EL-HADİD BELEDİYE BAŞKANI: FİLİSTİN YÖNETİMİ İBRAHİM CAMİİ KATLİAMINI MEŞRULAŞTIRDI

İşgal altındaki Batı Şeria’da yer alan El-Halil şehri Belediye Başkanı Teysir Ebu Suneyne, Filistin Yönetimi'nin işgal rejimiyle imzaladığı ‘Asker Konuşlandırma Protokolü’ olarak bilinen El-Halil Anlaşması'nın, El-Halil'deki İbrahim Camii'nde işlenen katliamı meşrulaştırdığını söyledi.  

Görüntülenme: 925 Tarih: 15 Mart 2022 13:27
EL-HADİD BELEDİYE BAŞKANI: FİLİSTİN YÖNETİMİ İBRAHİM CAMİİ KATLİAMINI MEŞRULAŞTIRDI

İşgal altındaki Batı Şeria’da yer alan El-Halil şehri Belediye Başkanı Teysir Ebu Suneyne, Filistin Yönetimi'nin işgal rejimiyle imzaladığı ‘Asker Konuşlandırma Protokolü’ olarak bilinen El-Halil Anlaşması'nın, El-Halil'deki İbrahim Camii'nde işlenen katliamı meşrulaştırdığını söyledi. 

Filistin gazetesine röportaj veren Belediye Başkanı Ebu Suneyne, işgalci İsrail’in 1994 yılından sonra camide yaptığı uygulamaların tek taraflı olduğunu, 1997 yılında imzalanan anlaşmayla da bunun artık bir realite haline geldiğini söyledi. 

25 Şubat 1994 tarihinde Ramazan ayının 15'inde, Cuma günü sabah namazında, işgal ordusu ve bazı yerleşimcilerin himayesinde İbrahim Camii'ne baskın düzenleyip cemaati otomatik silahlarla tarayan bir Siyonist, 29 kişiyi şehit ederken 150 kişiyi de yaraladı. Saldırıdan sonra cemaat tarafından yakalanan saldırgan öldürüldü. 

Ebu Suneyne açıklamasında, İbrahim Camii'nde meydana gelen katliamı bağımsız değerlendirmemek gerektiğini, geçmişle irtibatının olduğunu, ırkçı rejimin Filistin toprakları üzerinde inşa edilmesinden sonra devam eden katliamların bir halkası olduğunu hatırlatarak, katliamların işgalcinin üzerinde inşa edildiği bir düşünce olduğunu, bunun ise Filistin topraklarında Filistin halkını yok saymaya dayandığını söyledi. 

Neden İbrahim Camii?

El-Halil Belediye Başkanı Ebu Suneyne devamla “Peki neden İbrahim Camii? Çünkü İbrahim Camii Filistin’de Mescidi Aksa’dan sonra gelen sembol bir camidir. Cami, işgal neticesinde tehlike altında olan Uluslar arası İnsanlık Mirası listesine kaydedilmiştir” dedi.

Sözlerini şöyle sürdürdü:

“İşgalci İsrail, İbrahim Camii üzerinden  kültürel mirası tezvir etmek ve kendisinin bu topraklarla ilişkisinin olduğunu kanıtlamak için yıllarca yapmaya çalıştığı gibi, dünyayı yanıltmak ve ikna etmek istiyor. Fiilen toprağın altını üstüne getirdi. Ancak bu topraklarla ilişkisini kanıtlayacak bir esere rastlamadı. O nedenle bu kez dini mirasa yöneldi ve İbrahim (a.s)’e kendini nispet etmeye başladı. Halbuki peygamberimiz Hz. İbrahim onlardan ve yaptıklarından beridir.”

Katliamın Sonuçları

Ebu Suneyne verdiği bilgide devamla, “İşgal güçleri katliamdan sonra İbrahim Camisi'yle El-Halil'in Eski Şehir kısmını altı ay süreyle, katliamı soruşturma bahanesiyle kapattı. Tek taraflı olarak soruşturma komisyonu kurdu. Komisyonun çalışmaları El-Halil şehrini ve halkını cezalandırmakla sonuçlandı.”  dedi.

Sözlerini şöyle sürdürdü: 

“İşgal rejimi İbrahim Camii'ni fiili olarak cami ve sinagog şeklinde ikiye böldü. Caminin tamamı ise yılda sadece on gün Müslümanlara, on gün de Yahudilere açılıyor. Buranın Yahudileştirilmesi ve tamamıyla ele geçirilmesi için Yahudilere buranın %60’ına hükmetme hakkını veriyor. Yine şehrin ana caddelerini kapatan işgal rejimi, askeri talimatlarla buradaki 550 iş yerini de kapattı. Caddelerin kapatılması neticesinde vatandaşların alışveriş yapamamaları nedeniyle kapatılan iş yeri sayısı ise 1500 civarında. Daha önce burada üretici olan, kendilerine ve topluma katkı sağlayan buradaki esnaf yardıma muhtaç hale geldi.”

İbrahim Camii katliamının Filistinliler tarafından neden işgal rejimine karşı öne çıkarılmadığını garipsediğini belirten Belediye Başkanı, “Bunun tersi oldu. Zira işgal rejimi bunu siyasi olarak kullandı. El-Halil Anlaşması olarak bilinen protokolle Filistin Yönetimi'ne oldukça ağır şartlar dayattı ve bununla caminin bölünmesini kabul ettirdi. Daha önce söylediğim gibi şimdi de söylüyorum. İmza atan şahısların yerinde olsaydım, El-Halil’in Ez-Zaviye kapısında idam sehpasını kurar kendimi asardım. El-Halil Anlaşması'na imza atan bununla El-Halil halkının düştüğü musibet ve zararı biraz hissetseydi kendini sorgular ve bunun neticesinde kendine ateş edip intihar ederdi. Çünkü bununla insanlara verdiği zarar çok büyüktür. Bunun telafisi asla mümkün değildir.” dedi. 

Siyonist işgal güçlerinin işgal altındaki Batı Şeria’da bulunan El-Halil şehrinde konuşlandırılması için 15 Ocak 1997 tarihinde işgal rejimiyle Filistin Yönetimi arasında Askerleri Konuşlandırma Protokolü adıyla anlaşma imzalandı. Anlaşmayla şehir ikiye bölündü. H1 bölgesi olarak tanımlanan ve El-Halil şehrinin %80’ini teşkil eden bölge Filistin Yönetimi'nin idaresine bırakılırken, geri kalan ve H2 diye isimlendirilen %20’lik kısmı ise şehir tamamıyla Filistin Yönetimi'ne bırakılıncaya kadar işgal güçlerinin otoritesine bırakıldı. 

Protokolde Şehitler Caddesi'nin Filistin araçlarına açılması, Merkez Hal’in açılması ve buranın perakende pazara dönüştürülmesi, Filistin tarafının şiddeti önlemesi ve işgalci İsrail tarafıyla güvenlik işbirliğini güçlendirmesi gibi maddeler de yer alıyordu. 

Felaket Getiren Anlaşma

El-Halil Anlaşması'nın şehrin kalbine yerleşmiş olan Yahudi yerleşimcilerin varlığını koruduğunu hatırlatan El-Halil Belediye Başkanı Ebu Suneyne, işgalcinin Yahudi yerleşimcilerin bulundukları noktaları kapatma nedenlerinden birinin bunlar olduğunu, şehirdeki varlıklarının ise %35’e dayandığını söyledi. 

Ebu Suneyne devamla, “Şehrin üçte ikisi anlaşma neticesinde güvensiz hale geldi ve hükümetin kontrolünden çıktı. Çünkü burası işgalcinin yetki ve otoritesine bırakıldı. Aynı şekilde anlaşma şehrin ekonomisini ve ticaret hareketini de felç etti. Belediyenin vatandaşa sunduğu hizmetleri aksattı. Bunun yanı sıra anlaşma bölünmenin çok derin bir şekilde yerleşmesine neden oldu. İşgalcinin kontrolündeki bölge kanun kaçaklarının sığınağı haline gelmiştir. Yine burası, şehrin geri kalan kısmı için silah ve mühimmat kaçakçılığının kaynağı haline gelmiştir.” dedi. 

Anlaşmanın şehirde sosyal bölünmenin meydana gelmesine neden olduğuna dikkat çeken Ebu Suneyne, işgalcinin kontrolündeki bölgelere Filistinlilerin giremediğinden buradakilerle evlenemediklerini, bunun da Filistin toplumu için oldukça tehlike arz ettiğini ifade etti. 

Anlaşmanın sebep olduğu zarar ve tahribatı saymaya devam eden Ebu Suneyne, “El-Halil Anlaşması'yla Filistin Yönetimi'nin razı olduğu maddeler ve uzlaşı Filistin halkının maneviyatını yıktığı gibi, gençlerde direniş ve devrim ruhunu da yok etti. Filistin’de devrim ve intifada zamanında hain ve işbirlikçiler, kendilerini gizleme ihtiyacı hissediyorlardı. Şimdi ise, bunların komutan, lider ve yetkili olduklarını görüyoruz. İnsanları şahsi çıkarları için kullanıyorlar. Bu ise büyük bir musibettir.” ifadesini kullandı. 

Sözlerini şöyle sürdürdü: “Filistin Yönetimi El-Halil şehrinin hiçbir bölgesinde gerek sivil alanda gerekse güvenlik düzleminde görev ve sorumluluklarını yerine getirmemektedir. Allah halkımıza yardım etsin. Düşmana karşı gerçek bir devrim ve savaşa girdi. Bu yolda binlerce şehit verdi. Ancak bugün şehitlerin kanı üzerinde ticaret yapmak ve hızlı bir şekilde bundan yararlanmak isteyenler var. Yine Filistin Yönetimi İbrahim Camisi'yle, kadim belde ve El-Halil şehrindeki halkımızı koruma noktasında da kusurlu davranıyor. Bu, Filistin Yönetimi'nin takip ettiği yöntemin bir sonucudur. İnsanların düşmana karşı direnişlerini desteklemek, onların hayatını kolaylaştırmak ve hizmet kalitesini yükseltmekle olur. Ancak bu şekilde onların direnişi güçlendirilebilir. Bugün sosyal, psikolojik ve ekonomik zor şartlar nedeniyle binlerce Filistinlinin isteyerek El-Halil şehrinden göç ettiğine şahit oluyoruz.” 


Filistin Enformasyon Merkezi

Yorumlar