DR FAYİZ EBU ŞEMMALE'DEN ÇARPICI BİR FİLİSTİN ANALİZİ

 

Görüntülenme: 1386 Tarih: 01 Kasım 2021 12:27
DR FAYİZ EBU ŞEMMALE'DEN ÇARPICI BİR FİLİSTİN ANALİZİ

Dr. Fayiz Ebu Şemmale
 

İşgalci İsrail, Filistinliler olarak bir parça ekmeğe karşı, sabah akşam onu överek gölgesinde yaşamamızı, enerjimizi ve terimizi fabrikalarında tüketmemizi, arzu ettiği güvenlik hizmetleri sunmamızı kabul eder mi? 

Sanmıyorum. İşgalci İsrail, Filistin halkının bu topraklardaki salt varlığını bile kabul etmez. İlk Siyonistin Filistin topraklarına ayak basmasıyla gelen Siyonistler, Yahudi asıllı İngiliz Başbakanı Benyamin Desrael’in “Topraksız bir halk için, halksız bir toprak” söylemini tekrar ediyorlar. 

Bunun en güzel örneği, Filistin topraklarının büyük bölümünün İsrail’in olduğunu kabul eden Oslo İlkeler Anlaşması'dır. Anlaşmadan sonra Filistinlilerden silah bırakıp işgalciyle dört yıl yaşamasını, ardından Filistin devletinin kurulmasına izin vereceklerini söylediler.

Peki, işgalci İsrail Filistinlilerin işgalin gölgesinde yaşama formülünü kabul etti mi?

Kesinlikle hayır. Aksine Oslo İlkeler Anlaşması'nı yerleşim alanlarını genişletmek, Filistinlilerin yaşam alanlarını daraltmak ve onlara baskı kurmak için kullandı. O nedenle, yerleşimci Yahudilerin Beytlahem’in kuzeyinde yer alan stratejik öneme sahip bir dağı gasp edip Har Homa adında bir yerleşkeye çevirmeleri nedeniyle ilk çatışmalar 1998 yılında El-Halil şehrinde, ardından Cebel Ebu Guneym’de başladı. İşgalci İsrail’in Filistin topraklarına göz koyması burada kalmadı. Hala Oslo, El-Halil ve Wye River anlaşmasının sorumluluklarını yerine getirmekten kaçınıyor.

Aksa İntifadası, aslında Filistinlilerin işgalcinin gölgesinde yaşama düşüncesine karşı bir başkaldırıydı. İşgalcinin tepkisi ise daha çok öldürmek, bastırmak, katletmek ve komplolar ortaya koymak şeklinde oldu. Tam da bu zamanda Şaron, Ebu Ammar’ı (Yasir Arafat) bulunduğu kantonda avlamayı başardı. Bugün üzerine ağlayan, onun için gözyaşı döken Filistinli liderlerin gözü önünde Ebu Ammar’ı hapse mahkum etti. Ebu Ammar hapsedildiği konutta kaldı. Halbuki kendisi ev hapsindeyken Filistin Kurtuluş Örgütü'nün diğer liderleri Filistinlilere ayrılan kantonlarda serbest gezip dolaşıyorlardı. Batı Yaka’dan Gazze’ye, oradan da Ürdün’e geçiyorlardı. Geçerken de bu bölgeler arasında bulunan işgalcinin askeri noktalarından geçiyorlardı. Mesela FKÖ liderlerinden Faruk El-Kaddumi 2002 yılında Beyrut’ta düzenlenen Arap Zirvesi Konferansı'na iştirak etmişti. Halbuki Arap liderleri Şaron’un kuşatma altında tuttuğu ve ev hapsine aldığı Ebu Ammar’ın bulunduğu yerden konuşma yapmasına izin vermemişti.

Ebu Ammar zindanla tasfiye edildi. O tasfiye edilirken, onun arkadaşları, dostları ve varisleri serbestçe her tarafa gidip geliyorlardı. Hatta onun yardımcısı ve Başbakanı Mahmut Abbas 2003 yılında Amerika Başkanı Bush’un da katılımıyla intifadayı bitirmek ve işgalin gölgesinde yaşamaya razı olmayı görüşmek üzere Akaba’de Şaron ile bir araya geldi. Bu anlaşmadan sonra Aksa İntifadası'nın tasfiye edilmesi süreci başladı, işgalciyle güvenlik koordinasyonu ve işbirliği kutsal hale getirildi. 

Ama bütün bunlar İsraillileri razı etmeye yetmedi. Filistin devleti kurulmadı. Filistin halkına karşı öldürme, kuşatma ve yıldırma hiç durmadı. Sonuçta Filistin topraklarının %60’ı işgalcinin nüfuzu altına girdi. Filistinliler ise şehirlerine, köylerine ve mülteci olarak bulundukları yerlere kapandılar. Kutsallarını savunacak ne güçleri ne de mecalleri kaldı.  

Yine sormak lazım. İsrailliler bu duruma razı oldular mı? Liderleri Filistin varlığına karşı abluka altındaki Batı Yaka’da yerleşke ve çevre yollarıyla bitirme, yok etme komplolarından vazgeçtiler mi? Siyasi haklarını inkar ettikten sonra acaba bir gün Filistinlilerin insan haklarını itiraf edecekler mi?

Herkesin artık bildiği cevap şudur: İşgalci İsrail insansız bir toprak istiyor. Batı Yaka ve Gazze’deki Filistinliler, 1948’de işgal edilmiş Filistin topraklarında yaşayan Filistinlilere yapıldığı gibi yerleşim alanlarında (kantonlarda) yaşamalarına imkan verilmesini kabul etse bile, pratikte bu formülü bile kabul etmeyecek, Filistinlilere insan haklarında eşitlik muamelesi yapmayacaktır. 1948 topraklarında yaşayan Filistinli halkımızı acıtan da işte budur. Yetmiş yıldır İsraillilerle yaşama çabaları sonucunda geldikleri nokta, aşağılanma ve ırkçı ayırımdır. 

Zaman bir mekteptir. Halkların tecrübelerinden bir şeyler öğrenemeyen, işgalciyle koordinasyon ve işbirliğinin ilk aşamasında, hata yığınları arasında hayalleri peşine düşen başarısız bir talebe olacaktır. 

Filistin Enformasyon Merkezi

Yorumlar