12 Kasım 2011’de Tahran’ın yakınındaki Melerd bölgesinde bulunan Şehit Müderris üssünde meydana gelen patlamada Devrim Muhafızları füze uzmanı Tuğgeneral Hasan Tehrani Mukaddem, bazı meslektaşlarıyla birlikte şehit oldu.
Bu olaydan sonra Şehit Hasan Tehrani Mukaddem’in adı İran'ın füze endüstrisinin babası olarak popüler oldu ve İran'ın füze endüstrisinin kurucusunun kim olduğu ve füze alanında kaydedilen ilerlemenin onun gece gündüz çabalarından kaynaklandığı belli oldu.
Şehit Müderris üssünde yaşanan patlama olayından 11 yıl geçti ve bugün balistik füze alanında bölgede üstün güce sahip olan İran İslam Cumhuriyeti dünyanın en büyük füze güçlerinden biri haline geldi.
Temmuz 2006'da Lübnan’daki 33 günlük savaşının ardından direniş cephesinin füze kabiliyeti ortaya çıktı, bunun yanı sıra İran'ın direniş cephesi güçleriyle füze alanında işbirliği yaptığına dair spekülatif haberler yayınlandı.
2006’dan beri, direniş cephesinin elindeki füzelerle ilgili birçok fotoğraf yayınlandı. Bunların çoğu İran yapımı balistik ve seyir füzeler ile benzerlikler taşıyor.
Filistin direniş gruplarının Siyonist İsrail ile yaptığı çatışmalarda “Fecr 5” roketlerinin kullanılmasıyla birlikte spekülasyon iddiası güçlendi. Lübnan Hizbullah Hareketi Genel Sekreter Yardımcısı Şeyh Naim Kasım 2014 yılında yaptığı bir açıklamada, Hizbullah’ın elindeki tüm füzelerin İran menşeli olduğunu ve 2006'dan beri Fatih 110 füzesine sahip olduklarını söyledi.
33 günlük Lübnan savaşının 13. yıl dönümünde Hizbullah Hareketi, 2006’da yaşanan çatışmada İsrail’e ait savaş gemisi Sair’in vurulduğu anı gösteren bir fotoğraf yayınladı. Bu operasyonda 120 km menzile sahip İran yapımı Nur'a benzeyen bir füze kullandı.
Son zamanlarda Kariş gaz sahası konusunda Siyonist Rejim’le yaşanan sınır anlaşmazlığı sırasında Hizbullah Hareketi, İran'ın 1000 km menzilli gemisavar füzesi Ebu Mehdi sistemine çok benzeyen bir silahın fotoğrafını yayınladı.
Böylelikle Hizbullah'ın balistik ve seyir füzeleri ile donatıldığı ve işgal altındaki toprakların en ücra noktalarını vurabileceği ortaya çıktı.
Birkaç yıl sonra Arap medyasında Suriye ordusu tarafından test edilen "Teşrin" adlı füzenin fotoğrafları yayınlandı ve bu füzenin İran'ın Fatih 110 füzesine çok benzediği aktarıldı.
Suudi Arabistan liderliğindeki Arap koalisyonunun askeri saldırılarına karşılık olarak Yemen ordusu füze birimleri ve gönüllü halktan oluşan birliklerin Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) yönelik düzenlediği sayısız operasyonlarda İHA’ların yer alması ve aynı zamanda Yemen silahlı kuvvetlerinin askeri geçit törenlerinde füzelerin sergilenmesi, Yemen yapımı İHA’ların İran İHA’larına benzediğini gösterdi. Bu konu, İran ile Direniş Cephesi arasında füze alanında işbirliğine ilişkin spekülasyon iddialarını güçlendirdi.
Savaşın ilk yıllarında önceki rejimden kalan füzeleri kullanan Yemenliler, bir sonraki adımda bu füzeleri geliştirerek karadan karaya Kahir ve Kahir M2 füzelerini ürettiler.
Ardından Sovyet Birliği yapımı Scud füzeleri Yemen’de modernize edilerek, İran'ın Kıyam füzelerine çok benzeyen ve farklı harp başlığına sahip sıvı yakıtlı balistik füze “Burkan” geliştirildi. Bu füzelerin menzilinin 800 kilometre olduğu belirtiliyor. Bu alanda ilerleme kaydeden Yemenliler yeni füzeler tasarlama ve üretme alanına girdiler. Bu sayede Yemen silahlı kuvvetleri ve gönüllü halktan oluşan güçler, sıvı ve katı yakıtlı Zülfikar, Hatim, Kasim ve Falik gibi gelişmiş füzeler üretmeye başladı. Seyir füzeleri alanında da kara saldırıda kullanılan “Kudüs” ve anti-gemi füzesi “Mandab” ve “Rubic” geliştirildi.
Ancak direnişin gücüyle ilgili dikkat çeken konu hem Yemen’deki hem de Lübnan'daki direniş güçlerinin karadan karaya, gemi savar ve balistik füzeleri ile donatılmış olmasıdır; Farklı menzilli füzeler herhangi bir gemiyi de tam isabetle vurabilecek güce sahiptir.
Direniş güçlerinin seyir ve balistik füzelerle donatılması önemlidir, çünkü birbirine çok benzeyen füzeler ve bir yandan da İran yapımı füzelere benzemektedir. Fakat İran makamları Yemen'e ve direniş cephesine füze gönderildiğini dair henüz resmi bir açıklamada bulunmamıştır. Artık gelişmiş silahlar kullanan direniş gruplarının her türlü füze ve roket üretme teknolojisine sahip olduğu görülüyor. Bu konu direniş cephesine, gerektiğinde düşmanın mevzilerine karşı ortak füzeli operasyon düzenleme yeteneğini kazandırmıştır.
Görünen o ki, Direniş Cephesi’nde entegre bir insansız hava aracı ağı kuran İran İslam Cumhuriyeti “Entegre Füze Ağı” oluşturmaya çalışıyor. Bu projenin gerçekleşmesi halinde dünyanın en önemli bölgesi Batı Asya, İran ve müttefiklerinin entegre füze ve insansız hava aracı ağının şemsiyesi altına girecek ve ABD ile bölgesel ortakları için yeni bir sorun ortaya çıkacaktır.
tesnim