Türkiye ile işgalci İsrail rejimi arasındaki “normalleşme” sürecine dair dikkat çeken ifadeler kullanan Huveys, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a çağrı yaptı. Hatice Huveys, Erdoğan’ın Herzog ile yapmış olduğu görüşmeyi reddettiklerini dile getirirken, “İsrail, sadece işgalci ve katildir. İsrail ile normal bir ilişkimizin olması söz konusu değildir. Bu sebeple Sayın Erdoğan’dan politikasını yeniden gözden geçirmesini rica ediyoruz” dedi.
Filistin için destansı bir mücadele vermelerine rağmen ortaya koydukları çabanın yeterli olmadığını söyleyen Hatice Huveys, “Aksa’nın özgürleştirilmesi için yaptıklarımızı çok az görüyor ve biz şunları şunları yaptık derken utanıyoruz... Çünkü yaptıklarımızı yeterli görmüyoruz. Aksa, özgürleştirilmesi için daha fazlasına ihtiyaç duyuyor. Evlatlarımızla, canımızla, kanımızla ve tüm gücümüzle ve vaktimizle daha fazla direniş göstermemiz ve çalışmamız gerekiyor” diye konuştu. Millî Gazete’ye vermiş olduğu röportajda İslam ümmetinin vahdetinin gerekli olduğunun altını çizen Huveys, halihazırda Mescid-i Aksa’ya girmesinin yasak olduğunu da sözlerine ekledi.
Röportajın devamı şu şekilde:
Öncelikle sizin gibi değerli bir direnişçi ile röportaj yapabildiğim için çok memnunum ve size teşekkür ediyorum. Mescid-i Aksa’yı koruma adına çok değerli bir mücadele veriyorsunuz. Verdiğiniz mücadeleyi kısaca anlatabilir misiniz?
Kudüs’te ve Mescid-i Aksa’daki mücadelemiz toplumsal bir mücadeledir. İbadet ve Aksa’ya yakın olma yoluyla bu mücadeleyi veriyoruz. Rabbimiz Allah (C.C.) Ali İmran Suresi 200. Ayet’inde bizlere şöyle buyuruyor: ‘Ey iman edenler! Sabredin; sabır yarışında düşmanlarınızı geride bırakın; cihat için hazırlıklı olun ve Allah’tan sakının ki kurtuluşa eresiniz.’ Mescid-i Aksa’daki varlığımız, onu korumamız ve savunmamız ancak ribat (nöbet) ibadeti yoluyla mümkündür. Bu nöbetin belli bir vakti yoktur ve daima gerçekleştirilmelidir. Ama bazı vakitler var ki; Siyonistlerin ve işgalci yerleşimlerin Mescid-i Aksa’ya baskınlar düzenlediği zamanlar gibi, bu vakitlerde nöbetimize daha fazla odaklanıyoruz. İşgalciler ribatların Mescid-i Aksa’yı korumada büyük bir etkisi olduğunu görünce, biz nöbetçilere adeta savaş açtı. Başlangıçta, ilim ve sohbet gruplarımızı yasakladılar. Daha sonra bizleri kanun dışı olarak yaftaladılar. Bizleri kanun dışı olarak görür görmez bizleri Aksa’dan kovmaya, uzaklaştırmaya çalıştılar. Rabıt ve murabıt ile alakalı kim var kim yok ise ister kadın ister erkek olsun, saldırıya ve tutuklanmaya maruz kaldı. Bu dönemden sonra işgalciler daha da katılaştı. Kendi bayramlarında, bizleri Aksa’dan uzaklaştırıp, soyutlamaya çalıştılar. Kadın ve çocukların Aksa’ya girişini yasaklayıp sadece yaşlıları içeri almaya başladılar. Yahudi bayramlarında, işgalcilerin Aksa’da sayıları Müslümanlardan daha fazla olmaya başladı. Bununla birlikte işgalci İsrail, bizlere uzaklaştırma cezaları uyguladı. Bu cezalar bazen haftalar bazen de aylar sürebiliyordu. Ama son dönemde bu uzaklaştırma cezalarını 6 aya kadar uzattılar. 6 aylık uzaklaştırma cezası bitince, hemen ardından başka bir 6 aylık uzaklaştırma cezası daha uyguluyorlar. İşgalci İsrail, Mescid-i Aksayı koruyan ve kollayan ne kadar unsur varsa ki bunların arasında, şeyhler, alimler, hocalar, vaizler, imamlar, hatipler, temizlik görevlileri vs. var, hepsini zamansal ve mekansal olarak uzaklaştırdılar... Hali hazırda ben Aksa’dan uzaklaştırılmış bulunmaktayım. Aksa’ya girmem yasaklandı. Biz rabıtların Aksa’daki varlığı baskın yapan işgalci yerleşimlerin güvenliğini tehdit ediyormuş ve rahat olamıyorlarmış orada... Bizim Aksa’daki varlığımız orada kaosa sebebiyet veriyormuş... Tüm ithamlardan uzak olduğumuzu belirtmek istiyorum. Bu ithamlarla, Müslümanların Aksa’da cemaatle namaz kılmalarını, Kur’an okumalarını, ilim sohbetleri düzenlemelerini yasaklamayı amaçlıyorlar. Bizi uzaklaştırarak, işgalcilerin oradaki varlığını artırmayı ve daha fazla baskın yapmayı amaçlıyorlar. Bizim varlığımızın, Aksa’da toplanmamızın kaosa sebebiyet verdiğini iddia ederek, bizi Aksa’da uzaklaştırmaya çalışıyorlar.
“ÜMMETİN VAHDETİ, KURTULUŞUMUZA SEBEP OLABİLİR”
Son olarak, Filistin’in özgürlüğe kavuşması doğrultusunda vahdetin önemi nedir?
Selahaddin Eyyubi, (Allah rahmet eylesin) vahdetin önemini idrak ederek, Kudüs’ü fethedip özgürlüğüne kavuşturdu. Biz bir olduğumuz sürece, Allah (C.C.) bizim hedefimize ulaşmamızda bizlere yardımcı olacaktır. Ümmetin vahdeti, kurtuluşumuza sebep olabilir. Eğer birbirimizden ayrı düşersek, herkes kendi çıkarının derdine düşerse, kendi ülkesinin çıkarını düşünürse, Mescid-i Aksa’yı özgürlüğüne kavuşturamayız.
Filistinliler olarak İsrail’in birçok zulümleriyle karşı karşıyasınız. Tüm bunlara rağmen yenilmemeyi, dik durmayı nasıl başarıyorsunuz?
Mescid-i Aksa mübarek olduğu kadar, ihtişamlı ve değerlidir. Aksa için yaptıklarımız az bile kalır. Mescid-i Aksa’nın özgürleştirilmesi için canımızla, kanımızla, malımızla, cihadımızla çalışmamız gerekiyor. Filistin’i, Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı özgürlüğüne kavuşturmak için her mücahid, her mücahide, her Filistinli canla başla bu direnişin içinde yer almalı ve yer alıyor da... Aksa için ödediğimiz bedel tüm yaptıklarımıza rağmen az kalıyor. Aksa’nın özgürleştirilmesi için yaptıklarımızı çok az görüyor ve biz şunları şunları yaptık derken utanıyoruz... Çünkü yaptıklarımızı yeterli görmüyoruz. Aksa, özgürleştirilmesi için daha fazlasına ihtiyaç duyuyor. Evlatlarımızla, canımızla, kanımızla ve tüm gücümüzle ve vaktimizle daha fazla direniş göstermemiz ve çalışmamız gerekiyor
Filistin’in özgürlüğe kavuşması doğrultusunda, Türkiye’den beklentileriniz nelerdir?
Türkiye’den Filistin’in ve Kudüs’ün özgürleştirilmesi doğrultusunda çok şey bekledik ve halen bekliyoruz. Hakikaten Türkiye, hem yönetimi hem de halkı ile Filistin davasına olan desteğinden ödün vermedi. Yani maddi ve manevi olarak destekledi ve birçok panel, oturum ve çalışmaya imza attı. Sayın Erdoğan’ın, işgalci İsrail Cumhurbaşkanı ile görüşmesini reddediyoruz ve kendisinden bu adımı ve politikasını düzeltmesini rica ediyoruz. Tüm Filistin aşıkları ve direniş sevdalıları gibi, bizim görevimiz de atılan bu yanlış adımı düzeltmek, onunla yüzleşmek ve tüm kalbimizle reddetmektedir. Bizlerin işgalci İsrail ile ilişkileri yeniden canlandırmak gibi bir durumumuz olamaz. Çünkü İsrail sadece işgalci ve katildir. İsrail ile normal bir ilişkimizin olması söz konusu değildir. Bu sebeple Sayın Erdoğan’dan politikasını yeniden gözden geçirmesini rica ediyoruz.
BEKİR ŞİRİN/MİLLİ GAZETE