Dünya Kudüs Haftası Yüksek Komitesi, alimlerin işgal altındaki Filistin'in bağımsızlığı için sürdürülen direniş etrafında birleşmeleri çağrısında bulundu. Bu arada muhtelif İslam beldelerinde davetçilerin şer'i açıdan konuyu daha köklü bir şekilde ortaya koymalarının ve işgal rejimiyle ilişkilerin normalleştirilmesinin tehlikesini açıklamalarının önemine dikkat çekildi. 

Dünya Kudüs Haftası Yüksek Komitesi, 25 Şubat-4 Mart arasında düzenlenen ve 45 ülkeden 360 sivil toplum kuruluşunun destek verdiği Dünya Kudüs Haftası'nın kapanışı münasebetiyle İstanbul'da yayınladığı kapanış bildirisinde Kudüs'e sahip çıkmak için direnenleri, burada murabıt olarak mücadele edenleri gönülden selamladığını dile getirdi. İlim adamlarının ve onlarla birlikte tüm İslam ümmetinin, siyonist düşmana karşı örnek bir tavır sergileyen, onu durdurmayı başaran bu direnişin etrafında birleşmesinin gerekliliğine dikkat çekti. 

Bildiride, Filistin davasının tüm İslam ümmetinin ortak davası olduğu, her Müslümanın ve her özgür insanın gönlünde yer etmesi gerektiği dile getirildi. Kudüs'ün sadece Filistinlilerin mülkü veya hakkı olmadığı, tüm İslam ümmetinin ortak mülkü olduğu, siyonist egemenliğin ise gasp edici, işgalci bir egemenlik olduğu, onun sadece Filistin'e ve buranın halkına değil tüm ümmete düşman olduğu vurgulandı. 

Bazı kurumların politik, ekonomik, akademik ve kültürel alanda siyonist işgalciyle ilişkileri normalleştirmek için koşuşturmalarının ise Allah'a, peygamberine ve tüm müminlere ihanet olduğu ifade edildi. 

Dünya Kudüs Haftası her yıl hicri kameri takvime göre, içinde İsra ve Mirac gecesinin ve Selahaddini Eyyubi'nin Kudüs'ü fethetmesinin yıl dönümünün bulunduğu Receb ayının son haftasında düzenleniyor. 

Filistin Enformasyon Merkezi