusluk servisleri nereye gitti?

Yıllardır Arap ülkelerinin İran karşıtı Amerikan-Siyonist komplosuna katılmamasını talep ediyoruz; bu plan bölgede mezhep düşmanlığı ve fitneye dayalı yıkıcı savaşlar başlatmayı amaçlıyor. Bölgede bu tür projelerden dolayı çok zarar gördük. Komşumuz ve Müslüman bir ülke olan İran’ın medeniyeti ile kültürel ve tarihi rolü göz ardı edilemez. Neden İran'a düşmanlık yapalım ve gönüllü olarak ona karşı düşmanca planlara katılarak yüz milyarlarca doları boşa harcayalım?

ABD ve İsrail'in İran'a karşı kışkırtma ve entrika tuzağına düşen Arap ülkelerinin tavrını esefle karşılıyoruz. Bu ülkeler İran-Suudi Arabistan normalleşme anlaşmasından sonra şimdi ne diyecek? Şu anda Suudi Arabistan, ABD ekseni ve Arap karşıtı tüm projelerden çekilmek üzeredir ve Yemen'deki savaşın Yemen-Suudi Arabistan müzakereleri, esir değişimi ve ateşkes anlaşmasının sağlanmasıyla sona ermesini iki ülke arasında karşılıklı saygıya dayalı ilişkilerin kurulmasını bekliyoruz.

Suudi Arabistan stratejik olarak değişiyor ve Çin, Suudi Arabistan aracılığıyla Fars Körfezi bölgesinde ve Orta Doğu'da kilit bir aktör haline geldi ve bu da Amerikan etkisinin azalması anlamına geliyor. ABD’nin talimatıyla İran'la ilişkilerini kesen Arap ülkeleri için bir tesellisi yok. Artık bölgede tarihi bir dönüm noktasındayız ve bunun devam edip derinleşmesini umuyoruz.

İran ile Suudi Arabistan arasında imzalanan anlaşma, bölgede diyaloğa dayalı yeni bir aşamanın başlangıcı, Batı ve ABD’nin  80 yıllık egemenliği ve sömürgeciliğinin sonudur. Bu anlaşmayı destekledikleri için Çin ve yetkililerine, Tahran-Riyad müzakere sürecini başlattıkları için Umman ve Irak'a teşekkür ediyoruz. Dünyadaki yeni gelişmeler dikkatle yorumlandığında ABD’nin dünya üzerindeki hegemonyasının çöktüğü ve Araplar ile Müslüman halkların çıkarlarının her şeyden önce geldiği anlaşılır.

tesnim

Yorumlar