Bu olay Filistinliler tarafından "Nekbe" yani Büyük Felaket olarak isimlendiriliyor. Çünkü bu olay o toprakların asıl sahipleri durumundaki Filistin halkının bütün kesimleri açısından gerçekten büyük bir felaket olmuştur.
İngiliz sömürge imparatorluğu, 1917'de Filistin topraklarını işgal etmesiyle birlikte yayınladığı meşhur Balfour Deklarasyonu ile buraları işgal etmekle, yahudilerin bu topraklarda toplanıp kendi devletlerini kurmasına zemin hazırlamayı amaçladığını açıkça beyan etmişti.
Yani İngiliz sömürgeciler bu toprakları kendileri için değil uluslararası siyonizm hareketinin devletleşmesine imkan sağlamak ve böylece bu hareketin dünyanın değişik ülkelerine dağılmış durumdaki yahudileri bir araya toplayıp bağımsız devletlerini kurma ideallerinin önünü açmak için işgal etmişlerdi.
İngiliz işgalciler siyonist teşkilatlara bu imkanı vermek için, Filistin topraklarını işgal etmeleriyle birlikte yahudi göçünün de önünü açtı ve örgütlenmelerine fırsat tanıdılar. Kurdukları örgütlerin başını ise tabii ki silahlı terör örgütleri çekiyordu.
Silahlı terör örgütleri, Filistin topraklarının asıl sahiplerini göçe zorlamak amacıyla onlara yönelik muhtelif terör eylemleri gerçekleştiriyorlardı.
BM söz konusu terör eylemlerini bahane ederek ve siyonist örgütlerin taleplerini nazarı dikkate alarak, 29 Kasım 1947'de Filistin topraklarını kendince yahudilerle Araplar arasında paylaştıran 181 sayılı Genel Kurul kararını çıkardı. Bu kararda bu topraklarda, sekizde yedisini satın alma yoluyla değil de İngiliz işgalcilerin kendilerine peşkeş çekmesi yoluyla edindikleri özel mülklerinin toplam miktarı buranın %9'undan daha az olan yahudilere Filistin topraklarının %57'sini Araplara ise %43'ünü verdi. Üstelik Akdeniz'e bakan sahil kısmın çoğunu ve verimli arazilere sahip orta kısmı yahudilere, Gazze Şeridi'ni, önemli bir kısmı çöl arazisi olan Nakab Sahrası'nın güney kısmını, Doğu Kudüs'ü ve Batı Şeria bölgesini Araplara verdiğini söylüyordu.
BM'nin bu sözde "paylaştırma" kararıyla birlikte İngiliz işgalciler de siyonist terör örgütlerinin "devletleşmesinin" önünü açmak amacıyla hızlı bir şekilde Filistin topraklarından çekildi.
İngilizlerin Hayfa'daki son askeri birliklerinin çekilmesiyle beraber siyonist terör grupları da 14 Mayıs 1948 tarihinde "İsrail" adında bir işgal devletinin kuruluşunu resmen ilan ettiler.
İşgalci Siyonistler bunu bir "bağımsızlık" olarak nitelendiriyorlar. Oysa İngiliz sömürgeciler o toprakları zaten onlar için işgal etmişti ve altın tepsi içinde de kendilerine sundu. Siyonist terör örgütlerinin devletleşmesi de gerçekte bir bağımsızlık kazanımı değil işgalin el değiştirmesiydi. İngiliz işgalciler zaten amaçlarına uygun bir şekilde uluslararası siyonizmin burada gayri meşru devletini kurmasına imkan sağladı ve bu da Filistin topraklarının asıl sahiplerinden tamamen gayri meşru yöntemlerle zorla alınmasıyla gerçekleşti.
İşte bu yüzden bu olay gerçekten büyük bir felakettir. Sadece Filistin için değil tüm insanlık için tam anlamıyla büyük bir felakettir. Çünkü bu olayda uluslararası emperyalizm ile uluslararası siyonizmin ittifakıyla bütün insani, ahlaki ve hukuki değerler ayaklar altına alınmıştır.
Öyle bir büyük felaket ki 74 yıldan beri hiç kesintiye uğramadan devam ediyor. Öyle bir felaket ki gerçeğin peşine düşen fedakar gazetecileri yüzlerinden vurarak katlettikten sonra cenazelerinin kaldırılması için tören düzenlenmesine bile tahammül edemiyor. Haklarını isteyenlerin ve gerçekleri gün yüzüne çıkarmaya çalışanların sadece dirilerinden değil ölülerinden bile rahatsız oluyor. Yaşayan insanları katletmekle yetinmeyip onların tabutlarına dahi saldırıyor.
Bugün 74. yılında o vahşi kimliğini değiştirmeyen katil işgalcinin bu topraklarda varlığını sürdürüyor olması insanlık açısından gerçekten büyük bir felakettir!
Ey insanlık! Neredesin? Ne zaman bitireceksin bu Büyük Felaketi?
Filistin Enformasyon Merkezi