TEL AVİV VE RİYAD HİZBULLAH'A KARŞI KOMPLO KURUYOR (ANALİZ)

Suudi Arabistan'ın Beyrut Büyükelçisi Velid el-Buhari’nin Hizbullah’ın imajını zedeleme girişimi Suudilerin Siyonistlerle diplomatik ilişkiler kurduğunun bir işaretidir. 

Görüntülenme: 855 Tarih: 13 Ocak 2022 15:15
TEL AVİV VE RİYAD HİZBULLAH'A KARŞI KOMPLO KURUYOR (ANALİZ)

Lübnan merkezli Al Akhbar gazetesinde yayınlanan bir yazıya göre, Suudi Arabistan'ın Beyrut Büyükelçisi Velid el-Buhari’nin Siyonistlerce İsrail’in askeri ve siyasi kurumlarına büyük bir tehdit olduğu söylenen Lübnan Hizbullah Hareketi’ni Arap ülkelerinin güvenliğine yönelik bir tehdit olarak tanımlaması hiç tesadüf değildir. Bu Al-i Suud rejiminin işlevsel rolünün İsrail rejimiyle normal işbirliği yapmaktan belirli görevleri yerine getirmeye yöneldiğini  göstermektedir.

İsrail rejiminin güç dengelerinin değişmesi sonucu bu misyonları yerine getirememesi nedeniyle Suudi Arabistan, Siyonist Rejim’in vekili ve savunucusu rolü üstelenir. Çünkü bu güç denklemleri İsrail rejiminin derinliğini tehdit etmektedir.

Suudi Arabistan tüm bunları, muazzam servetiyle finansal, siyasi ve güvenlik desteği almak ve aynı zamanda  Lübnan ve bölgedeki direnişe karşı koymak için yapmaktadır.

Bölgesel gelişmelerin seyri, Riyad-Tel Aviv ilişkilerini gizlilikten çıkarıp her düzeyde geliştirilmesini sağlayacaktır. İki rejimi bu yönde yönlendiren etkenler arasında direnişe karşı birçok seçeneğinin sonuç vermemesi ve direnişin Siyonist Rejim’in iç güvenliğini, ABD'nin bölgedeki çıkarlarını ve etkisini tehdit eden bölgesel bir güç olarak ortaya çıkmasıdır. Buna ek olarak, ABD’nin kendisini Çin tehdidine karşı koymaya adamak için bölgedeki varlığını azaltma eğilimindedir ve çıkarları ile kaderi aynı olan güçlerin ortak tehditlere karşı birlikte çalışması doğaldır ve ortaya çıkması daha uzun sürebilecek stratejik ittifaklar düzeyinde birlikte çalışırlar.

Ancak İsrail-Suudi Arabistan ilişkilerinin özelliği, bölgenin son yıllarda tanık olduğu yeni koşullardan kaynaklanmamasıdır. Gerçi bu koşulların Riyad-Tel Aviv ilişkilerinin pekişmesine katkı sağladığını unutmamak gerekir. Bu konudaki ilk resmi açıklamada Siyonist Rejim’in ilk Başbakanı "David Ben-Gurion" tarafından yapılmıştır. Ona göre Suudi Arabistan geçmişte bile gerçek bir düşman değildi. Bu nedenle Ben-Gurion, Al-Suud rejimini düşman listesinden çıkarmak istedi.Bu eski Siyonist Başbakan’ın Suudi rejiminden memnun olduğunun bir işaretidir.

Suudi Arabistan ve İsrail'in birçok ortak özelliği var. Her ikisi de sömürgeci bir devlet olan İngiltere'nin kontrolü altındayken tarihi bir süreçte ortaya çıktı. Ve şimdi Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) şemsiyesi altındadır. Bunun için eski İngiliz stratejisinin ve daha sonra ABD stratejisinin gereklilikleri göz önüne alındığında, Suudilerin işlevsel rolünün Siyonist rejimin iç güvenlik çıkarlarını tamamlaması doğaldır.

Mısır ve İsrail arasında Camp David Sözleşmesi imzalandıktan sonra Suudi Arabistan "Prens Fahd" projesiyle İsrail'in Filistin'i işgalini meşrulaştırma görevini üstlendi. Suudi Arabistan, İsrail'in 2006'da Hizbullah'a karşı açtığı savaşta Siyonist Rejim’i destekledi. Siyonist Rejim’i sınırlayan ve rolünü kısmen etkisiz hale getiren caydırıcı denklemlerin ardından Suudilerin fonksiyonu değişmiştir.Terörist devşirmeye yenilmez ülkelere karşı yıkıcı politikalar yürütülmeye başvurmuştur. Kısacası tüm bunlar Suudi Arabistan’ın özellikle İsrail'in stratejisine paralel olarak tamamlayıcı bir rol oynamak için son on yıllarda izlediği politikalardır.

Öte yandan İsrail, tüm bu aşamalarda Suudi Arabistan’ın bölgesel rolünden yararlandı. İsrail’e düşmanca davranan Suudilerin düşmanı olarak sayıldı. Bununla birlikte, iki taraf arasındaki koordinasyon, ortak stratejik alandaki değişiklikler ve bölgesel önceliklerin belirlenmesinde ve bunlarla nasıl başa çıkılacağı konusunda siyasi ve medya söyleminde tanınma noktasına geldi. Özellikle Hizbullah, Suriye, İran ve Filistin'deki direnişe karşı propaganda yaklaşımları da hemen hemen aynı olmuştur. Örneğin, Tel Aviv Güvenlik Araştırma Enstitüsü'nün yakın tarihli bir raporuna göre İsrail'in "Direniş Ekseni"nin Suudi rejiminin Yemen'e karşı savaşında başarı kazanmasında engellemekte açık bir çıkarı var, ancak İsrail'in Fars Körfezi’ne kıyısı olan Arap ülkelerine yaptığı tüm yardımlar yöneticilere mahcup etmemek adına gizli kalmalıdır.

Suudi Arabistan'ın Lübnan'daki direnişin imajını ve Amerikan hegemonyasından kurtarmadaki rolünü çarpıtmaya çalışması doğal ve anlaşılırdır; Çünkü Lübnan'daki direniş, İsrail ile normalleşmeye giden Arap rejimlerini rezil etmiştir. Ancak, Lübnan Hizbullah Hareketi ve Filistin direnişinin suçlamasının ardından İsrail'in güvenliği ile "Arap devletlerinin milliyetçileri" arasındaki dayanışma, korkunç sonuçları olan İsrail ile Suudi Arabistan arasında ihtilaf ve açık ilişkilerin kurulmasının başlangıcıdır.

TESNİM HABER AJANSI 

Yorumlar