M. İKBAL ATAK YAZDI: ŞEYH SUBHİ TUFEYLİ'NİN PORTRESİ

Hizbullah ve İran aleyhinde son 10 yıldır yaptığı açıklamalar bazı Arap ve Türk medyası tarafından ön plana çıkarılan Hizbullah'ın azledilen ilk genel sekreteri Şeyh Subhi Tufeyli ile ilgili olarak Doğru Haber Gazetesi yazarı M. İkbal Atak'ın 01.02.2013 tarihinde kaleme aldığı yazısının konuyla ilgili bölümünü sizlerle paylaşıyoruz.  

Görüntülenme: 3809 Tarih: 06 Ekim 2020 02:57
M. İKBAL ATAK YAZDI: ŞEYH SUBHİ TUFEYLİ'NİN PORTRESİ

Hizbullah ve İran aleyhinde son 10 yıldır yaptığı açıklamalar bazı Arap ve Türk medyası tarafından ön plana çıkarılan Hizbullah'ın azledilen ilk genel sekreteri Şeyh Subhi Tufeyli ile ilgili olarak Doğru Haber Gazetesi yazarı M. İkbal Atak'ın 01.02.2013 tarihinde kaleme aldığı yazısının konuyla ilgili bölümünü sizlerle paylaşıyoruz. 

'İşte burada Tufeyli`nin geçmişi önem kazanmaktadır. Direnişe ve direniş bağlamında Lübnan iç dengeleri üzerinden İran`a getirdiği eleştiriler, ister istemez bizi Tufeyli`nin azledildiği döneme kadar götürmektedir.


Aslında Tufeyli`nin ismi, Temmuz 2006 zaferini müteakip BM`nin Hizbullah`ı silahsızlandırmayı ön gören 1559 sayılı kararından kendi beyanatında da eleştirdiği Mayıs 2008 tarihindeki Hizbullah`ın Beyrut çıkarmasına kadar geçen entrikalar sürecinde de epey gündem olmuş, ancak konjonktür hazretlerinin etkisiyle bizim medyaya yansıma şansı bulamamıştı. Bu konunun detaylarına girmeden önce Tufeyli`nin azledilmesiyle başlayan Hizbullah düşmanlığı sürecine göz atmakta yarar vardır.


Şeyh Tufeyli, 1982`de israil`in Lübnan`ı işgaliyle beraber kurulan Hizbullah`ın ilk kurucuları arasında yer alır. 1985`ten 1989`a kadar Hizbullah`ın sözcüsü, 1989–1991 yılları arasında genel sekreterlik görevini yürütür. Bu dönem, aynı zamanda Şii Emel hareketinin Hizbullah tarafından yenilgiye uğratıldığı dönemdir. Bu dönemde 30`lu yaşlarda genç bir komutan olan Hasan Nasrallah, bilahare Hizbullah`ın İran`daki temsilciliğini yürütür. Lübnan iç savaşını sona erdirmek için Taif`te başlayan uzlaşma toplantılarına Hizbullah da katılır, ancak Tufeyli buna şiddetle karşı çıkar. Bu durum, aynı zamanda Tufeyli ile İran`ın da ilişkilerini bitirme noktasına getirir. İddialara göre İran`ın baskısıyla istifaya zorlanır ve Genel Sekreterliğe Abbas Musavi getirilir. Kısa denecek bir süre sonra Abbas Musavi, şehid edilince yerine Hasan Nasrallah getirilir. Hasan Nasrallah Genel Sekreter olurken henüz 31 yaşındadır. Bu durum, zaten küskünlüğe oynayan Tufeyli ve diğer bazı şahıslar için eleştiri konusu olmaya başlar. Nasrallah, politik ve dini açıdan genç olduğu için tecrübesiz yaftası yer ve eleştirilerin hedefi olur. Tufeyli, bu aşamadan sonra İran`la arasına mesafe koyar ve Hizbullah`ın stratejilerini kıyasıya eleştirmeye başlar. İsrail`in kısa sürede yenilgiye uğratılamayacağını, yüzyıllar sürecek bir gerilla mücadelesine hazırlık yapılması gerektiğini savunur. Hizbullah`ın siyasete girmesine de şiddetle karşı çıkar ve seçimlere de parlamentoya da girmemesi gerektiğini savunur. 1997`de Hizbullah öncülüğündeki hükümeti ve Refik Hariri`yi zora sokmak için taraftarlarını açlık grevine yönlendirir. Lübnan ordusu, çıkardığı huzursuzluklardan dolayı kendisini yakalamak istese de politik etkisinin sönmeye yüz tutmasından dolayı belki de Hizbullah`ın etkisiyle bundan vazgeçilir. Ancak Tufeyli, her fırsatta Hizbullah ve Nasrallah`ı eleştirmeye devam eder, gerekçe olarak da Hizbullah`ın İran ajandasını uygulaması olarak gösterir.


Temmuz 2006 zaferinden sonra BM`nin Hizbullah`ı silahsızlandırması kararıyla beraber Lübnan siyasi sahası yeniden fitne ve entrikalara sahne olur. Zaferi takip eden yıl içerisinde Amerikan görevlileri Lübnan`ı mesken edinir ve Hizbullah`ın askeri gücüne karşı orduyu silahlandırma planı devreye sokulur. Orduya büyük meblağlarda hibe ve silah yardımı yapılırken Suudi kanalı da Hizbullah`ı içten çökertecek finans destekli faaliyetlere girişir. Hizbullah`ı iç çatışmaların içerisine çekecek Selefi gruplar Lübnan sahasına sürülürken aynı zamanda Hizbullah`ı bölme planları çerçevesinde Şeyh Tufeyli, Suudi finansörlerin gözdesi haline gelir. O dönemde “Dick Cheney-Bender Sultan ortak girişimi” olarak adlandırılan sürecin Selefi ayağının Feth`ül İslam şeklinde tecessüm etmesinden sonra bunların Nahr`ul Barid mülteci kampında etkisizleştirilmesiyle akamete uğrarken Temmuz 2006 zaferiyle artık kahramanlıkta bir fenomen haline gelen Nasrallah karşısında Tufeyli planı da havada kalır. O dönemde yapılan planlara ve hazırlanan raporlara dikkat çeken analistler, Tufeyli`ye finans desteğinin Lübnan içerisindeki Suriyeli muhalifler üzerinden sağlandığına dikkat çekmektedirler. Geriye kalan ve 14 Mart ittifakı denen diğer fitne artıklarının havaalanında görevli Hizbullah`a mensup komutanı azletme girişimleri ve Hizbullah`ın müstakil telekomünikasyon şebekesini ortadan kaldırma girişimine karşı Hizbullah`ın bir gecelik Beyrut çıkarması, fitne sürecinin sonunu getirir.


Özellikle Suriye olaylarından sonra çatışma ortamının Lübnan`a taşınarak Hizbullah`ı yeniden iç çatışmalara çekme gayretleri bilinmektedir. Nitekim bazı kentlerde farklı isimlerle türemesine karşın Saad Hariri ile bağlantıları olduğundan kuşku duyulmayan bazı grupların Hizbullah taraftarlarının yanı sıra Dürzi, Alevi ve Hristiyan gruplara yönelik eylemlere yönelmesi yine Amerikan istihbarat ekiplerinin Lübnan`a yaptıkları bir takım ziyaretlerden sonraya denk gelmiştir. Medyaya yansıyan bazı haberlere göre Hariri taraftarlarıyla görüşmeler yapan ABD istihbarat ekiplerinin diğer bir durağı da yine Tufeyli olmuştur.


Durum bundan ibaretken Suriye üzerinden Tufeyli`nin sırtına bindirilen “Kanlı Gömlek”in Tufeyli`nin Suriye halkının geleceğinden duyduğu kaygıyı yansıtmakla alakası olmayıp tamamen Narsallah ve İran`a duyduğu kin birikiminin bir sonucudur.'

DOĞRU HABER GAZETESİ/M.İKBAL ATAK 01,03.2013

https://dogruhaber.com.tr/yazar/mikbal-atak/1949-lubnandan-bir-zat-i-sahaneleri-portresi-seyh-tufeyli/

Yorumlar