SİYONİST REJİMİN YERLEŞKE PLANI (ANALİZ)

Siyonist rejim İsrail, el-Cezire TV kanalının dünyaca tanınan ve tecrübeli muhabiri Şirin Ebu Akile’yi planlı bir şekilde şehit etmesinden sadece 2 gün sonra Ürdün nehri batı yakasında 4 bini aşkın yerleşim birimli inşaat planını yayılmacı siyasetleri doğrultusunda onayladı. 

Görüntülenme: 841 Tarih: 19 Mayıs 2022 00:01
SİYONİST REJİMİN YERLEŞKE PLANI (ANALİZ)

Şirin Ebu Akile’nin terör olayı aslında sözde İsrail olarak adlandırılan 1948 işgal topraklarında ve özellikle Tel Aviv’de Filistinlilerin mükerrer operasyonlarından Siyonist rejimin aldığı yenilgilerin sadece bir intikamı sayılmıyor, aslında hedef, ister Mescid-i Aksa'ya yönelik mükerrer saldırılar, isterse işgal altındaki toprakların coğrafi ve demografik değişiminin işgal yerleşim alanları ile  devam eden yayılmacı siyasetlerinin, muhabirler tarafından dünyaya yansıtmamaları için korkutmaktı.

Yerleşim alanı, göz boyayan adının tersine işgal içinde işgaldir ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin mükerrer bildirileri uyarınca 1967 işgal topraklarını kısıtlı bir Filistin hükümetinin kurulması için Filistinlilere verilmesi yerine tam tersi, onları 1948 yılı işgal topraklarını ilhak ermeye çalışıyor. Bu bağlamda ilk etapta Filistin topraklarına bu yerleşim alanları inşa ediliyor ve bir sonraki adımda da 1948 işgal topraklarına ilhak ediliyor.

1948'de Siyonist rejimin varlığının ilan edilmesinden sonra, bu rejim toprak sınırlamaları nedeniyle her zaman stratejik derinlikten  yoksun kalmıştır. Dolayısıyla Siyonist rejimin güvenlik stratejileri tasarlanırken bu zafiyetin giderilmesi için bir yol bulunmaya çalışıldı ve yerleşim alanlarını geliştirmek ise bu alanda ana strateji olarak benimsenerek sürdürüldü.

Konu bununla bitmiyor, korsan Siyonist rejim yerleşim alanları inşa etmek veya sinsi işgal stratejilerini yürüterek batı yakada Filistinlilere ait olan arsaları birbirinden  yarı küçük adalar haline getirerek, toprak bütünlüğünü yok ederek küçük bir Filistin devletinin oluşmasını engellemeye çalışıyor.

Bunlara ilaveten, su kaynaklarının yağmalanması, başka bir sömürge yerleşim hedefi olarak izleniyor. Bu işgal yerleşim alanlarının bir çoğu verimli bölgelerde inşa ediliyor ve Filistinlilerin su ve hayati önem taşıyan diğer kaynaklara erişimi engelleniyor.

Su havzaları ise batı havzası, kuzeydoğu havzası, doğu havzası, kıyı yeraltı havzası ve el-Karmal havzalarından ibarettir. Batı havzası Cenin eyaletinin batı bölgelerinden başlar ve el-Halil eyaletinin güneybatı bölgelerine kadar devam eder. Kuzeydoğu havzası, kuzey ve kuzeydoğudaki Nablus, Cenin ve Tubas eyaletlerinden akan suların neredeyse tamamını içerir. Doğu havzası tamamen Batı Şeria'da yer almakta ve Cenin, Tobas, Nablus, Ramallah, Beytüllahim illerinin kuzey bölgelerinden el-Halil eyaletinin güneyindeki en uzak noktaya kadar akan tüm suları içermektedir. Kıyı yeraltı havzası Hayfa'nın güneyinden Negev'e kadar uzanır ve büyük bir kısmı Mısır'ın içinde bulunur. Ve el-Karmal Havzası da, Merc bin Amer Ovası'na uzanan Karmal ve Hayfa'nın tüm dağlık bölgelerini kapsar.

Kudüs kentinin tam hakimiyeti ve Batı Şeria'nın dörtte birini oluşturan Büyük Kudüs Projesi çerçevesinde Batı Şeria'nın diğer bölgelerinden ayrılması ise Siyonist rejimin yerleşimi alanları inşa siyasetini sürdürmenin bir diğer hedefidir. Böylece aşırı Siyonistlerin Mescid-i Aksa’yı yıkarak üzerine Heykel mabedini dikme rüyalarını gerçekleştirme ortamını oluşturmaya çalışıyor.

Buna göre siyonist yerleşimlerinin inşa planı, bu yerleşimlerin Batı Şeria'nın kuzeyinden güneyine doğru üç ayrı güvenlik bölgesinde uzanacak şekilde ve Kudüs çevresinde bu kenti dört taraftan kuşatarak tasarlanmıştır. Yeni yapılan yerleşim alanlarının bir çoğu bu çevrede yapılarak Kudüs kentinin batı yakanın diğer bölgelerinden koparılmasının gerçekleştirilmesine çalışılmıştır.

Hiç şüphesiz işgal yerleşim alanlarının inşa çalışmaları tüm uluslararası yasalara ve BM kararlarına aykırı olmakla birlikte Cenevre Sözleşmeleri kapsamındaki savaş suçlarının açık bir örneğidir. Cenevre sözleşmesinin 4. Şartı, 1949 yılında uzun listesinde işgalci güçlerin yasaklı olduğu bir çok konuya değiniyor, bu cümleden işgal ettikleri bölgelerde işgalci güçlerin sakinlerini bu bölgelerde iskan ettirme yasağı. BM Güvenlik Konseyi kararları veya BM Genel Kurulu da dahil olmak üzere birçok uluslararası yasa, Kudüs ve Batı Şeria'da ve işgal altındaki Filistin topraklarının tamamında Siyonist yerleşimi yasaklarken bu sürecin durması ve inşa edilen tüm işgal yerleşim alanlarının tahribini istemiştir.

BM Güvenlik Konseyi'nin 1980'deki 465 sayılı Kararı, işgal altındaki Filistin topraklarında inşa edilen Yahudi işgal yerleşim alanlarının yıkılması ve inşa çalışmalarının durdurulmasını istiyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 446, 452, 252 ve diğer bir çok benzer bildiri de benzer içeriklere sahipler.

Nitekim Uluslararası Adalet Divanı 1977 yılından beri Siyonist İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarında izlediği işgal yerleşim politikasının Dördüncü Cenevre Sözleşmesinin 49/6. Maddesine aykırı olduğunu, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyin 1979 yılındaki 446 ve 452, 1980 yılındaki 465 sayılı kararlarında da bu uygulamalarına son verilmesi çağrısının yapıldığını ve bunların Dördüncü Cenevre Sözleşmesinin ciddi birer ihlali olarak nitelendiğini belirttikten sonra, İsrail rejimi işgal yerleşim alanlarının uluslararası hukuka aykırı olarak kurulduğunu tespit etmiştir.

Fakat şimdiye kadar, Batılı ülkeler tarafından Siyonist rejimin devam eden işgal politikasına karşı koymak ve engellemek için etkili ve pratik her hangi bir adım atılmazken üstelik sosyal ve sivil toplum kuruluşlarının raporlarına göre 2018 ila 2021 yılına kadar 670'den fazla Avrupa finans kurumu ve kuruluşun, işgal altındaki Filistin topraklarında koran İsrail rejimi işgal yerleşim alanlarının inşasıyla, ilgili şirketlerle işbirliği yapıyorlar. Konu ile ilgili 25 Filistinli, bölgesel ve Avrupalı ​​kurum ve kuruluş tarafından hazırlanan raporda BM Filistin Toprakları Özel Raportörü Michael Link'in bir önsözü de yer alıyor.

Önsözde Avrupalı ​​şirketlerden, uluslararası hukuka göre gayrimeşru ve yasa dışı kabul edilen Siyonist İsrail rejimin işgal yerleşim alanlarıyla ilgili tüm yatırımları ve finansal işlemleri askıya alma çağrısı yapıldı.

Yapılan araştırmadan elde edilen bilgilere göre, bankalar veya sigorta şirketleri de dahil olmak üzere bazı Avrupa finans kurumları ve işgal yerleşim inşaatıyla ilgili olarak çalışan Siyonist şirketleri arasında doğrudan veya dolaylı olarak yürütülen finansal işlemlerde 255 milyar dolarlık (218 milyar Euro) maddi ayrıntılar yer alıyor.

Raporda aralarında Fransa ve Almanya’nın BNP Pariba ve Deutsche Bank gibi bazı bankalar ve finans kurumlarının kredi alma, hisse senedi ve tahvil satın alma işlemlerinde inşaat şirketleri ile bazı finans kurumları arasında bazı finansal anlaşmaların olduğu belirtiliyor.

Rusya’nın yaklaşık 3 ay önce Ukrayna’ya karşı başlattığı askeri operasyon sonucu bir çok Ukraynalının kentleri boşaltmaları ile birlikte Tel Aviv yönetimi aralarında Yahudilerin de olduğu Ukraynalı göçmenleri Filistin’in işgal edilen topraklarına taşıma çalışmaları ise korsan rejimin yeni işgal yerleşim alanı inşa siyasetlerini sürdürme bahanesine dönüşmüştür. Üstelik işgal rejim,i sinsi işgal stratejisini ilerletmek için Batı'nın bu savaşla ilgilenmesine ve savaşın haber manşetlerinde yer almasından  yararlanıyor. Bu yüzden eğer batılı ülkeler Ukrayna ve Rusya çatışmasıyla ilgili gösterdikleri tutumun küçük bir kısmını Siyonist rejimin yerleşim alanı inşa çalışmalarına karşı göstermiş olsalardı, ırkçı rejim uluslararası normlar ve BMGK kararlarını buna ihlal etmeye cesaret edemezdi. İşte batı dünyasının bu çelişkili tutumları, sahte rejimin dünyaca tanınan bir Hristiyan muhabire alenen düzenlediği planlı suikastın hemen ardından ve dünya kamuoyu Ukrayna olayları ile meşgul olduğu bir dönemde, yeni işgal yerleşim alanları projesini yürürlüğe koyma cesareti bulamazdı.

parstoday

Yorumlar