Mahmut Abbas başkanlığındaki Özerk Filistin teşkilatı sözcüsü Nebil Ebu Redine Nablus’un 10 günlük kuşatması ve Siyonist rejimin başta Kudüs olmak üzere Batı Şeria’nın diğer bölgelerine saldırılarını Filistinlilere karşı topyekun savaş olarak niteledi. Bundan önce de Filistin direniş grupları bundan yeni bir intifada şeklinde söz ediyorlardı. Birkaç ay önce de Siyonist kaynaklar Batı Şeria’da yeni bir intifadanın şekillenmekte olduğu değerlendirmesi yaparak, dalga kıran adlı yeni bir operasyonu yürürlüğe koydu. Fakat bu operasyon tıpkı ateşin üstüne dökülen benzin misali direniş grupların operasyonlarını daha geniş çapta ve daha yoğunlaşmasına sebep oldu.
Filistin operasyonlarının doğası savunma amaçlıdır ve bu operasyonlar, BM Güvenlik Konseyi kararlarına göre on yıllar önce bir Filistin devletinin kurulması için Filistinlilere verilmesi gereken toprakların içinde gerçekleşiyor. Bu yüzden Siyonist rejim, Ukrayna gibi savaşın harap ettiği diğer bölgelerden gelen yeni Siyonist göçmenleri bu bölgelere yerleştirmek için bu topraklardaki yayılmacı çalışmalarının kapsamını genişletiyor veya Batı Şeria'da yaşayan Filistinlileri göçe zorlamak için onlara yeni zorluklar dayatıyor.
Buna karşı, Filistinliler savunma önlemlerinin yoğunluğunu ve kapsamını artırıyor, böylece şimdi Batı Şeria'da hiçbir direniş grubuna bağlı olmayan fakat ister İslami ister ulusal tüm Filistinli grupların desteklediği yeni direniş hareketleri ortaya çıktı ve yayıldı. Bunun en bariz örneği yaklaşık 10 gün önce Nablus'ta bir operasyon başlatan ve Arslanlar Ovası olarak bilinen grubun bir üyesi olan Uday El-Temimi'nin şehadeti ardından Filistin halkının ve tüm bu grupların dayanışma beyanıdır. Al-Tamimi operasyondan 10 gün sonra Siyonist askerlerle girdiği silahlı çatışmada şehit oldu. Onun eylemlerini takdir etmek için dün (Perşembe) bir çok ulusal ve İslami grupların çağrısı ile batı şeria’da genel grev yaşandı.
Aslında işgal altındaki Filistin topraklarındaki yeni gelişmelerin bir özelliği de, çeşitli Filistinli grupların Cezayir'deki son toplantısının ardından, birlik çağrısının duyulduğu yeni bir ulusal uzlaşma belgesinin taslağının hazırlanmasıdır; bu olay Filistin siyasi arenasındaki en önemli gelişmedir.
Direniş alanında da yeni bir gelişme yaşandı, öyle ki her direniş hareketi ister İslami ister ulusal tüm kamu tarafından olumlu karşılanarak destek görüyor.
Gerçek şu ki Batılı tarafların vaatlerini yerine getirmemesi ve Siyonist tarafın barış müzakerelerine yönelik taahhütlerini yerine getirmemesi ve yapılan müzakereleri Batı Şeria'da işgal stratejisini uygulamak için bir araç ve örtü olarak kullanması nedeniyle, Filistinliler için direnmekten başka çare kalmıyor.
Artık Filistinliler uzlaşma vaatlerinden ve Arap ülkelerinin desteğinden ümidini keserek en önemli sermayeleri yani iç vahdete yönelmiştir. El-Fetih ve Filistin Özerk Yönetimi'nin Batılı taraflardan gelen baskılara boyun eğmemeleri ve Cezayir Bildirgesi'ndeki taahhütlerine bağlı kalması koşuluyla, Filistinlilerin kaybedilen haklarının hayata geçirilmesi konusunda net bir vizyon görünüyor.
Bu alandaki bir diğer umut verici nokta ise, yaklaşık 11 yıl sonra gerçekleşen ve direniş ekseninin iki ana halkası olan Hamas ile Suriye arasındaki ilişkilerin yeniden canlanması ve yeni direniş turuna bir başka destek daha sağlanmasıdır.
parstoday