EMİN GÜNEŞ'TEN KUDÜS GÜNÜ DEĞERLENDİRMESİ (RÖPORTAJ)

Tüm dünyada ve İslam ülkelerinde Kudüs Günü, Filistin davasına destek, Filistin halkına destek ve işgalci rejim İsrail’i protesto etmek amacıyla kullanılıyor. 

Görüntülenme: 928 Tarih: 28 Nisan 2022 16:20
EMİN GÜNEŞ'TEN KUDÜS GÜNÜ DEĞERLENDİRMESİ (RÖPORTAJ)

Kudüs Günü  aslında bir yürüyüş ve bir protestodur. Kudüs Günü İslam ümmeti ve direniş hareketlerinin Siyonist rejime olan nefret ve protestolarını göstermek için yapılan yürüyüş ve haykırıştır.

Bugünün ne olduğunu, nasıl ihya edilmesi gerektiğini ve neler yapılması gerektiğini İslami camianın yakından tanıdığı Avukat ve aktivist Emin Güneş’e sorduk.

İsrailpost.com adına yapılan bu röportajı okuyucularımızın istifadesine sunuyoruz.

        DÜNYA KUDÜS GÜNÜ

1-Dünya Kudüs günü, merhum İmam Humeyni’nin 7 Ağustos 1979’da Dünya Müslümanlarına şu hitabıyla ilan edilmiştir:

''Ben uzun yıllar boyunca gasıp İsrail tehlikesini Müslümanlara hatırlatıp durdum; bugünlerde Filistinli bacı ve kardeşlerimize karşı saldırılarını artırmış durumda. Bilhassa Güney Lübnan'da; Filistinli savaşçıları ortadan kaldırabilmek için evleri teker teker bombalıyorlar. Ben bütün Müslüman devletler ve dünya Müslümanlarından bu gasıp ve destekleyicilerinin ağzının payını verme amacıyla birleşmelerini istiyorum. Keza bütün dünya Müslümanlarına; Filistin halkı için kader belirleyici olabilecek olan ve Kadir günlerinden de sayılan mübarek Ramazan ayının son Cuma gününü ‘Kudüs Günü’ olarak seçip bu günü Müslüman Filistin halkının kanuni haklarını destekleme konusunda dünya Müslümanlarının milletlerarası dayanışma günü olarak belli program ve merasimlerle geçirmeyi öneriyorum. Allah Teâlâ'dan Müslümanları küfür ehline galip kılmasını dilerim.''

 

2-Günün amacı, işgalci gasıp rejime ve destekçilerine ağzının payını vermek, bu amaçla dünya Müslümanlarının dayanışma içerisinde birlikte hareket etmeleri olarak açıklanmıştır.

Nihai hedef işgal altındaki Mescidi Aksa’yı ve bütün Filistin coğrafyasını özgürlüğüne kavuşturmaktır.

Dünya Kudüs gününün amaçları dikkate alındığında fasılasız bir faaliyeti gerektirdiği çok açıktır. Zira işgal her gün, gasp, zulüm, işkence, tutuklamalar her gün; ama buna karşı eylem bir gün olamaz.

Esasen Kudüs’ün nasıl özgürleştirileceğini merhum Necmeddin Erbakan şu veciz ifadesi ile açıklanmıştır. “İsrail ancak güçten anlar”. Kudüs meselesi bir kavmin veya devletin değil bütün ümmetin meselesi olduğu için ümmet çapında bir silahlı kuvvetin sırf bu amaç için oluşturulması gerekir.

Ümmetin yüreği Kudüs için yanıp tutuşurken maalesef yöneticiler kendi iktidarlarının bekası için gasıp rejimle beraber hareket etmektedirler. Şimdilik devlet düzeyinde bu görevi üstlenen yani “Kudüs gücü” adıyla silahlı bir ordu hazırlayıp faaliyete sokan sadece İran İslam Cumhuriyetidir. Ancak hemen her devlette Kudüs’ün Özgürlüğü için canını malını esirgemeyen topluluklar mevcuttur. Bunların bir kısmı silahlı olup direniş cephesi içinde yerlerini almışlardır.

Hâlihazırda direniş cephesinin muhtelif coğrafyalarındaki silahlı örgütlerin neredeyse tamamı işgalci Siyonist rejimi vuracak menzilli silahlara sahip bulunuyorlar. Yapılacak topyekûn bir saldırıda İsrail füze manyağına çevrilecek ve elindeki son teknoloji mühimmat sadece ganimet olarak direnişin envanterine dâhil olacaktır.

 

3-Belki dünya Kudüs gününde bir yıllık çalışmaların semeresi gözden geçirilir, geniş halk kitlelerinin katılımı ile kör ve sağır dünyanın gözüne sokmak için ses getiren eylemler yapılabilir.

Kudüs’ün özgürlüğünün önündeki dâhili engeller ırkçılık ve mezhepçilik hastalıklarıdır. Bu hasta toplulukların hastalıklarını umuma yaymaları engellenmelidir. Mesela Kudüs’ün özgürlüğü konuşulurken tarihe gidip Selahattini Eyyubi’yi konuşmak işgalci Haçlıyı gündem edip işgalci Yahudi’yi ıskalamak kasıt değilse buram buram cehalet kokmaktadır. Zira Selahattin Allah cc ondan razı olsun Haçlının işgaline son vermiştir ama Kudüs’ten kovulmuş bulunan Yahudileri yeniden Kudüs’e yerleşmelerine izin vermiştir. Hâlbuki Kudüs’ü Hz. Ömer’e bir ahitname ile teslim eden Hristiyanlar buraya Yahudilerin girişine izin verilmemesini şart koşmuşlar ve bu şart Hz. Ömer tarafından kabul edilmiştir. Yani Selahattin’in uygulaması Hz. Ömer’in imzaladığı ahitnameye muhalif olmuştur.

Selahattin’den söz ederek zamanın Selahattinlerini gizlemek, gözden kaçırmak bu davaya hizmet olamaz. Kudüs anlatılacağı zaman Selahattin; Selahattin anlatılırken de sıklıkla Kürt ve Şafii olduğunu vurgulamak mezhebi ve kavmi öne çıkarmak bu davaya fayda yerine zarar verir. Kudüs ve Selahattin gündem edildiğinde Selahattin’in Kudüs özgürleşmeden gülmeyeceği sık sık vurgulanır. Ama dünya Kudüs gününü ilan eden ve bu amaçla silahlı güç oluşturup bu uğurda gençlerini feda eden İmam Humeyni’nin Kudüs’ten bir şehit haberi geldiğinde günlerce yemekten kesildiği neden anlatılmaz ve bilinmez.

Bizim beklentimiz devletlerimizin Kudüs uğruna verdikleri şehitlerle yarışmalarıdır. Bir Müslüman mensubu olduğu devletin Kudüs uğruna verdiği şehitlerin sayısı ile övünmelidir.

Bu alanda mahcubuz, bir tek şehidimiz olmadığı gibi şehitlerin gazilerin ve mücahitlerin elinde ülkemiz menşeili bir mermimiz dahi yok.

 

/Röportaj: Murat Nazlı

/İsrailpost-Avukat Emin Güneş

Yorumlar