ULUSLARARASI TOPLUM KORSAN İSRAİL'İN NÜKLEER SİLAHLARINA SES ETMİYOR (ANALİZ)

İran ve İsrail'in nükleer faaliyetleriyle ilgili olarak uluslararası toplumun, özellikle Batı'nın performansı karşılaştırılınca nükleer apartheidin bir başka örneğine rastlanır. 

Görüntülenme: 616 Tarih: 11 Haziran 2022 22:41
ULUSLARARASI TOPLUM KORSAN İSRAİL'İN NÜKLEER SİLAHLARINA SES ETMİYOR (ANALİZ)

Bu bağlamda İran, nükleer silahtan arındırılmış Batı Asya projesinin kurucusu olması ve nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması NPT’nin bir üyesi olarak Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ile en fazla işbirlği yapması ve hatta bazen hüsnü niyetini göstermek için sorumluluklarından daha fazlasını yerine getirmesine rağmen batının siyasi ve medyatik tutumu ile tüm bu konuların örtbas edilmesi ve tüm bunlara karşılık İran’ın nükleer işbirliğini kısıtlamak ve hakkında yaygara koparmakla İran’dan oyun bozan ve nükleer sorumluluklarını ihlal eden bir oyuncu çizmeye çalışıyorlar.
Buna karşı Siyonist rejimin ne NPT anlaşmasını imzalamayan ve ne de şimdiye kadar nükleer merkezleri ve tesislerinin denetlenmesi için hiçbir kurumun denetçilerine izin vermemesine dair nükleer siyasetlerinin temeli gizliliğe dayanmasına rağmen bu konuların hiçbiri BM ve Batılı yetkililerin yorumlarına ve hatta bu ülkelerin medyasına yansımıyor. Tüm bunlara karşı söz konusu medyanın bu rejimden çizdiği tablo, bu rejimin tüm nükleer sorumlulukları ve taahhütlerine göre davrandığı ve şimdi de kendini başkalarının faaliyetlerini denetleyebilecek ve UAEA’nın bir denetim kolu olarak hareket edebilecek bir konumda olduğu gibidir.
Aslında, sözkonusu kurumlar bunu yaparak Siyonist İsrail'in nükleer gizlilik politikasını sürdürmeye ve nükleer apartheid'i teşvik etmeye yardımcı oldu. Fakat eğer İran’ın barışçıl nükleer faaliyetlerine karşı tutumlarının aynısını, en baştan itibaren askeri hedefler amaçlayan Siyonist rejimin gizlilik politikasına karşı sergileselerdi, çapı bölgeyi aşan ve tüm dünyaya yayılan bölgedeki bunca istikrarsızlık ve güvensizliğe şahit olmazdık.


Siyonist İsrail rejiminin nükleer politikası barışçıl amaçlı olsaydı, bunca gizlilik için bir sebep olmazdı. Bu rejimin son birkaç on yılda gizli nükleer siyaset izlemesi, Siyonist rejimin nükleer faaliyetlerinin askeri ve barışçıl olmayan doğasının açık bir kanıtıdır. Pratikte de görünürde reklamı yapılan ve haklı çıkarılmasına rağmen bu çalışmalar savunma amaçlı olmazken üstelik bu rejimin saldırgan siyaseti için bir dayanak olmuştur. Bu rejimin uluslararası ilke ve yasaları çiğnemesinin ve Filistin'le ilgili çeşitli BM kararlarını çiğnemesinin nedenlerinden biri de kuşkusuz, Batılı hükümetlerin destek ve yardımları olmadan gerçekleşemeyecek olan nükleer güce ulaşılması olmuştur.
Buna göre dünyanın ve Batı toplumun Siyonist rejime yönelik nükleer apartheid politikası, sadece nükleer boyutlarla kısıtlı olmamış, çok daha geniş sonuçları ve etkileri olmuştur. Bunlardan biri ise Filistin krizinin uzaması ve bu krizi çözmek için uluslararası ve hatta Batılı ülkelerin çabaların başarısızlığıdır, üstelik bu krizin sonuçları ise bizzat destekçi ülkeleri bile etkilemiştir. 
Nitekim İran Atom Enerjisi Kurumu başkanı Muhammed İslami dün yaptığı açıklamada, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın Siyonistlerin esiri olduğuna işaretle, Uluslararası bir kurumun gayri meşru bir rejim tarafından sömürülmesi ve prestijinin sorgulanmasının esef verici olduğunu söyledi.
İran’ın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ile tüm olumlu ve gönüllü işbirliğine rağmen Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı yönetim kurulu toplantısı geçen hafta İran’a karşı Amerika, Fransa, İngiltere ve Almanya’nın önerdiği kararı 30 ülkenin evet oyu ile kabul etti. 

parstoday

Yorumlar