Siyonist rejimin, El-Cezire televizyonunun işgal altındaki Filistin dışında iki İsrailli esirin olduğuyla ilgili yayınladığı bilgilerin ardından susması doğal bir tutumdur. Oldukça hassas ve kritik olan bu tür konularda ortaya konan tutum beklenen bir şeydir. Ancak işgal rejimi için istisnai bir önem arz etmektedir. Çünkü konu, işgale karşı olan güçlerin elinde iki İsraillinin olduğuyla alakalıdır.
Öncelikle şunu ifade etmek gerekir: Direniş hareketlerinin veya işgal rejimine düşman ülkelerin İsraillileri esir alması, İsrail’in caydırıcı anlayışını yerle bir eden bir eylem, istihbarat veya operasyon amaçlı sınır dışına gönderdiği askeri ve güvenlik birimlerindeki elemanlarının hayatını koruma ilkesini ihlal etme anlamına geliyor. Bu durumda ‘ahlaki sorumluluk’ olarak bu şahısları sağ salim bir şekilde ailelerine getirmesi gerekir. Nitekim daha önce de Filistin direniş hareketleri veya savaşa girdiği bölge ülkeleriyle esir askerlerini geri getirmek için anlaşmalar imzalamış ve esirlerini kurtarmıştır.
Bugün ise biz, oldukça farklı ve istisnai bir durumla karşı karşıyayız. İşgalci için baş döndürücü bir olay. Konuşulanlar, işgal altındaki Filistin topraklarında tankı içinde esir alınan askerler, Batı Yaka’da her tarafta bulunan Yahudi yerleşim alanlarından yerleşimcilerin tutuklanması, işgal altındaki Filistin topraklarından Batı Yaka, Kudüs ve değişik yollarla Gazze’ye getirilip kaçırılan sıradan İsraillilerle ilgili değildir.
El Cezire'nin deşifre ettiği konu, Hürriyye adlı bir hareketin yer belirtmeden "İsrail" sınırları dışında bir yerde iki İsrail subayını kaçırdığıdır. İki subay, "İsrail" sınırları dışında, başka bir ülkede gizli bir görev yürütürken esir alındı. Bunların akıbetinin, işgal rejimi zindanlarında bulunan ve insanlık dışı muameleye maruz kalan 43’ü kadın ve 225’i çocuk olmak üzere 4850 esirin serbest bırakılmasına bağlı olduğu ifade edildi.
Bunlar, onları esir alan hareketin verdiği bilgiler. El-Cezire’nin nasıl bu bilgiye ulaştığı ise bilinmiyor. En azından şimdiye kadar. Fakat şu anda bizi ilgilendiren asıl konu, işgal rejiminin ilkin susmasıdır. Bu tabi anlaşılır ve mantıklı bir tutumdur. Çünkü yeterince zaman kazanan işgal rejimi, dünyanın dört bir yanında istihbarat ve sabotaj faaliyetlerini sürdüren elemanlarından tutuklananların olup olmadığını anlamaya çalıştı.
Burada dikkat çeken husus, işgal rejimi Başbakanı ofisinden yapılan açıklamadır. Açıklamada sözkonusu iki kişinin İsrailli olmadıkları ve güvenlik birimlerinde çalışmadıkları ifade edildi. Bu, esir alan tarafın iddialarını kesin bir dille reddetme anlamına gelmekte ve iki tarafın enformasyon savaşında yeni bir aşamaya geçtiklerini gösteriyor. Her taraf doğruluğunu ve gerçekliğini ortaya koymaya çalışacak. Önümüzdeki günler yeni gelişmelere gebe. Birlikte takip edelim.
Filistin Enformasyon Merkezi